Altınordu… Bu köklü İzmir takımı 1960’lı yıllarda üst
sıraları zorlamasa da şampiyonluğa oynayan takımları her zaman korkutan bir
ekipti. İstanbul takımlarının yanı sıra bir dönem liderliği ele geçiren
hemşehrisi Göztepe’yi de çelmelemişti. Bu ekibin en önemli isimlerinden biri
Rize’de doğup futbola İstanbul’da başlayan, Altınordu’ya geldikten sonra
İzmir’e yerleşen ve bir daha bu kentten kopmayan Erkan Velioğlu’ydu. Ege’yle
öyle bütünleşmişti ki, yirmi altı yıl süren teknik direktörlük yaşamında hep
İzmir ve Ege takımlarını çalıştırdı. Kendisini İzmir futbol tarihi ve özellikle
Altay tarihi üzerine araştırmalar yapan Orhan Berent ile
ziyaret ettik.
Erkan Velioğlu kendisi gibi futbolcu olan oğlu Volkan’ın
işlettiği “İddaa” bayiinde bize hayat hikâyesini anlattı: “1942’de Rize’de
doğdum. On yaşında babamı kaybettikten sonra ilkokulu bitirip İstanbul’a
geldim. On üç – on dört yaşında güçlü kuvvetli bir çocukken Çırçırspor’da eski
federasyon başkanı Kemal Ulusu’yla yan yana oynadık. Daha sonra İstanbul Erkek
Lisesi’nde okurken okul takımında ve İstanbulspor genç takımında oynamaya başladım. İstanbul Erkek Lisesi takımı liseler
arası maçlarda hep iyi sonuçlar alır, İstanbul şampiyonu olurdu. Kaleci Ercan
bizdeydi; Galatasaray, Fenerbahçe ve Karagümrük’te oynayan Selçuk bizdeydi;
sonradan Beşiktaş’ta oynayan Erkan Yanardağ bizdeydi, ben onların takım
kaptanıydım. Kısacası, beni bu çocuk başbakan olur diye Rize’den gönderdiler,
futbolcu oldum.
Erkan Velioğlu (sağ başta) İstanbulspor genç takımında (Bilge Tarhan arşivi) |
56-57 sezonuydu. İstanbulspor’da kaleci Sabih, Erdoğan,
Kenan, Güngör, Kasapoğlu, Aydemir, İbrahim, İhsan gibi isimler oynuyordu. Bir
de sol açık Yüksel Abi vardı, çok büyük futbolcuydu. İskenderun’a askere gitti.
Orada teğmeniyle kavga etmiş, bir tokat atmış. Bunun üzerine bir yıl hapis
cezası vermişler. Yüksel Abi gelemeyince beni hemen A takıma aldılar. 400 lira
maaşım vardı, Ali Sohtorik, ‘Çocuğun maaşını 600 lira yapın,’ dedi. Oynadığım
ilk maçta Beykoz’u yenince 200 lira da prim verdiler, oldu mu 800 lira. O zaman
çok büyük para. Eve gittim, annem, ‘Nereden buldun bu kadar parayı?’ diye
sordu.
1960 senesinde genç milli takımla Ankara’da Bulgaristan’la
oynarken ayağım kırıldı, ondan başka ciddi bir sakatlık geçirmedim. O maçtan
sonra altı ay top oynayamadım. Sonra tekrar geldim İstanbulspor’a. Tabii biraz
acemilik çektim, düzenli olarak oynayamadım. 1961-62’de Karagümrük’e gittim, o
zaman çok iyi bir takımdı. Kadri Aytaç oradan FB’ye yeni gitmişti. Sümer, Gökçen, Nihat, Orhan, Kadri Kartal, Doğan, Tarık Kutver, Ali Soydan gibi
isimlerin olduğu kadroda doğrudan oynamaya başladım. Karagümrük’te iki sezonum
geçti. Ertesi sene Naci Erdem bana, ‘Burada ne işin var?’ dedi. İstanbul’da
kalsam 8-10 bin lira kazanacaktım. ‘Bak ne güzel mektepte okuyormuşsun, gel seni
İzmir’e gönderelim. Git orada 15-20 bin lira kazan,’ dedi. Böylece Altınordulu
oldum.”
Burada Orhan,
“Altınordu’yu tercih etmenizin sebebi neydi?” diye soruyor. “En iyi parayı Altınordu verdi. Amatör statüde olduğum için
aynı şehrin kulüpleri arasında transfer yapamıyordum. Osman Kibar zamanında
Altınordu’ya geldim. Kulübün divan başkanıydı. Başkan Nazif Çağatay’dı, İzmir
milletvekiliydi. Baba adamdı, çok disiplinli, güzel bir başkandı. Eskiden
başkanların resmini bile göremezdin. Şimdi her gün gazetede resmi çıksın diye
başkanlık yapıyorlar. Güzel günlerimin geçtiği Altınordu’da dokuz senede
oynamadığım maç sayısı çok azdır. Mümin-Neyir, Muzaffer- İsmet, Sedat, Melih-
Cenap, Zadel, Şiyatski, Erkan, Hüseyin; 1963-64’te kurulan bu iyi takım beş
sene idare etti. Dönem dönem birçok futbolcuyla oynadım. Geçenlerde hesapladım,
dokuz senede yüz altı futbolcu oynamış Altınordu’da.”
