1960’lı yıllarda Göztepe
yerli yabancı bütün rakiplerini yenerken “buldozer” lakaplı santrforu,
takımının kazandığı başarılarda büyük pay sahibiydi. 1941’de İskenderun’da
dünyaya gelen Fevzi Zemzem daha çok genç yaşta İstanbul’un yolunu tutmak
üzereyken ailesinin razı olmaması üzerine memleketinde kalmış, bu karar onun
futbol tarihimize Göztepeli Fevzi olarak geçmesini sağlamıştı. İzmir’den çıkan
ilk gol kralı, geçen onca yıla rağmen yüzler kulübünün ilk onunda yer almaya
devam ediyor. Araya fazla girmeden onun ağzından hayat hikayesini, futbolculuk
ve teknik direktörlük yıllarını aktarıyoruz:
(Fotospor) |
“1941 yılında İskenderun’da doğdum. On altı yaşında
ortaokulu bitirince o yıllarda İskenderun’da lise olmadığı için Antakya’ya
gittim. Burada futbol oynamaya başladım. Antakya’nın meşhur kulüplerinden
Kurtuluşspor’da oynuyordum. Bu takım sonra başka kulüplerle birleşerek
Hatayspor’u oluşturdu. Liseyi bitirene kadar Antakya’da kaldım. Buranın bölge
antrenörü Nazım Koka idi. Daha sonra genç milli takımda da antrenörlük yaptı.
Bizi o çalıştırıyordu. Bölgeler arası genç karmalar maçları vardı. Beni de
karmaya seçmişti. O zamanın şartlarına göre ondan iyi bir eğitim aldık. Zaten o
zamanlar antrenörler parmakla gösteriliyordu. On yedi yaşlarımdayken Gündüz
Kılıç beni İstanbul’a almak istedi. Eski Galatasaraylı futbolcu Katır Cemil
onun yardımcısıydı. Bölgeler arası maçlar Samsun’da yapılıyordu. Golcülüğümü
biri iletmiş demek ki. Tam uçak biletim alındı, İstanbul’a gitmek üzereyken
evle telefonla konuştum. Tabii daha ufağım o zaman. Onlar ‘Hayır İstanbul’a
gitmeyeceksin,’ deyince vazgeçtim. Gitseydim belki Galatasaray’da oynayacaktım,
kısmet Göztepe’ninmiş.”
Takım arkadaşları Nevzat, Büyük Mehmet ve Gürsel'le beraber sözleşme yenilerken. (Fotospor) |
“Liseyi bitirince Mersin İdman
Yurdu kulübüne girdim. O zamanki kulüp başkanı Mehmet Emin Karamehmet’in babası
Mehmet Karamehmet’ti. Çukurova bez fabrikası vardı. Hem orada muhasebe
yardımcısı olarak çalışıyor gözüküp hep top oynuyordum. Ardından askerlik
geldi. Yedek subay öğretmen olarak Bursa Karacabey’e gittim. 27 Mayıs 1960
ihtilalinden sonra yedek subay futbolcular bulundukları garnizonda top
oynayacak diye bir yasa çıktı. Bu sefer Havagücü oyuncuları geldi. 2. Amatörden
1. Amatör kümeye çıkmayı hedefliyorlardı, altıların içine girmişler. Bana
takımda oynamam için ısrar ettiler. Ben görevimi aksatmamak için gitmek
istemedim. Bir hafta sonra bütün komutanlar tekrar okula geldi. ‘Sana lisans
çıkartalım,’ dediler. Zaten o yasayla askeri lisans hemen çıkıyordu. Bu sefer
futboldan uzaklaşmamak için mecburen kabul ettim. Ciple gelip alıyorlardı.
Maçlara antrenmansız çıktığım halde altı maçta yirmi sekiz gol attım ve
şampiyon olduk.”
