31 Ağustos 2015 Pazartesi

Matteo Vitali: 100 Lira Alan Padişahtı

Alsancak’ın gözde mekânlarından Sevinç pastanesini ve Gazi ilkokulunu gören bir daire. Karşımda oturan saçları ağarmış beyefendi, 1940’lı ve 50’li yıllarda Altınordu’da futbol oynamış Matteo Vitali. Çocukluğunun İzmir’ini, Altınordu’da forma giydiği yılları anlatıyor. Sait Altınordu ile, Clark kardeşlerle, Adnan Süvari ile birlikte top koşturmuş bir kuşağın hayattaki son temsilcilerinden biri olarak anlattıklarını merakla dinliyorum. Sözü fazla uzatmadan ona bırakıyorum:


19 Kasım 1922 İzmir doğumluyum. Ailemizin kökleri Sicilya’ya, Palermo’ya dayanıyor. Büyüklerimiz yıllar önce İzmir’e yerleşmişler. Çocukluğum hep bu muhitte (Alsancak’ta) geçti. Aile büyükleri kumaş ticaretiyle uğraşıyorlarmış. Fakat harpten sonra dayanamadık. Yabancıların çalışması yasaklanmıştı. Babam Yunanistan’a gitti. Ben annemle burada kaldım. Babam bir iki sene sonra orada öldü. Annem dikiş dikerek geçimimizi sağlıyordu. Evimiz yine buradaydı ama şimdiki gibi değildi. İki katlı, müstakil bir evdi o zaman. Etrafımız hep yangın yeriydi. Yalnız bu hastane vardı (Alsancak devlet hastanesi), o zaman Fransız hastanesiydi. Yangından sonra sadece birinci Kordon’daki evler kalmıştı. İkinci Kordon’da da birkaç tane ev duruyordu. Onun dışındaki bütün binalar yanmıştı. Sonra, 1940’lardan itibaren yavaş yavaş binalar yükselmeye başladı. Önce Mustafabey caddesinde binalar yapıldı. Bir katlı, iki katlı evler yapıldı o cadde üzerinde. Sonra hepsi apartman oldu.


Okula İzmir’de başladım. Okul senelerimin bir kısmı Karşıyaka’da geçti. Durmuş Yaşarlar ile komşuyduk. Evlerimiz şimdiki Karşıyaka sahasına yakındı. Orada Selçuk Yaşar’la birlikte top oynardık. Sahanın arkasında da Fransız okulu vardı. Sonra İstanbul’daki İtalyan kolejinde devam ettim okumaya. Fakat harp zamanı (İkinci Dünya Savaşı) korktuk, tekrar İzmir’e dönüp Fransız St. Joseph Lisesini bitirdim. İtalyan okulu ve Fransız okulunda Adnan Süvari ile birlikte okumuştuk.

En altta topu tutan Matteo Vitali ilk
gençlik yıllarında arkadaşlarıyla görülüyor.

Futbol oynamaya çocukluk yıllarında başladım. O zamanlar hastanenin duvarı yoktu. Ben on altı, on yedi yaşındayken Vahap Özaltay ve kardeşi Saim yanımızdaki evde oturuyordu.  Yangın yerini temizleyip küçük bir saha yapmıştık. Orada aramızda maçlar yapardık. Ayrıca Alsancak’tan arkadaşlarımla beraber bir takım kurmuştuk. Eskiden Halk Sahası vardı, şimdi spor salonu var orada. Halk Sahasına gidip top oynuyorduk. Yine Alsancak'ta bir tütün deposunun yanında bir saha vardı, orada oynardık. Ara sıra Karşıyaka'da maçlar yapardık. O vakit birinci takımlarda ecnebilerin oynaması yasaktı. 

"Bu takımı Edwin ve Alaaddin ile birlikte kurmuştuk. Sağ baştaki çubuklu formalı
Alaaddin Karaoğlu, yanında Edwin Clark, Steno, Orhan. Başı sarılı oyuncu benim."
Eskiden şilt maçları vardı, lig maçları başlamadan yapılırdı. O maçlarda birer ecnebi oyuncu takımlarda yer alabiliyordu. Sonra lig maçlarında da oynamamızı kabul ettiler. Önce bir kişi, sonra iki, üç kişi oynadı.  1942-43 senesinde bizim oradan birkaç kişi seçtiler. Clark kardeşler Altay’da oynadı. Ben de Altınordulu oldum. Bir gün Sait (Altınordu) beni Elhamra sinemasında görünce yanına çağırdı. Nazif Çağatay da vardı. Beni Halk sahasındaki maçlarda görüp beğenmişler. ‘Altınordu’da oynamak istiyor musun?’ diye sordular. “İstiyorum ama amatör olarak oynarım, ben öyle büyük kabiliyeti olan biri değilim,” dedim. “Sen merak etme,” dediler.

