26 Aralık 2013 Perşembe

Suat Mamat - Futbol Sahalarında Bir Sanatçı

Futbol tarihimize geçmiş birçok ünlü fotoğrafta imzası bulunan İsmet Gümüşdere’nin sanat eseri niteliğindeki bir fotoğrafıyla hafızamıza kazınmıştı. Rakibinin göğsü hizasına kadar sıçradıktan sonra havada adeta birkaç saniye asılı kalmış, bir balet esnekliğine sahip vücudu yerçekimine direnirken o topa kafayı çakmıştı. Bir başka ünlü fotoğrafı da Beşiktaş’ın antrenmanı sırasında Şeref Stadında kalenin üst direğine kadar sıçrayarak yaptığı röveşataydı. Suat Mamat sahalarda sergilediği estetik hareketlerin yanı sıra Dünya Kupası finallerinde milli takımımızın ilk golünü atarak da futbol tarihimize geçti.


1930 yılında beş çocuklu bir ailenin ikinci oğlu olarak Bakırköy’de dünyaya geldi. Bütün yaşıtları gibi sokaklarda, arsalarda top oynayarak büyüdü. Bakırköy sakinlerinin şehir merkezine giderken “İstanbul’a gidiyorum” tabirini kullandığı o yıllarda, çocukların bütün boş zamanlarını oyun oynayarak geçirdiği arsalar da bol miktarda bulunuyordu. Demiryolcu bir ailenin ferdiydi. Babası ve ağabeyi Devlet Demiryollarında çalışıyordu. Bu nedenle daha on altı yaşında, Yedikule Demirspor’da futbola başlaması şaşırtıcı değildi. (İnternetteki bazı kaynaklarda Ankara Demirspor’da futbola başladığı belirtilmekle birlikte İstanbul dışında hiçbir kulüpte futbol oynamamıştı, ancak ağabeyi Nevzat Mamat Ankara Demirspor’un kalecisiydi.) Bir süre sonra Bakırköy’ün Sümerspor takımına geçti. Askerlik çağı gelince de futboldan kopmadı ve İstanbul Karagücü takımında oynadı. Burada sergilediği başarı Galatasaray’a gitmesinin yolunu açtı: “Karagücü’nün kaptanlığını yaparken şampiyon olduk. Galatasaray idarecileri beni Karagücü’nde oynarken seyretmişler. Zaten ben de Galatasaraylıydım. Galatasaray’a gitmek istiyordum her zaman için. 1952’de tezkere alınca asker elbisesi içinde Galatasaray’a geldim. Beni götürdüler, Beyoğlu’nda Mayer diye bir mağazada giydirdiler. 175 lira maaşla Galatasaray’a bağladılar.”* 

                                                                                                          (Fotospor)
Suat Mamat’ın hayalindeki takıma geldiği 1952’de İstanbul Ligi resmi olarak profesyonelliğe adım atıyordu. O günlerde takımlar profesyonel ve amatör oyuncuları bir arada oynatabiliyordu. İlk aylarda amatör takımda yer alan Suat Mamat 16 Kasım 1952’de oynanan ve Galatasaray’ın Beyoğluspor’u 2-0 yendiği maçla ilk resmi müsabakasına çıktı. Ertesi günkü Milliyet’te Nejat Altav, “11. dakikada kaleye arkası dönükken Suad’ın makaslama bir hareketle çektiği şut güzeldi,” diyerek genç futbolcuyu övüyordu. Bu ifadeden röveşata hareketini futbol hayatının ilk yıllarından itibaren başarıyla uyguladığını anlıyoruz. Nitekim kendisiyle yapılan bir röportajda bu kabiliyeti nasıl elde ettiğini şöyle anlatıyordu: “O dönemde İstanbul’a haftada bir Brezilya takımları gelirdi. Ben onları seyrederdim. Brezilyalıların futbola estetik katan hareketleri vardı. Sonra basketbol salonuna gider kendi kendime çalışırdım. Bu sırada elde ettim bu melekeyi. Ancak doğuştan bir kabiliyet olmazsa bu meleke açığa çıkmıyor.”* Yine Milliyet’in 12 Şubat 1955 tarihli nüshasında “Röveşata Kralı” başlığı altında, “Galatasaray’ın klas sağ içi Suat Mamat ileri-geri gayreti, şutör oyunuyla takımının muvaffak elemanlarındandır. Röveşatalarıyla sahalarımızda kendine has bir futbol fantezisi yaratan Mamat…” satırları yer alıyordu.