1966'da Moskova'da oynayıp Sovyetler Birliği'ni 2-0 yendiğimiz unutulmaz maçta gol atan Fevzi Zemzem dönemin İzmir belediye başkanı Osman Kibar (Asfalt Osman) tarafından havaalanında karşılanırken. |
“Askerliğim bittikten sonra
tekrar Mersin’e döndüm. Fabrikanın sahibi Mehmet Bey bana bir ay izin verdi.
Sezon açılınca çağıracaklardı. İznimi geçirmek için İskenderun’a gittim. O
sırada bir haber geldi. Adana Demirspor 1. Lige çıkmış, beni transfer etmek
istiyorlardı. Adana takımı olmasına rağmen maçlarını Ankara’da oynayacaktı. O
durumda Mersin’de oynamaya devam ederim, daha iyi dedim. Sonra bir haber daha geldi. Adana Yün
Mensucat aracılığıyla Göztepe istiyor dediler. Göztepeliler oyuncu seçmek için
Bursa’da yapılan terfi tenzil maçlarına gitmişler. Havagücü’nden sorumlu Özcan
Üsteğmen diye bir subay vardı. O Göztepelilere ‘Burada hiç futbolcu aramayın,
burada bir asteğmen vardı, ortalığı kasıp kavurdu,’ demiş. Benim adresimi
vermiş. Göztepeliler öyle bulmuş beni. Yedek subay eğitimimi Edremit’te
yaparken İzmir’i görüp beğenmiştim. İskenderun’un daha büyük bir hali gibiydi.
Teklif gelince hemen hareket ettim. O zaman doğrudan uçak yok, Adana’dan
İstanbul’a, oradan İzmir’e geldim.”
12 Ekim 1966'da Ankara'da oynanan ve Batı Almanya'nın Türkiye'yi 2-0 yendiği özel maçta Fevzi Zemzem'in şutunu ünlü kaleci Sepp Maier kurtarıyor. |
“Görüşmeden sonra Mersin’e
gittim. Girişimi yapmışım, adamdan para almışım, haber vermeden çekip gitmek
olmaz. Mehmet Karamehmet beni görünce şaşırdı. ‘Ben sana izin verdim, git gez,’
dedi. Durumu anlattım, ‘Müsaade etmezseniz gitmem,’dedim. Mehmet Bey şaşırdı,
‘Sen amatörsün, istesen çekip gidebilirdin,’ diye konuştu. O zamanlar başka bir
bölgeye gitmek istediğinde hemen lisans çıkarabiliyordun. ‘Transfer parasını
aldığımda sizden aldığım parayı getiririm,’ dedim. ‘Hayır, bize yaptığın
hizmetlerden dolayı o sana anamın sütü gibi helal olsun,’ karşılığını verdi.
Bununla da yetinmedi, Hüseyin Bey’i çağırdı, ‘Bir bak bakalım, Fevzi’nin bizden
alacağı var mı?’ diye sordu. 680 lira daha alacağım varmış. Onun da verilmesini
istedi. ‘İzmir’de dikiş tutturamazsan bu kapı sana her zaman açık,’ diye konuştu.
Böylece müsaadeyi alıp 1962 senesinde İzmir’e geldim.”
Göztepe'nin başarısında takım uyumunun büyük payı vardı. Bunun örneklerinden birini Serpil - Fevzi Zemzem çiftinin nişan yüzüklerini takan Adnan Süvari sergiliyordu. |
“Ben geldiğimde Göztepe iyi takımdı ama golcüsü yoktu. Ben
tamamladım o takımı. Göztepe’de ilk yıl amatör olarak oynadım. İkinci yılımda
profesyonel oldum. Milli takım aday kadrosuna çağrıldım. Altı senede yirmi bir
milli maç oynadım, yaşım tuttuğu için iki kez de ümit milli oldum. Herhalde
şimdi olsa yüzün üstünde milli formayı giyerdim. İlk maçımda Portekiz’e 5-1
yenildik ama golü ben atmıştım. O maçla ilgili olarak Halit Kıvanç’ın ‘İzmir
Fevzi’yle iftihar edebilir’ diye bir yazısı vardı. Altı sene devamlı milli
takımda oynadım. İzmir takımlarında oynayan futbolcular içinde ligde en fazla
golü ben attım ve A milli formayı ben giydim.”
