25 Mayıs 2013 Cumartesi

Mustafa Kaplakaslan - Miço Mustafa

Futbolcuların soyadının henüz kullanılmadığı 70'li yıllarda Altay'da oynarken, Çeşmeli adaşından yaşça biraz küçük olduğu için "Küçük Mustafa", sonradan takıma bir adaşı daha katılınca "Mustafa II" denmişti. Kısa bir süre oynadığı Beşiktaş'ta da bir adaşı bulunduğundan bu numaralandırma alışkanlığından kurtulamadı. O dönem, aynı zamanda futbolcular için lakapların hâlâ yaygın biçimde kullanıldığı yıllardı. Futbol severler için Miço Mustafa idi o. Fenerbahçe'de üst üste iki sezon şampiyonluk yaşamasına rağmen ilk kez parladığı ve sonra tekrar döndüğü Altay'ın simge futbolcularından biri oldu Mustafa Kaplakaslan. Futbolu bıraktıktan sonra hayatını İzmir'de sürdürdü. Kendisini yakından tanıyan Altay "mütehassısı" Orhan Berent ile birlikte eski günleri konuştuk.



Mustafa Kaplakaslan 1950 yılında Adana'da, Küçüksaat yakınlarındaki Kocavezir mahallesinde doğup büyüdü. Bütün yaşıtları gibi sokak aralarında, arsalarda top oynayarak yetişti. "Kim okul gördü, kim hoca gördü," dediği o günleri şöyle anlatıyor: "Garın yanındaki Adana Demirspor binasının yanında küçük bir saha vardı, oraya gidiyorduk. Bir de kulüp binasının önünden geçen yolun öbür tarafında, şimdi binaların olduğu yer büyük futbol sahasıydı. Zaman zaman da orada maçlar yapardık."

Oynadığı futbolla dikkat çeken genç Mustafa henüz 16 yaşında Adanaspor forması giydi. 2. Ligde mücadele eden takımda 1966-68 yılları arasında oynadı. Bu sırada diğer kulüplerin dikkatini çekmekte gecikmedi. "1967-68 sezonunda İstanbul’da Sarıyer-Adanaspor maçı vardı. Cemil de o zaman Sarıyer’de oynuyordu. İlk yarıyı Cemil’in attığı golle 1-0 yenik kapadık. Ayakkabılar yüzünden iki ayağım birden yarılmıştı. Malzemeciye çivilere vurmasını söyledim. Kamuran diye bir çocuk vardı, o çıktı. Varlıklı bir aileden geliyordu, ayakkabısı canavar gibiydi. Kamuran’dan ayakkabılarını istedim, o da verdi. Bir giydim, pamuk gibi. İkinci yarı bir gol attım, maç 1-1 bitti. O sırada Altay'da yönetici olan Akın Barhan maçımızı seyretmiş. Soyunma odasına geldi. '10 numara kim?’ diye sordu. Altay’da yönetici olduğunu söyleyip, ‘Gelmek ister misin?’ diye sordu. 'Tabii,' deyince hemen beni Pera Palas’a götürdü. Altay’ın ertesi gün Fenerbahçe ile Türkiye Kupası final maçı varmış. Yöneticiler oradaydı. 15 bin liraya amatör statüde anlaştık orada."

"68 yazında, 18 yaşındayken Altay’a geldim. İlk zamanlar Gündüz Kılıç beni yirmi beş kişilik kadroya almadı.  O zaman müthiş bir kadro vardı. İlk on birin arkasında hepsi oynayacak kapasitede beş altı kişi oturuyordu. Genç takım İzmir şampiyonluğuna oynuyordu. Benim de yaşım genç takımda oynamaya müsaitti. Özer de Göztepe genç takımında oynuyordu o zaman. Genç takım hocası Halil Bıçakcı bir gün bana geldi, ‘Göztepe ile şampiyonluk maçımız var, bir maç oyna, yine A takımı idmanlarına git,’ dedi. Ben, ‘Oynamam hocam, 2. Ligden geldim,’ dedim. O seneler 2. Ligde de bayağı kaliteli takımlar, oyuncular vardı. Rıdvan Burçetin’e söylemiş. Rıdvan Abi, ‘Bir maç oynayacaksın, ben zaten seni genç takıma verir miyim,’ deyince gidip oynadım. O maçı kazanıp şampiyon olduk."