                                                                                         (Milliyet)
Galatasaray dergisi 19 Nisan 1953 tarihli sayısında takıma yeni katılan genç futbolcuları tanıttığı yazısında ona da yer vermişti: “Galatasaray takımında bu sezon ilk defa yer alan Suat ilerisi için ümit verici fakat daha çok şeyler öğrenmesi lazım gelen bir futbolcu intibaını uyandırmıştı. Nitekim amatör takımımızla bütün sene devamlı surette yer alan Suat futbol bilgisini gün geçtikçe ilerletirken vücut yapısı da kuvvetlenmişti. Antrenör Gündüz Kılıç’ın sezon sonlarında ısrarla üzerinde durması ve alakası sayesinde nihayet profesyonel kadroya yerleşmiş bulunan bu genç ve müstait futbolcumuz sert şütleri, devamlı top takibi ve girgin oyun tarzı ile gün geçtikçe daha çok göz doldurmaktadır.”

                               (Galatasaray Dergisi)
Genç Suat 1953 yılında düzenlenen Türkiye Futbol Şampiyonasında güzel oyunuyla göz doldurdu. Mersin ve Adana’daki maçlarda rakiplerini eleyen Galatasaray finalde Ankara Havagücü’nü yenerken takımının ilk golünü uzaktan çektiği sert şutla kaydetti. Foto Maç dergisi 7 Nisan 1966 tarihli sayısında Suat’tan şöyle bahsediyordu: “1953 Türkiye Amatör Futbol şampiyonası bu elemanın Oskar armağanı oluyordu. Adana’da yapılan Galatasaray- Demirspor maçında otoriteler maçı unutup Suat’ı methediyorlardı. Uzun boylu, atletik yapılı, topları istediği gibi kullanan bir sağ içti. Demirspor’u 4-3 yenip şampiyon olan Galatasaray kupa ile birlikte eşsiz bir futbolcu kazanmıştı.”

                                                                                              (Galatasaray Dergisi)
Bu başarıların üzerinden çok geçmeden milli takıma seçildi ve Türkiye’nin ilk kez Dünya Kupası finaline katılmasında pay sahibi oldu. İsviçre’deki turnuvaya katılabilmek için İspanya’yla eşleşen Türkiye deplasmandaki ilk maçı 4-1 kaybetmiş, İstanbul’daki maçı 1-0 kazanmıştı. Bugünkü koşullarda İspanya’nın katılması gerekirdi ama o zaman iki taraf birer maç kazandığında gol farkına bakılmıyor, tarafsız sahada üçüncü maç yapılıyordu. 17 Kasım 1953’te Roma’da oynanan maçta İspanya 1-0 öne geçti. Ardından “Canavar” Burhan durumu 1-1 yaptı. İkinci yarıda Suat Mamat takımımızı öne geçirdi. Fakat İspanya kısa sürede buna cevap verince doksan dakika 2-2 berabere bitti. Uzatmalarda da gol olmadı. Henüz penaltı atışı uygulaması icat edilmemişti, beraberlik bozulmazsa yazı-tura atışı yapılıyordu. Franco adlı küçük çocuğun yaptığı atış Türkiye’yi tarihinde ilk kez finallere taşıdı.

                    Roma'da kura atışına giden İspanya maçında Suat takımımızın ikinci golünü atarken.                            (Hayat)                          
Türkiye’nin Dünya Kupası finallerindeki ilk golünü atmak Suat Mamat’a nasip oldu. onun attığı golle B. Almanya karşısında 1-0 öne geçtik, ne var ki maçı 4-1 kaybettik. Mamat o maçı şöyle anlatıyor: “Maçın hemen başında, ikinci dakikada dört beş Almanı çalımlayarak tespih tanesi gibi dizdim ve bir şut attım. Gol olmuştu. Ancak sonra dört tane yedik. Zira 15 dakikalık bir eforumuz vardı. O eforu da sarf ettik. Ondan sonra da yürümeye başladık. Zira antrenman yapma alışkanlığımız yoktu… Çamur içinde çalışıyorduk. Çim sahaya çıkınca şaşırıyorduk. İsviçre’de bunun acısını çektik.”*