“Altmışlı yıllarda üç büyüklerin
yapamadığını biz yaptık. Avrupa kupalarında ilk kez beşinci tura kadar çıkan
biz olduk. Onlar en fazla üçüncü tura
kadar çıkabiliyordu. Bu kadar imkânsızlıklara rağmen Göztepe ilkleri yapıyordu.
Şimdi gelmek lazımmış. Biz cefayı çektik, şimdikiler sefayı çekiyor. Sahalar
topraktı ama güzel günler yaşadık. Şimdi vasat oyuncular çok. Fakat yıldız
yalnız takım oyunuyla, antrenman yapmayla olmaz. Yıldız futbolcu özel
çalışmalarla gelir. Özel çalışma yapmayan hiç kimse yıldız ve elit futbolcu
olamaz. Ben hep özel çalışmayla yakaladım milli formayı. Antrenmanlardan sonra
özel çalışmayı bırakın, ben saati sabahın beşine kuruyordum. Göztepe sahasına
öyle canımızın istediği zaman giremiyorduk. Saha bölge müdürlüğüne ait
olduğundan iki saatliğine kiralanıyordu. Sabah duvardan atlayıp sahaya giriyordum.
Duvara 360 tane şut atıyordum. Ertesi günü 75 tane 25 metrelik seriler halinde
deparlar atıyordum. Meğer bilmeden süratte devamlılık metoduyla çalışmışım.
Bunu yıllar sonra teknik direktör olunca öğrendim. Karşımdaki santrhaf 75 tane
depar atarsa beni yakalar diyordum. Yirminci depardan sonra hepsini esir
alıyordum. Çok süratliydim. WM sisteminde santrhaf tek kalıyordu. Bütün
santrhafları parçalıyordum. Çift santrhaf olayı benim üstümde uygulandı.
Haflardan biri benim üstüme geldi. Ben hep iki kişiyle marke edildim. O yüzden
Göztepe avantajlı oldu, karşı takım hep bir eksildi. Sonradan 4-4-2 çıktı ama
yine de markajcılardan kaçıp golleri atıyorduk.”
Alsancak Stadında oynanan bir Göztepe-Eskişehirspor maçında gol atarken. |
Burada araya girip buldozer lakabını nasıl aldığını Four Four Two
dergisinin Şubat 2012 sayısında yer alan röportajdan öğrenelim: “Bir Altınordu
maçında ben topla kaçmaya çalışırken rakip orta saha oyuncusu belime sarıldı.
Koşmaya devam ettim. Onun ayakları yerden kesildi, elleri çözülünce yere düştü.
Ben de gidip golü attım. Bir gazete ertesi gün beni buldozere benzetince adım ‘Buldozer
Fevzi’ kaldı.”
Türkiye Kupasının 1966-67 sezonunda Göztepe çeyrek finalde Beşiktaş'ı elerken Fevzi Zemzem'in büyük payı vardı. (Yeni Asır) |
Fevzi Zemzem Göztepe’nin ilk yarıyı lider bitirdiği 1967-68 sezonu
ortasında ciddi bir sakatlık geçirmiş ve iki ay oynamamıştı. Büyük ümitlerle
başlayan o sezonun dördüncülükle sonuçlanmasını şöyle anlatıyor: “Milli
takımla İran ve Pakistan’ın katıldığı RCD kupasına gittik. Kupayı aldık, ben de
dört gol attım ama benim ayağım kalecinin altında kaldı ve çatladı. O yüzden
sekiz lig maçında oynayamadım. Göztepe o sırada çok puan kaybetti. Ayağımdaki
çatlağı yanlış teşhis ettiler. Çatlak yukarıda, fibula kemiğinde olduğu halde
filmi aşağıdan çekmişler. Ayağım davul gibi şişti. Ahmet Cücen’le birlikte
İstanbul’a gittik, o zaman meşhur masör Yorgo vardı. Masaj yaptıkça ağrım
çoğalıyordu. İzmir’e dönünce bir film daha çekildi, o zaman görüldü ki aşağıda
yıldız çatlama var. Kireç bağlaması gerekirken yapılan her masaj kireci
alıyormuş. Yanlış teşhis yüzünden sekiz maç oynayamadım. Sonra hiçbir şey
yapmadan dokuz gün dinlendim, çatlak bir parmak kireç bağladı. Bir sakatlıkta
takımın düzeni bozuluyordu. O seneye çok acıdık. Şampiyonluğu engelleyen bir
diğer faktör beş tane İzmir takımının olmasıydı. İlk devre hepsini yeniyorduk.
