Beykoz Çayırı, Kelle İbrahim’den başlayıp Galatasaray’a
transfer olan kaleci Nihat Akbay’a kadar nice Beykozlu futbolcunun yetiştiği
yerdir. Bu tarihi çayırın huzur verici ortamında top oynayarak büyüyen gençler
Beykoz kulübünün doğal futbolcu kaynağını oluşturuyordu. Kulüp bu kaynak
sayesinde 1920’li yıllardan Milli Ligin başladığı 1959’a kadar İstanbul Liginde
istikrarlı durumunu korudu. Üç büyükler gibi şampiyonluğa oynama iddiası
olmamakla birlikte düşme korkusu da yaşamadı.
Aydın Sümer işte bu parlak günleri yaşayan futbolcuların son
temsilcilerindendi. 29 Haziran 1935'te Beykoz Çayırının yanı başındaki bir evde
dünyaya geldi. Babası Çanakkale Savaşında tarihi bir rol üstlenen Nusret mayın
gemisinde başgedikli olarak görev yapmış ve İstiklal madalyası kazanmıştı.
Aydın Sümer dört kardeşin ikincisiydi. En küçükleri Metin de onun gibi
Beykoz’da futbola başlamış, Zonguldakspor’da oynamaya devam ederken geçirdiği
ağır sakatlık yüzünden erken yaşta futbolu bırakmak zorunda kalmıştı.
Aydın Sümer (sağda) annesi, babası ve ağabeyiyle birlikte görülüyor. |
Metin Sümer, “Babamız top oynamamıza kızardı,” dediği
çocukluk günlerini şöyle anlatıyor: “Sümerbank’tan bir ayakkabı alındığı zaman
onu en az iki bayram giymek zorundaydık. Malzemecinin eski diye attığı
ayakkabıları biz iki buçuk lira vererek alırdık. Kramponlar düşer, yamula yamula
koşardık Şeref Stadında. Aydın ağabeyim takımdaki oyuncular için on beş günde
bir bana para verir, ‘Git Dinyakos’a krampon yaptır,’ derdi. Dinyakos’un
dükkânına her gidişimde hep ayakkabılara bakardım. O zamanlar otuz dokuz numara
giyerdim. Bir gün dayanamadı sordu, ‘Paşam kaç paran var?’ diye. ‘Hiç param yok
ama sen bunu kaça satarsın?’ diye sordum. ‘Otuz beş lira ama sana yirmi beşe
veririm,’ dedi. O ayakkabıyı aslında Lefter’e yapmış ama ayağını sıktığı için
almamış. Ayakkabıyı bir giydim, hayatımda giydiğim ilk düzgün ayakkabıydı,
terlik gibiydi. Hatta çayırda Rauf abiye filan gösterdim, onlar da ‘çok güzel’
diye beğendiler. Giydiğim en güzel ayakkabı oydu. O zamanlar bir Dinyakos, bir
de Gabay vardı.”
Beykoz çayırında amatör takımı çalıştıran ve sonradan hakem olan Yaşar Nurten ile. |
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Beykoz Çayırı bütün semt
delikanlılarının doğal futbol sahasıydı. Pazar sabahları saat sekizden itibaren
Beykoz’un minikleri oynamaya başlar, ardından ilçenin Onçeşme, Ortaçeşme gibi
ne kadar semt takımı varsa maçlar yapar, akşam beşten itibarense profesyonel
takımın hazırlık maçı oynanırdı. İşte böyle bir ortamda büyüyen Aydın Sümer’in
babasının karşı çıkmasına rağmen futboldan uzak durması imkânsızdı. Hatta
futbolla da yetinmemiş, delikanlılık yıllarında kulübün kürek takımında
dümencilik yapmış ve yüzme yarışlarına katılmıştı.
Beykoz kulübünün her şeyi olan ünlü futbolcu Kelle İbrahim ile birlikte. |
Metin Sümer, “Beykoz çayırında herkes top oynardı ama Beykoz
profesyonel takımına girmek bir meseleydi, oraya herkes giremezdi,” diye
açıklıyor o kadar aday arasından takıma yükselmenin güçlüğünü ama Aydın Sümer
henüz on altı on yedi yaşlarında amatör takımda yer almayı başarmıştı. Takıma
ilk girdiğinde sağ içte oynuyordu. A
takıma yükselmesi fazla uzun sürmedi ve ilk kez 1954-55 sezonunda İstanbul
Profesyonel Küme maçlarında yer aldı. Beykoz’un simgesi haline gelmiş
futbolculardan Gazanfer Olcayto henüz futbolu bırakmamıştı. O sezon Aydın Sümer
kendi yaşının iki katı büyük bu efsane futbolcuyla aynı takımda top koşturdu.