(Yeni Asır) |
Hangi hocalarla çalıştığını soruyoruz. “Geldiğimde Sait Hoca menajer, Lütfü Atamer antrenördü.
Sonra Coşkun Özarı, Eşfak Aykaç, Molnar antrenörlük yaptı. Altınordu çok büyük
kulüptü. Ostia Simiç geldi, dünya karmasının antrenörüydü.”
Anlaşamadığı bir antrenör olup olmadığını sorunca kimseyle
bir anlaşmazlık yaşamadığını söylüyor. “Futbola âşıktım. Antrenman kaçırdığımı
bilmem. Türkiye’de en çok maç oynama konusunda belki Lefter Abi beni geçer. Takım
kaptanlığı yaparken en geride koşardım, koşmayanı azarlardım, benden
korkarlardı. Transfer parası aldıkları zaman kaç para aldıklarını sorardım.
Mesela 40 bin liraya anlaşmış, 20 binini peşin almış. ‘Ne yaptın?’ diye
sorardım. ‘Anneme gönderdim,’ diye cevap verirse adresini isterdim. O zaman her
yerde telefon yok, evine mektup yazardım. Şimdi Altınordu Hastanesinin olduğu
yer bizim yatakhanemizdi. Gece saat ondan sonra geleni lojmana almazdım. Prim
dağıtıldığı zaman idare heyetine ilk önce oynamayanları çağırın derdim.”
1964-65 sezonunun İzmir'de oynanan ilk maçında Altınordulu Erkan'ın İzmirspor'a attığı gol. (Yeni Asır) |
Altınordu takımının bütün sol kanadında forma giyer
Velioğlu. “İlk geldiğimde sol açık oynuyordum. Sonra sol iç oynamaya başladım,
orayı daha çok sevdim. Yugoslav antrenör gelince sol haf oynattı.”
Futbola başladığı yıllarda Eren olan soyadının Altınordu’ya
geldikten sonra Velioğlu olarak değişmesini soruyoruz. “Sait Altınordu benim
soyadımı Altınordu yaptıracaktı. Böylece ben de onun gibi oynadığım kulübün
adını taşıyacaktım. Ancak o sırada sülalem soyadını değiştirmiş, Velioğlu
yapmıştı. İleride hukuki açıdan bir ihtilaf yaşanmaması için benim soyadım da
Velioğlu olarak değişti.”
Galatasaray kaptanı Ayhan Elmastaşoğlu'yla Alsancak Stadında. Hakem Ertuğrul Dilek. |
(Yeni Asır) |
60’lı yıllarda İzmir taraftarı konusunda söyledikleri,
kulüplerin bu konuda nasıl bir değişim geçirdiğini çarpıcı biçimde ortaya
koyuyor: “60’ların başında en çok seyirci Altınordu’daydı. Mesela Göztepe’nin
67’den önce beş yüz taraftarı varken bizim on beş bin taraftarımız vardı. Altay
taraftarı da azdı. Altınordu’dan sonra en çok İzmirspor ve Karşıyaka’nın
taraftarı vardı.”
Kendisine özel bir çalım stili olduğunu hatırlattığımızda,
“Evet, ayak numaralarım vardı,” diyor. “Lefter Abi öğretmişti bana. Yaz
aylarında yapılan Kınalıada-Burgaz maçlarında Lefter Abi’nin takımında
oynardım. Turgay Abi santrfor oynardı. Takımımız Kasapoğlu, Cimikakis, Turgay,
Lefter ve benden oluşuyordu.”
“Nasıl yapardınız?” diye sorunca yaptığı hareketi gösterip
anlatıyor: “Ayağımın dışıyla basardım. Rakip kayardı, ben öbür taraftan
giderdim. Çok çabuk yapardım bu hareketi. Bazen bir maçta on kere yaptığım
olurdu. Candemir Abi, Küçük Ahmet, Büyük Ahmet bana yalvarırlardı. ‘Bak milli
maçımız var, kadroya seçilirsem sana elbiselik kumaş getireceğim, ne olur o
hareketi yapma,’ gibi ricalarda bulunurlardı.
Söz milli maçtan açılmışken sorunca on dört kez ordu milli takımında oynadığını öğreniyoruz. "Bağdat'ta yüz otuz bin seyirci önünde oynadığımız maçta dünya ikincisi olduk. İki üç kez A milli takıma da çağrıldım ama Lefter Abi'nin, Kadri Abi'nin olduğu yerde nasıl oynayacaksın?"