Matteo Vitali (alt sırada sağdan ikinci) Clark kardeşler ve diğer arkadaşlarıyla
birlikte kurdukları takımda görülüyor. Yanında (alt sıranın ortasında) oturan
Joe Clark. Onun hemen üstündeki Altay'ın 40'lı yıllardaki ünlü santrforu Edwin Clark.
Ben Altınordu’da sağ açık olarak oynamaya başladım, sonra sol ve sağ haf oynadım. İstanbul’da bir Galatasaray maçında sağ açıktım. Galatasaray’da da sağ açık oynayan Sarı Muzaffer vardı. O çok koşuyordu ve çok tehlikeli ataklar yapıyordu. Ben de çok koşan bir oyuncuydum, nefesim iyiydi. O yüzden Sait Muzaffer’i marke etmemi istedi. O maçta sol hafa geçtim ve iyi oynadım. O maçtan sonra Sait beni hep sol hafa koydu. Sol ayağımı da kullanırdım. Beni ekseriyetle Karşıyakalı Çamur Nebil zorlardı. Aslında Altınordu’dan gitmişti. Karşıyaka’ya geçtikten sonra onlarla yaptığımız maçlarda, “Yanıma gelme” derdi bana.

1940'larda bir Altınordu-İzmirspor maçı. Formalarda henüz
numara yok. Solda Vitali, sağda kafa vuran Fehmi.
                                    (APİKAM, Fehmi Özırmak bağışı)

Galatasaray’la İzmir’de yaptığımız bir maçta sakatlandım. Gündüz’le kafa topuna çıkmıştık. Yere düşerken ayağım burkuldu. Hemen şişti. Menisküs olmuşum. Birkaç ay oynayamadım. Ameliyat olmadım, yavaş yavaş düzeldi sakatlığım ama tabii artık eskisi gibi oynamam mümkün olmadı. O zamanlar forma, ayakkabı, doktor filan yoktu. Her şeyi biz kendimiz hallederdik. Ayakkabıları kendimiz yaptırırdık. Altı ızgaralıydı. Sahalar hep topraktı. O ızgaralar zamanla aşınır, çiviler ortaya çıkardı. Biz Clark’la birlikte örs almıştık. Maçlardan sonra ayakkabıları örse koyup düzeltirdik. Bizim oynadığımız senelerde Alsancak Stadı da küçüktü. Bir tarafta küçük bir kapalı bir tribün, karşıda yine küçük bir açık tribün. Onun arkasında mezarlık vardı. Bir ara orasının da alınıp stadyumun büyütüleceği söylendi ama vermediler. Kale arkasındaki tarafta da hem fabrikalar vardı, hem Devlet Demiryollarının arazisi vardı. Orasını da vermediler. Stat böyle kaldı.

Matteo Vitali Altınordu'da 1944-45 sezonunda İzmir şampiyonluğunu yaşadı. Ayaktakiler:Refik, Sait Altınordu, Zeki Egeli, Nazmi, Niyazi, Fehmi Özırmak, Nebil. Oturanlar: Memduh Gezer, Melih Okuş, Matteo Vitali.
                                                          (İzmir BŞB Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi [APİKAM], Memduh Gezer bağışı)

Sait Altınordu, Adil, Fehmi, Zeki Egeli, Memduh, Rıdvan, Adnan, Mazhar benim takım arkadaşlarımdı. Bunların en meşhuru tabii Sait’ti. Onunla belki on sene beraber oynadık. Bizden büyüktü ama kırk dört yaşına kadar futbol oynamıştı. İleri yaşına rağmen güzel oynardı. Çok iyi çalım atardı. Şutları çok güzeldi. Frikikleri, kornerleri meşhurdu. Biz oynarken Sait çoğu zaman hem oynar hem antrenörlük yapardı. Dışarıdan antrenör getirecek para yoktu kulüpte. Sait’i Fenerbahçe almayı çok istedi ama o gitmek istemedi. Kendi muhitini çok seviyordu. Biz amatör ruhla oynuyorduk futbolu. Hafta içinde işimizde çalışırdık. Sonra antrenmana giderdik. Eskiden haftada iki maç olurdu, bir Cumartesi bir de Pazar günleri. Haftada iki gün de Halk Sahasında antrenman yapardık. O vakitler çalışmayan futbolcu yoktu. Onun için antrenmanlara gitmek zor oluyordu. Patronların kimisi bırakıyordu, kimisi bırakmıyordu antrenman için. Konak’ta kapalı bir salon vardı, bazen orada antrenman yapardık. Beş kişi gelirdi, dört kişi gelmezdi. Onun için akşamları orada bir müddet çalıştık. Fakat ekseriyetle Halk Sahasında çalışırdık.