Oynadığı başarılı futbol dikkat çekince İstanbul genç karmasına ve genç milli
takım aday kadrosuna seçildi.
Beykoz takımı 1954-55 sezonunda Şeref Stadında. Ayaktakiler: Katır Nusret, Gazanfer Olcayto, Levon, Hilmi, İsmet, Naylon Halil. Oturanlar: Dikran, Ekrem, Aydın, Ziya, Ekerbiçer. |
Aydın Sümer hırslı futbolcu kişiliğiyle takımın değişmez
elemanı oldu. Sağ içten önce sağ hafa geçti. Ardından Rauf’un Ankara
Demirspor’a gitmesiyle birlikte sağ beke geçti ve futbolu bırakana kadar bu
mevkide oynadı. Metin Sümer ağabeyinin oyunculuğunu şöyle anlatıyor: “Futbol oynarken
hırçınlaşırdı. Zeynel’e en korktuğun bek kimdi diye sormuşlar, Aydın demiş. O
zamanlar bugünkü gibi sarı ve kırmızı kart uygulaması olsa ikimiz de herhalde
on beşinci dakikada atılırdık.”
Aydın Sümer savunmada oynadığı ve o dönemde savunma oyuncuları
fazla ileri çıkamadığı için lig maçlarında sadece iki gol atabilmişti. İlginç
olan durum bu iki golün de aynı maçta atılmasıydı. 1959-60 sezonunda Beykoz
Altınordu’yu 6-3 yenerken, Aydın biri kafayla biri penaltıdan olmak üzere iki
gol atmıştı. Bir maçta da kendi kalesine gol kaydetmişti. Kardeşi Metin Sümer o
golü şöyle anlatıyor: “Kaleci Sıtkı geri pası istemiş, ağabeyim pası vermiş ama
o sırada Sıtkı açıldığı için gol olmuştu. Golden sonra Sıtkı’yı neredeyse
boğacaktı.”
Altmışlı yılların özellikle ilk yarısında Anadolu’nun birçok
şehrinde çeşitli amatör takımların birleştirilmesiyle oluşturulan il takımları
henüz kurulmadığından, İstanbul’un birçok semt takımı Milli Ligde yer alabilme
fırsatı buluyordu. Beykoz da bu takımlardan biriydi. Aydın Sümer’in kardeşi
Metin’in anlattıkları o dönemde henüz bu semt takımı havasının muhafaza
edildiğini gösteriyor: “Maça giderken bütün malzemeler kocaman bir sandığın
içine konurdu. Rahmetli Kelle İbrahim’in peşine takılırdık. O malzeme
sandığıyla en azından on kişiyi bedava içeri sokardı. Hepimiz bedava gireceğiz
diye sandığın dibinden tutarak onun peşine takılırdık.”
Bolu'da birlikte yedek subaylık yaptıkları Zeki Müren tarafından adına imzalanan fotoğraf. |
1959'da bir Beykoz-Fenerbahçe maçı. Fotoğraftakiler soldan itibaren: Günay Kayarlar, Ziya Baydar, Şeref Has, kaleci Sıtkı, arkada Can Bartu, Aydın Sümer ve en sağda Lefter. |
Beykoz’daki Sümerbank kundura fabrikası, kulübün doğal
sponsoru gibiydi. Futboldan kazandıkları para bugünlerle kıyaslandığında çok
cüzi kalan Beykozlu futbolcuların hemen hepsi aynı zamanda bu fabrikada
çalışıyordu. Altmışların ortalarında Anadolu kulüpleri birer birer kurulmaya
başlayınca semt kulüplerinin rekabet gücü iyice azaldı. Çok küçük bütçelerle
tutunmaya çalışan kulüpler birer birer yeni kurulan Türkiye 2. Liginin yolunu
tuttu. Bir iki kez düşmenin eşiğinden dönen Beykoz da bu gelişmeye daha fazla
dayanamadı ve 1965-66 sezonunda 2. Lige düştü.