1968-69 sezonunda Altay'a yeni gelenler eskilerle bir arada. Üst sıra: Halil Bıçakçı, Tanzer, Cevdet, Feridun, Ali Rıza,
Gündüz Kılıç, Ayfer, Aytekin, Yılmaz. Oturanlar:  ?, Mithat, Mustafa, Yıldır, Ender.
İlk sezonunda fazla oynama şansı bulamayan Mustafa, 1969-70 sezonunda takımıyla beraber yükselişe geçti ve hemen hemen bütün maçlarda ilk on birde yer aldı. Romen hoca Teodorescu'nun  çalıştırdığı Altay o sezon uzun süre önde gitti. "Ligde uzun süre lider bizdik. Sonra Eskişehirspor ile İzmir’de berabere kaldık, ardından İstanbul’da Fenerbahçe’ye yenildik ve liderliği kaybettik." O sezon Altay ligi üçüncü bitirdi.

Altay 1969-70: Ayfer, Necdet, Tanzer, Kraus, Ali Rıza, Oğuz.
Oturanlar: B. Mustafa, Mithat, Zinnur, K. Mustafa, Behzat.
Altay'da başarılı futbolunu sürdürünce olağan gelişme yaşandı ve Mustafa Kaplakaslan İstanbul'un yolunu tuttu. Üç yıl üst üste şampiyon olan Galatasaray'ın üstünlüğünü kırmaya kararlı olan Fenerbahçe kadrosuna Alpaslan,  Ender ve Adil'le birlikte Mustafa'yı da katmıştı. İki kulüp arasındaki maddi uçurum, İzmir'le İstanbul arasındaki ekonomik farkı da özetliyordu:  "Altay'a ilk geldiğimde bin lira maaş alıyordum. Sonra iki bin lira oldu. Fakat İstanbul’a gittiğimde elime aylık 25-30 bin lira para geçmeye başladı. İstanbul çok farklıydı. Emin Cankurtaran'ın Karaköy Bankalar Caddesinde yazıhanesi vardı. Ender, Alpaslan, ben, üçümüz gittik yanına. Orada Emin Cankurtaran hepimizin parasını önümüze koydu. İki ay sonra paraya sıkışmıştım, yanına gittim. Hiçbir şey söylemeden, ‘Ne kadar lazım?’ diye sordu. Ben, ‘55 bin lira,’ deyince sekreteri çağırdı. ‘Kızım, Mustafa Kaplakaslan adına 55 bin liralık bir çek yaz,’ dedi. O zaman neredeyse bir daire parasıydı. Yanından çıkarken de, ‘Bir derdin oldu mu her zaman beni arayacaksın,’ diye tembihledi. O zaman İzmir’de para verilmemesine alışmışız ya, kulübe gittim. Fikret Arıcan o zaman kulüp müdürüydü, ‘Baba, Emin Abi aradı mı?’ dedim. ‘Niye arayacaktı?’ diye sordu. Ben durumu izah edince, ‘Ağzına fermuar vur, o seni sevdiği için o parayı vermiş,’ cevabını verdi. İzmir’de iki bin lira avans alsam, başkan hemen kulübe telefon eder, avansın maaşımdan kesilmesi için talimat verirdi. Transfer paralarımızı da parça parça alırdık. İstanbul’la İzmir arasındaki bu fark şimdi de aynen sürüyor."

Yılmaz, Önder, Mustafa, Cemil.

Mustafa Kaplakaslan, teknik direktör Didi yönetimindeki Fenerbahçe'de 1973-74 ve 1974-75 sezonlarında lig şampiyonluğu yaşadı. Fakat bu başarılara rağmen bazı oyuncularla anlaşmazlık yaşayınca İzmir'e döndü. İstikrarlı futbolunu sürdürerek iki sezon boyunca Altay'ın neredeyse tüm maçlarında oynadı. Altay 1976-77 sezonunda Necdet Niş yönetiminde bir kez daha lig üçüncüsü olurken başarıda Miço'nun payı büyüktü.


1977-78 sezonu başladıktan birkaç hafta sonra, bir kez daha İstanbul'un yolunu tuttu. Bu kez gittiği kulüp Beşiktaş'tı: "Bir ara sakatlanmıştım. Alacağımın ödenmesinde sorunlar yaşayınca alacağıma karşılık bonservisimi bedava aldım. Beşiktaş’ın durumu o zaman çok karışıktı. Kim transfer yapıyor belli değildi. Beni idmana götürdüler. Teknik direktör Milutinoviç çift kale oynatıyordu. Beni ikinci on bire soktu. İdmanlıydım, iyi oynadım o yüzden. Yardımcısı Sanlı’yla konuşuyordu, durumu anladım. Devre arasında birinci takımdan adam çıkardı, beni koydu yerine. Maç bitince beni çağırdı, ‘Sizin geldiğinizden benim haberim bile olmadı, Pazar günü Mersin maçımız var, hazır olun,’ dedi. Çıktım oynadım, ilk golü de ben attım, maçı 4-1 kazandık. Mithat da o zaman santrhaf oynuyordu. Onun forması her zaman hazırdı. Beşiktaş o sezona çok kötü başlamış, dibe inmişti. Sonra üst üste birkaç maç kazandık, takım yukarı çıktı."