1955-56 sezonunda İstanbul Ligi şampiyonluğunu kazanan Galatasaray kadrosu.
Ayaktakiler: Metin Oktay, Kadri Aytaç, Ergun Ercins, Saim Tayşengil, Suat Mamat.
Oturanlar: Turgay Şeren, Ali Beratlıgil, Enver Özdemir, Tayyar Cavcav, Kamil Altan, İsfendiyar Açıksöz.
Suat Mamat orta sahadaki usta oyunculuğunun yanı sıra zaman zaman ihtiyaç doğunca takımının kalesini de korudu. O yıllarda kaleci bile sakatlansa oyuncu değişikliğine izin verilmeyen, bugün bize çok tuhaf gelen bir uygulama vardı. Bu konudaki anılarını aynı röportajda şu şekilde aktarmış: “Bir Ankaragücü maçı oynuyoruz. 2-1 galibiz. Turgay sakatlanınca beni kaleye geçirdiler. Dolmabahçe’de deniz tarafındaki kaledeydim. Avuta giden topa uçarak yumruk vurunca korner oldu. Kornerden gelen top gol olmuştu. Beşiktaş’la yaptığımız bir maçta Turgay yine sakatlanınca kaleye beni geçirdiler. O dönemde Beşiktaş’ın fırtına gibi forveti var. “Şenol-Birol-Gol” tekerlemesi o dönemde çıkmıştı. 45 dakika kalede kalmıştım. Suat bu, nasılsa yer diye her taraftan şut atıyorlardı. Ama gol yemeden bitirmiştim maçı.”*


Suat Mamat on bir sezon Galatasaray forması giydi. Bu süre zarfında üç İstanbul Ligi, bir Milli Lig şampiyonluğu yaşadı. 1959 yılında Beşiktaş onu istediyse de bu transfer gerçekleşmedi. Bu arada çeşitli İtalyan ve İspanyol kulüpleri onunla ilgilendi. Hatta bu amaçla birkaç kez İtalya ve İspanya’ya gitti. Fakat yurtdışına transferi de çeşitli sebeplerle sonuca ulaşmadı.

                                                                                       (Akşam)
Otuz iki yaşında, yani o yıllarda genellikle futbolun bırakıldığı bir yaşta büyük bir rakibin formasını giymeye başladı. Birkaç yıl önce onu almak isteyen Beşiktaş onu nihayet 1963-64 sezonunda kadrosuna kattı. Ne var ki bu transfer Suat’ın Galatasaray’dan istemeyerek ayrılmasıyla, yani şartların zorlaması nedeniyle gerçekleşmişti. Gündüz Kılıç’ın menajer, Coşkun Özarı’nın antrenör olduğu altmışlı yıllarda sık sık görüleceği üzere, oyuncuların bu ikiliyle, birbirleriyle ve yine bu iki ismin birbiriyle yaşadığı bir dizi sürtüşmenin sonucunda Suat Mamat çok sevdiği kulübünden koptu. Kendisi bu ayrılığı verdiği röportajda şöyle anlatıyordu: “1963 yılında şampiyonluk için oynuyoruz. … İstanbulspor maçında berabere kaldık. … Pazartesi günü kulübe gittiğimde bir levha asmışlar. Üzerinde ‘Suat Mamat 15 gün izinlidir’ diye. Coşkun Özarı antrenör, Gündüz Kılıç menajerdi. Şaşırdım. Takımın en iyi oynayan adamı bendim ama kondisyonu iyi değil diye 15 gün izin vermişler. Ben de gittim ilk yardım hastanesinden bir aylık rapor aldım.”*

                                                           (Hayat)
Suat Mamat Galatasaray formasıyla son maçını yeni kulübü Beşiktaş’a karşı oynadı. 1962-63 sezonunun son maçıydı ve Galatasaray Beşiktaş’ın bir puan önünde liderdi; yani kim kazanırsa o şampiyon olacaktı. Foto Maç dergisi 7 Nisan 1966 tarihli sayısında o günü şöyle aktarıyordu: “Suat Mamat gerçekten Metin Oktay’ı krallık tahtına oturtan bir kumandan gibiydi. Altın gollerin sahibine en güzel pasları veriyor, onu Türk futbolunda rakipsiz santrfor yapıyordu. Suat final maçında Beşiktaş’a karşı hayatının en güzel oyununu çıkardı. Sarı-Kırmızılı takımın şampiyonluğuyla biten maçta penaltıyı gole çeviren Metin’e rağmen en iyi oyuncusu idi. Mithatpaşa’da unutulmaz bir gece yaşayan, şampiyonluk turu atan, Gündüz Kılıç’ı omuzlarda taşıyan futbolcular arasında Suat yoktu. O çıkış tüneline yakın bir yerde elini beline dayamış, zafer turunu yapanları seyrediyordu.”