Aydın Sümer Beykoz formasını en son 1963-64 sezonunda giydi ancak kulübüyle ilişkisini asla koparmadı. 1968’de düzenlenen antrenör kursunu tamamlayıp diplomasını aldıktan sonra teknik direktör olarak kulübüne hizmet vermeye devam etti. Bu ilişki çeşitli fasılalarla uzun yıllar devam etti. Beykoz dışında Beyoğluspor ve Boluspor’u çalıştırdı. Kulüp ne zaman zor duruma düşüp bir teknik direktörün görevine son verse onu göreve çağırdı. O da her zaman tereddüt etmeden kulübünün yardımına koştu. 3. Lige düşen takımı 2. Lige çıkarmayı başardı.
Beykoz'a büyük emeği geçmiş üç isim bir arada. Soldan: Şirzat Dağcı, Bahadır Olcayto, Aydın Sümer. |
Aydın Sümer Beykoz formasını en son 1963-64 sezonunda giydi ancak kulübüyle ilişkisini asla koparmadı. 1968’de düzenlenen antrenör kursunu tamamlayıp diplomasını aldıktan sonra teknik direktör olarak kulübüne hizmet vermeye devam etti. Bu ilişki çeşitli fasılalarla uzun yıllar devam etti. Beykoz dışında Beyoğluspor ve Boluspor’u çalıştırdı. Kulüp ne zaman zor duruma düşüp bir teknik direktörün görevine son verse onu göreve çağırdı. O da her zaman tereddüt etmeden kulübünün yardımına koştu. 3. Lige düşen takımı 2. Lige çıkarmayı başardı.
Vefa Stadında şampiyonluk sevinci. |
Aydın Sümer 1991 yılında yaşadığı rahatsızlık sonucu felç geçirdi. Buna rağmen normal yaşamını sürdürmek için büyük mücadele verdi. Beykoz’un futbol ve basketbol maçlarını takip etti. Fakat yaşadığı talihsizlikler bitmedi ve 2008 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu kalça kemiği kırıldı. Kırığın mesaneye yakın olması yüzünden ameliyat edilemeyince sağlık durumu giderek bozuldu. Beykoz’da doğup büyümüş, Beykoz’dan başka takımın formasını giymemiş olan Aydın Sümer 15 Aralık 2013’te yaşama veda etti. Son yolculuğuna tabutunun üstüne konulan Beykoz formasıyla çıktı.
Fethi Bey, futbolun en insani yıllarını aydınlatıp bizlerle paylaştığınız için teşekkürler. Yazılarınızı büyük bir ilgiyle takip ediyorum.
YanıtlaSilFethi Aytuna'nın geçmişe ışık tutan yazılarını ,keyifle izliyor ,okuyoruz.Sağ olsun var olsun.
YanıtlaSilTeşekkürler Fethi Aytuna.
YanıtlaSilAydın hocam mekanın cennet olsun,az kahrımızı çekmedin...
YanıtlaSil(Uğur Dağcı)
Beykoz futbol takimi, 1960`li yillarda Türkiye 1. Profesyonel Futbol liginin güclü, dinamik takimlarindan biri idi. Sagi solu ve ne yapacagi hic belli olmayan ve üc büyüklerle basa bas mücadele verdigi, kaliteli futbol oynadigi maclarda bir sürpriz yapip, galip gelebilirdi.
YanıtlaSilBeykoz futbol takimi, Istanbul`un mutlaka ciddiye alinmasi gereken, Türk futboluna renk ve güzellik katan, üc büyüklere ve MIlli Takimimiza kaliteli, yetenekli futbolcular yetistiren, güclü, kaliteli bir semt takimi idi.
Keske, mümkün olabilse de bence Türkiye`nin en güzel yillari olan 1960 ile 1970 yillari arasindaki döneme geri dönebilseydim ve zamani durdurabilseydim ve güzel sarkilarla dolu bir müzik kasetini tekrar, tekrar dinleyebildigimiz gibi, Beykoz, Istanbulspor, Vefa, Feriköy gibi Istanbul`un güzelim futbol kulüplerinin de Türkiye 1. Futbol Liginde oldugu bu güzel zaman dilimini tekrar, tekrar yasayabilseydim. Orhan Baki, 20.03.2020.