İkinci devre bunlar düşme potasına giriyordu. Yıllarca karşılıklı oynadığımız
arkadaşlarımız vardı. Karşında onların o halini görünce insanda oynama isteği
kalmıyordu.”
(Yeni Asır) |
O sezon Göztepe şampiyon olamasa da Fevzi Zemzem için başarılı geçmiş
ve İzmir’in ilk gol kralı olmuştu. “1967-68’de Metin Abi’yi bir golle geçip
gol kralı oldum. O zamanlar onun Galatasaray’da yılda en az on tane penaltı
golü olurdu. Ben on dokuz gol atarken penaltı atmadım. Ertesi sezon ikimiz de
on yedi gol attık. ‘Eğer bir kişiye kupa veriyorsanız, gerçek kralımız Metin
Oktay’a verin,’ dedim. O sene futbolu bırakacaktı. Unvanı verdik ama bana da
kupa verdiler. Fakat kupa ortadan kesilip birer parçası bize verilse daha
enteresan olurdu. 1967-68 sezonunda Feriköy maçına kadar Metin Abi benden beş
gol öndeydi. 9-1 kazandığımız Feriköy maçında ben beş gol atınca kafa kafaya
geldik. Sonra Eskişehirspor’la oynadığımız gece maçında ben iki gol attım. O
bir gol atınca krallığı ben kazandım. Beşiktaş’a bir maçta üç gol attım. Gitti
denen kritik maçların çoğunda ben gol atmışımdır, takım devam etmiştir yoluna.
Üç büyüklerden çok teklif almama rağmen gitmedim. Yeni büyüttüğümüz Göztepe’yi
öldürmeyelim dedim. Dağılmış olsaydık Göztepe tarihe adını yazdıramazdı. Bizden
bir tek Nihat Beşiktaş’a gitti. Eşlerimiz bile halen on beş günde bir
toplanırlar. Hanımlar birbiriyle uyumlu, erkekler birbiriyle uyumlu, o başarı
boşuna gelmemiş.”
“Göztepe’de son olarak 1972-73
sezonunda oynadım. Sonra bir sezon da İskenderunspor’da oynayıp futbolu
bıraktım. Top oynadığım sırada Gürsel Aksel’le beraber C kursunu bitirmiştik.
Sonra Manisa’da B kursunu bitirdik. İstanbul’da teknik direktörlük kursuna
katıldık. O zaman çok faaldik. Futbolu yeni bıraktığımız için kurs hocaları
bizi piyon olarak kullanıyordu. Sarıyer Mersinli Ahmet tesislerinde düzenlenen
o kursa meşhur antrenör Stefan Kovacs da gelmişti. Rahmetli Candan Tarhan
tercümanlığını yapıyordu. Benim üstümde Göztepe eşofmanı vardı. Bana Göztepeli
diyordu ve hep beni çağırıyordu. Candan çeviri yaparken bazı sözleri
çeviremiyordu. Ben Kovacs’ın el işaretlerinden ne istediğini anlamıştım.
Neticede futbolun dili aynıydı. O zaman ben, Gürsel Abi, Sanlı, Yusuf kursta
faaldik, hep piyon olarak giriyorduk.”