1940'ların sonunda Manisa'da çekilen bu fotoğrafta Altınordu ve Manisa Gençlik takımları bir arada görülüyor. Matteo Vitali
ayakta soldan üçüncü. Ayakta sağdan ikinci Adil Bumen. Sağ başta oturan Manisalı oyuncuysa henüz Beşiktaş'a transfer olmamış Ali İhsan Karayiğit.
                                                       (İzmir BŞB Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi [APİKAM], Memduh Gezer bağışı)

Sonra milli küme maçlarına da katıldık. İstanbul dört takım, Ankara ve İzmir liglerinden iki takım olurdu. Biz de o maçlarda oynadık. Baba Hakkı, Küçük Fikret, Lefter – onlara karşı hep oynadık. İstanbul ve Ankara’ya deplasmana giderken işimizden izin alırdık. O zaman İstanbul’a gemiyle, Ankara’ya trenle giderdik. Cuma günü yola çıkar, Cumartesi- Pazar maç yapar, akşam geri dönerdik. Altay’dan Clark kardeşler, Bayram, Beşiktaş’a giden santrhaf Ömer, sağ açık Hakkı, Altınordu’dan Sait, Adil, Fehmi, Mazhar benim oynadığım devirlerde İzmir’in iyi futbolcularıydı. Adil hem santrfor hem santrhaf oynardı ve milli takıma çağrılmıştı. Metin Oktay ile karşılıklı çok oynadık. O Yün Mensucat takımında Adnan Süvari ile birlikte oynuyordu.  Benim oynadığım tarihlerde İzmir’de en kuvvetli takımlar Altay, Altınordu ve Göztepe’ydi. Kültürspor’un kurulması Altınordu’ya büyük darbe vurmuştu. İdarecilerden İskender Yumlu vardı, eski basketbolcuydu. Bir anlaşmazlık neticesi ayrılıp Kültürspor’u kuranlar arasında yer aldı. Altınordu’dan da birkaç futbolcu götürdü.

Adil Bumen (sol başta), Fehmi Özırmak ve Matteo Vitali
Halk sahasında. Artık bu sahanın yerinde Atatürk spor salonu var.
                                             (APİKAM, Fehmi Özırmak bağışı)

Dışarıdan pek fazla takım gelmiyordu çünkü masraflıydı. Stadyum en fazla 8 bin kişi alıyordu. Karşıdaki tribün sonradan yapılmıştı ve küçüktü, şimdiki gibi değildi. O yüzden fazla hasılat toplanmıyordu. Biz en çok Ankara ve İstanbul’a giderdik. Bir kere Rodos adasına gittik, zannederim 1955 senesiydi. Birkaç Göztepeli oyuncuyu da takviye olarak almıştık. Fakat o seyahatte çok berbat olduk. Biz Marmaris’e geldik. Telefon ettiler, fırtına var dediler. Tekne gece gelecek dediler. Gemiye binmek istedik. Kaptan denizde çok fırtına var geç gideceğiz dedi. Bizim idareciler gidelim diye ısrar ettiler. Sonunda yola çıktık. Çok korktuk yolculuk esnasında. Gemi batarsa nereye sığınacağız diye düşündük. Ertesi gün o vaziyette maça çıktık, tabii 2-1 yenildik. Sonraki maçta berabere kaldık.
Göztepe beni almak için çok uğraştı ama gitmedim. Benim patronum Melih Özakat Göztepe’nin başkanıydı bir ara. BMC’nin ve Egebank’ın sahipleriydi. Ben zaten dediğim gibi amatörce bir zevkle oynuyordum futbolu. Göztepe’nin dışında Demirspor da beni almak istedi. Ben para için gitmem dedim çünkü para aldığın zaman mecbursun sürekli o işi yapmaya.

Altınordu (muhtemelen) 1944-45 kadrosu. Ayaktakiler: Sait Altınordu, ? , gazeteci Halil, Zeki Egeli, M. Vitali, Nezih Okuş, Fehmi Özırmak. Oturanlar: Gandi İsmail, Memduh, Niyazi, Melih Okuş.
                                                                                                                                                     (APİKAM, Memduh Gezer bağışı)

Benim futbolculuğumun son senelerinde profesyonellik çıkmıştı. Fakat büyük paralar söz konusu değildi. 50-60 lira maaş karşılığı oynuyordu futbolcular. 100 lira alan padişahtı. Ben 1957 senesine kadar futbol oynadım. O tarihte çalıştığım için artık Altınordu’yu terk etmek mecburiyetinde kaldım. Futbolu bıraktıktan sonra kulüple fazla irtibatım olmadı. Yalnız Sait bıraktıktan sonra Szobel isimli bir Macar antrenör getirmişlerdi. Biraz İtalyanca biliyordu. Ona tercümanlık yapmıştım. Ama o da çok durmadı.

Matteo Vitali futbolu bıraktıktan sonra kendini tamamen çalışmaya vermiş ve futbol dünyasını uzaktan izlemiş. Şimdi günlerini İzmir’deki evinde ve yaz aylarında Çeşme’de geçiriyor. Süper ligde hiçbir İzmir takımının bulunmayışına üzülüyor ve Altınordu’nun liglerimizin en üst kademesine döneceği günleri ümitle bekliyor.