Altınordu’dan ayrıldıktan sonra bir sezon Göztepe’de forma giyer. Fakat her daim Altınordulu olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Göztepe’de bir sene oynadım, altı sene antrenörlük yaptım. Bu yüzden genç nesil beni Göztepeli bilir ama aslında Altınorduluyum.”
Mümin, Cengiz, Sedat ve Erkan idmanda. (Yeni Asır) |
Söz burada giydiği formanın hakkını verme konusuna geliyor. Bunu eskilerden örnek vererek açıklıyor:
“Sait Altınordu İzmirspor’u çalıştırırken Altınordu’yu yenince küfür etmiş
Altınordu taraftarı. Aynı şey benim de başıma geldi. 80-81 sezonunda İkinci
Ligde oynayan Göztepe’yi çalıştırırken Altınordu’yu yendik, bana da
küfrettiler. Gode Cengiz Altınordu forması giyerken, Karşıyaka-Altınordu
maçında gol attı. Tribünden Karşıyakalı seyirciler küfür ettiler. Maçtan sonra
tellere tırmanıp, “Kim küfür ettiyse çıksın ortaya?” diye bağırdı, kimse gıkını
çıkaramadı. Giydiğin formanın hakkını vereceksin.”
Futbolu bıraktıktan sonra İzmirsporlu arkadaşı Turgay Meto
ile birlikte İzmir genç karmasını çalıştırmaya başlar. Kendi ifadesiyle en az
otuz tane futbolcuyu alıp sıfırdan yetiştirir. Bunlardan biri İzmirspor’dan
Gençlerbirliği’ne, oradan Galatasaray’a giden İsmail Demiriz’dir. Onun
hikâyesini şöyle anlatıyor Erkan Velioğlu: “Bir gün Karşıyaka’da idmana
çıkacaktık. Bir adam elinde bir çocukla geldi. ‘Hocam şu çocuğa bir şans ver,’
diye rica etti. Oradakilerden birisi de, ‘Hocam bu çocuk çok iyi,’ dedi. O gün
sağanak yağmurlu bir hava vardı, dışarıda duracak gibi değil. O yüzden idmanı
iptal etmek üzereydim. Sırf onu göreyim diye kapalı salonu açtırdım. Ayağında
kot pantolon vardı. İsmail o gün bir oyun oynadı, aklın durur. Ertesi gün
Göztepe sahasında çalışacaktık, oraya çağırdım. Turgay Meto’yla birlikte
çalıştırıyorduk karmayı. Levent Eriş de vardı. Onları İzmirspor genç takımına
götürdü, orada yükseldiler.”
İzmirspor'u çalıştırırken. (Ati Göksu arşivi) |
Teknik direktörlük yaşamında çeşitli başarılar kazanır Erkan Velioğlu. Bunların en önemlisi 1980-81 sezonunda Göztepe'yi İkinci Lig şampiyonu yapmasıdır. Sezonun sonuna kadar Karşıyaka'yla çekişip, sondan ikinci hafta seksen bin kişiyle seyirci rekorunun kırıldığı o unutulmaz maçta ezeli rakipleriyle karşılaşırlar. Şampiyonluk düğümü son hafta çözülür, İzmir ise bir daha öyle çekişme ve heyecan yaşamaz. Göztepe'nin dışında Denizlispor'u İkinci Lig play-off maçlarına taşıma, Uşakspor ve Salihlispor'u Üçüncü Ligde şampiyon yapma başarısını gösterir Erkan Hoca. Karşıyaka, İzmirspor, Altınordu, Manisaspor, Bandırmaspor çalıştırdığı diğer takımlar arasındadır.
1981 Mayıs'ında Göztepe'nin şampiyonluk turu. |
Daha uzun süre takım çalıştırabilecek enerjiye sahip olmasına rağmen çok sevdiği eşini kaybetmesi üzerine futbol sahalarına veda eden Erkan Velioğlu, dost canlısı tavrıyla, "Ne zaman yolunuz buralara düşerse uğrayın muhakkak," diyerek bizi uğurluyor.
Erkan Velioğlu Altınordu'da birlikte forma giydiği arkadaşı Yılmaz Dinçer ile. Orhan Berent (ayakta solda), Fethi Aytuna. |
çok güzel bir yazı tarihe iz kalacak
YanıtlaSilBeraberken ''Hep anlatsın da dinleyeyim'' dedirten bir insandır Erkan Abi,deryadır..Bana göre Türk futbolunda yaşayan en renkli kişiliktir..Kendisine sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum..Size de bu güzel blog için teşekkür ediyorum..Ellerinize sağlık..
YanıtlaSilHaydar Evrenosoğlu
Çok güzel bir yazı,çok güzel anılar.Erkan hoca gibi değerlerimizi İzmirli taraftarlar olarak unutmamalıyız.
YanıtlaSilZamanında Bucasporuda çalıştırmıştı Erkan Hoca.Allah rahmet eylesin.
YanıtlaSil