                                                   (Hayat)
Bu final gibi maçı 27 Haziran 1963 tarihli Milliyet’te aktaran ve bütün Galatasaraylı oyunculara dört yıldız, Suat’a ise beş yıldız veren Necmi Tanyolaç şunları yazmıştı: “Sahanın ortasında, menajer ve antrenörlerini omuzlarında taşıyarak şeref turuna hazırlanan şampiyon Galatasaraylılardan kopuveren delikanlı dün geceki maçın yıldızlarından Suat idi. Nemlenen gözler, başı önünde, ihtimal ki ağlayarak soyunma odasına kaçan 6 numaralı formanın sahibini üzgün nazarlarla takip ettiler.”

                                                                                                                              (Hayat)

Beşiktaşlı Suat Mamat bir maçtan sonra
                                Kaya Köstepen ile birlikte         (Hürriyet)

Suat Mamat Beşiktaş forması altında dört sezon geçirdi. Bu sürede üst üste iki lig şampiyonluğu (1965-66 ve 1966-67) yaşadı. Yaşıtlarının çoğunun futbolu bıraktığı dönemde o formunun zirvesindeydi. Toplam yirmi altı kez giydiği milli formayla Beşiktaş’tayken de maça çıktı. hatta 1963 Eylül’ünde Frankfurt’ta oynanan Batı Almanya-Türkiye maçından sonra Avrupa karmasına seçildi fakat bu proje gerçekleşmedi. Karmaya seçilmesi gündeme geldiği zaman Bülent Eken 23 Ocak 1964 tarihli Yeni Asır gazetesinde şöyle yazmıştı: “Suat’ı burada memleketimizde hakim bir zihniyeti yıktığı için ikinci defa tebrik ederim. 33 yaşında ve hala 20 yaşındaki Suat’tan farksız. Demek ki Türkiye’de bir futbolcu 30 yaşını geçtikten sonra mükemmel futbol oynayabiliyormuş. Türkiye’de pek çok futbolcu için 30 yaş futbolun üst sınırı olmuştur.”

                                                                                   (Yeni Asır)
Herkesin “artık futbolu bırakır” dediği bir dönemde, 1967-68 sezonunda Vefa’ya transfer oldu. İlginçtir, bu forma altındaki tek golünü eski takımına karşı attı. Ali Sami Yen Stadında oynanan Vefa-Galatasaray maçında otuz beş metreden çektiği şut genç ve tecrübesiz Yasin’in bacak arasından kaleye girdiği anda, “Ne yalan söyleyeyim zoruma gitmişti,”* diyecek kadar üzülmüştü.

Suat Mamat Vefa formasıyla (ayakta sağdan üçüncü).
Vefa formasıyla futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük hayatı başladı. Futbol Federasyonunda görev alıp genç milli takımı çalıştırdı. Balıkesirspor, Kütahyaspor, Kırıkkalespor, Zonguldakspor, Mersin İdmanyurdu çalıştırdığı takımlar arasındaydı. Kırıkkalespor ve Mersin İdmanyurdu’nu 1. Lige çıkarma başarısını gösterdi.

Kütahyaspor'u çalıştırırken oyuncularından biri eski
Beşiktaşlı Fehmi idi (ayakta sağdan üçüncü).
Ünlü futbol tarihçimiz Cem Atabeyoğlu onun için şöyle diyordu: “Futbolu ‘güzel sanat’ haline getiren futbolcularımızdan biriydi. Her maçında artistik hareketiyle gözleri ve gönülleri okşardı. Havadan gelen toplara çıkışlarında yerçekimiyle adeta alay eden görüntüler verirdi. Topu usta ayaklarında esir eder, onu adeta okşayan vuruşlarla arkadaşlarına milimetrik paslar gönderirdi. Ancak pozisyonu buldu mu kale istikametinde en sert vuruşu da gerçekleştirirdi. (Cem Atabeyoğlu, Türk Futbolunda Unutulmayan 200 Ünlü)

İsmet Gümüşdere'nin imzalayıp hediye ettiği ettiği fotoğrafı
çerçevelenmiş olarak Suat Mamat'ın evinin duvarında asılı.
Son sözü usta bir edebiyatçıya, Ülkü Tamer’e bırakalım: “Suat’ın oyununu hiç unutmadım. Topu göğsüyle yumuşatırken futbol oynamıyor da bale yapıyordu sanki.”

Genç milli takım oyuncularıyla birlikte.


"Galatasaray efsanelerini anıyor" programı kapsamında
2011 yılında bir lig maçından önce verilen plaketle.

* Zehra Yücebulut, Onların Hikayesi, sayfa 62-67.