Beşiktaş'ta iki Altaylı. Sağ başta Mithat Mıhçı ve Mustafa Kaplakaslan.
Onun yanında Paunoviç,  Şaban, Reşit ve sol başta kaleci Rasim yer alıyor.

Fakat sezon sonunda Beşiktaş'tan ayrılıp bir kez daha İzmir'e döndü. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Beşiktaş gençleştirme peşindeydi. Nitekim o özkaynak düzeni birkaç yıl sonra meyvesini verdi. Benim yaşım 27-28’e gelmişti. Bonservis elimdeydi, sezon sonunda ayrıldım."

Mustafa Kaplakaslan'ın üçüncü Altay dönemi kısa sürdü. 25 Nisan 1979'da Kırıkkalespor'la yapılan kupa maçında çapraz bağlardan sakatlanarak sezonu kapattı. "Kırıkkalespor'u deplasmanda 3-2 yendik. İzmir’deki rövanşta da 2-0 öndeydik. Rahmetli Candan Tarhan antrenördü. Mustafa’yı çıkardı. Keşke beni de çıkarsaydı. Rakip oyunca arkadan vurdu. Ayağım anında şişti. Ertesi gün çapraz bağların yırtıldığı anlaşıldı. Bizim gibi sahada bilekleri iyi olan adamların çapraz bağ sakatlanmaları çok oluyor. İyileşsen de eski performansını veremiyorsun."
1971'de İzmir'de düzenlenen Akdeniz Oyunları ikincisi Ümit Milli Takım.
Ayaktakiler: Mehmet Oğuz, Ali, Mustafa, Özer, Şevki, Tuncay.
Oturanlar: Timuçin, Ahmet, Mustafa Kaplakaslan, Raşit, Mustafa.
Ertesi yıl Karşıyaka onu transfer etti. Fakat yeni formasını sadece yarım devrelik bir maç için giyebildi. "Sakatlandığım için eski gücümde olmadığımı söylemiştim ama Karşıyaka beni yine de aldı. Oynadığım maçta devre arasında çıkmak zorunda kaldım." Böylece futbol hayatı daha otuz yaşında fiilen bitmişti. Futbolculuğu sırasında kurduğu ecza deposu işini sürdürdü, ardından uluslararası nakliye işiyle uğraştı. Kendi ifadesiyle bir ara hocalık yapmayı denedi, 1989’da Altay PAF takımını çalıştırdı. 

Akdeniz Oyunlarında ikincilik kupasını alırken.
Mustafa Kaplakaslan İzmir ile İstanbul arasında birkaç kez gidip gelmesine rağmen kendini her zaman Altaylı olarak gördü. Kulübünün yaşadığı zor günler onu da üzdü. Kulübü bu durumdan kurtarmak umuduyla son başkanlık seçiminde camiadan gelen taleple başkanlığa adaylığını da koydu ancak kaybetti.


14 Mayıs 2013 Salı

Türkiye Kupası Notları 3


Kupada 1968-69 sezonu yine sürprizli bir sonuçla başladı. Galatasaray , İkinci Lig ekibi Kütahyaspor'a deplasmanda 4-3 yenildi.

                                                                                    (Tercüman)
İstanbul’da yapılan rövanş ilginç bir olaya sahne oldu. Galatasaray Kütahya’yı 2-1 yendi. Bugün de geçerli olan yeni uygulamaya göre, gol eşitliği olduğu zaman deplasmanda daha çok gol atan takım tur atlıyordu. Ancak bu yenilikten haberi olmayan hakem maçı yarım saat daha uzattı. Galatasaray uzatmada iki gol daha atarak bir üst tura çıktı.

                                                                                        (Milliyet)
Bu sezonun dikkat çekici notlarından biri PTT'nin Beşiktaş'ı elemesiydi. Lig maçlarında Galatasaray'ı 1-0, Fenerbahçe'yi 2-1 yenmeyi başaran bu Ankara ekibi kupada evindeki ilk maçta Beşiktaş'ı da 3-1 yenmişti. İstanbul'daki maç 0-0 berabere bitince PTT üst tura yükseldi ve daha sonra çeyrek finalde Bursaspor'a elendi. 
 
                                                         (Tercüman)
Bu sezonda Galatasaray ile  Fenerbahçe yarı finalde karşılaştılar. Lig şampiyonluğunu kazanan Galatasaray ezeli rakibini 2-1 yenerek kupada da finale yükseldi.

İkinci finalist ise İzmir’den Göztepe oldu. O sezon Avrupa Fuar Şehirleri Kupasında da başarılı sonuçlar alıp yarı finale kadar yükselen Göztepe, Türkiye Kupasının çeyrek finalini çok zorlu bir mücadeleden sonra geçmişti. Ankara’da yapılan ilk maçı Demirspor 3-1 kazandı. İzmir’deki maçta da Demirspor bir gol daha attı ve ilk yarıyı 1-0 önde bitirdi. Fakat pes etmeyen Göztepe ikinci yarıda dört gol atarak maçı uzatmaya bile götürmeden yarı finale yükseldi.

                                                                                                             (Yeni Asır)
Yarı finalde rakip Bursaspor’du. İzmir’deki ilk maç 1-1 berabere bitti. Bursa’daki rövanş maçı da 90. dakikaya kadar 0-0 beraberlikle sürdü. Maç böyle bitse Bursaspor finale yükselecekti. Ancak Nihat 90. dakikada bütün Bursa’yı yıkan ve santrası bile yapılmayan golü atınca ortalık karıştı. Seyirciler taş, sopa, sandalye; ellerine ne geçerse hakeme ve rakip takım oyuncularına fırlattılar. Üç Göztepeli oyuncunun başı yarıldı. Sonunda hakemler ve futbolcular asker kıyafeti giydirilerek stattan kaçırıldı.

                                                (Yeni Asır)

Bu nahoş hadiseden sonra finalde Galatasaray ve Göztepe karşı karşıya geldi. İzmir’deki ilk maçı 1-0 kazanan Göztepe, üç gün sonraki rövanşta İstanbul’da güçlü rakibiyle 1-1 berabere kaldı. Nihat yarı finalde olduğu gibi finalde de uzatma bölümünde gol attı. Böylece Göztepe iki sezon önce kurada kaybettiği kupanın 1968-69 sezonunda ilk kez sahibi oldu.

                                                                            (Yeni Asır)


                                                                              (Yeni Asır)

1969-70 sezonunun ilk turunda Altay ile Beşiktaş eşleşmişti. İzmir’deki maçı ev sahibi 3-2 kazandı. Rövanş 74. dakikaya kadar 0-0 devam ederken Beşiktaşlı bir oyuncunun eline çarpan topa hakem penaltı verince ortam gerildi. Direkten dönen atışı hakem tekrarlatınca iş bu kez çığırından çıktı. Sahaya giren seyirciler hakemi tartaklarken bazı yönetici ve antrenörler de olaya karıştı. Sonuçta yarım kalan maçı Beşiktaş hükmen kaybederken çalkantılı bir dönem yaşayan kulübün yönetim kurulu da istifa etti.

                                                                                                      (Hürriyet)

Bu maçtan birkaç gün sonra İstanbulspor Fenerbahçe'yi 1-0 yendi. İlk maçta 1-1 berabere kaldıkları için Fenerbahçe de ilk turda elenenler arasına katıldı.

                                                                                    (Hürriyet)

Çirkin olayların gölge düşürdüğü bu sezonun güzel yanı, üç sezon önceki gibi iki 2. Lig takımının yarı finale yükselmesiydi. Bu takımlar çeyrek finalde İstanbulspor’u eleyen Orduspor ve PTT’yi eleyen Kütahyaspor’du. 

                                                        (Hürriyet)
Eskişehirspor Galatasaray'ı eleyince yarı finalde İstanbul takımı kalmamıştı. Sonunda Kütahyaspor'u eleyen Eskişehirspor ve Orduspor'u eleyen Göztepe finale çıktı. İki takım da en parlak günlerini yaşıyordu. Eskişehirspor şampiyonluğu zorlamış, üst üste ikinci kez ligi ikinci bitirmişti. Göztepe zaten önceki sezonun kupa şampiyonuydu.
Eskişehir’deki ilk maç 2-1 ev sahibi ekibin galibiyetiyle bitti. İzmir’de yapılan rövanşı 3-1 kazanan Göztepe üst üste ikinci kez kupayı kazanmayı başardı.

                                                                                  (Hürriyet)