1960'ların popüler dergisi Fotospor sayfalarını gol kralı Fevzi Zemzem'e ayırmış. |
“Çalıştırdığım ilk takım
Göztepe genç takımıydı. Daha oynadığım yıllarda alt yapıya bakıyordum.
Federasyona iki kere stajyerlik dosyası gönderiliyordu. Şimdiki gibi on beş
günde diploma alınmıyordu. Biz yedi senede teknik direktör olduk. C kursunu
bitirip iki sene stajyer oluyordun, B’yi bitirip yine iki sene, A’yı bitirip
bir yıl sonra tez hazırlayarak teknik direktör oluyordun. Biz yarı doktor gibi
oluyorduk yani, şimdi benim vasfımda olan milli futbolcular on beş günde teknik
direktör olabiliyor. Aslında bugünkü uygulama da doğru denebilir. Şimdi
kulüpler maddi yönden çok güçlendiler. Doktoru, psikologu her şeyi var. Teknik
direktörün her şeyle ilgilenmesi gerekmiyor, teknik konuları bilmesi yeterli.
Biz masaj kursuna bile gidiyorduk ki masör doğru mu yanlış mı yapıyor kontrol
edebilesin diye. Bizim devrede Candan Dumanlı, Yılmaz Gökdel, Gürsel Aksel hep
yedi senede yetişti. Göztepe’de oynarken antrenman bittikten sonra Gürsel
Abi’yle beraber gençleri çalıştırıyorduk. Bu şekilde staj dosyası hazırladık.”
Göztepe bir yıllık ayrılıktan sonra 1977-78 sezonunda 2. Lig şampiyonu olurken antrenörü Fevzi Zemzem'di. (www.goztepelist.org) |
“Göztepe’den sonra
çalıştırdığım ilk takım Orduspor oldu. Ligin dibinde almıştım Ordu’yu. Sonra
yukarılara çıktık ve UEFA kupasına katıldık.
Çekoslovakya’nın Banik Ostrava takımıyla oynadık. Burada yendik, orada
yenilip elendik. Dışarıda müsabaka alışkanlığı olmadığından elendik.
Fenerbahçeli Büyük Şenol o zamanlar on yedi yaşında bir genç olarak benim
talebemdi. Santrfor Mahmut vardı. Sağ açık Arif ben oradayken milli takıma
seçildi. Hatta kulübün ceza ve ödül yönetmeliğine milli takıma seçilen oyuncu
için para ödülü koydurmuştum. Takım kaptanı Üstün ‘Hocam bunların hepsi çok
güzel ama bizden milli takıma oyuncu almazlar, o maddeyi silelim,’ dedi. ‘O
madde kalacak, seninle lig sonunda görüşeceğim,’ dedim. Arif A milli takıma,
Mahmut ümit milli takıma, sol bek Küçük Turgay ümit milli takıma gitti. Hatta A
milli takım aday kadrosuna da çağırıldı. Şenol da ümit milli takıma seçildi.
Dört tane milli oyuncu dünya kadar para aldılar. o sezon Galatasaray düşme
potasına girmişti. Bizimle berabere kalınca kurtuldu.”
1967-68 sezonunda Fuar Şehirleri Kupasında Belçika'nın Antwerp takımını deplasmanda Fevzi'nin golleriyle 2-1 yenen Göztepe kafilesi havaalanında karşılanırken. |
“Tanju Çolak da benim talebem.
1982’de Samsunspor şampiyon olduğunda teknik direktör bendim. On ay boyunca
Dobi Hasan, Tanju ve Murat ile özel çalıştım. Takımı aldığım zaman beş maçta
bir puanla ligin dibindeydi. Ligin sonunda benim forvetim 87 gol atıp şampiyon
oldu. Tanju 450 bin liraya Galatasaray’a gitti. Büyük paraydı o zaman. Dobi
Hasan 400 bin liraya Trabzonspor’a, Murat 375 bin liraya Karşıyaka’ya transfer
oldu. Onların hepsi golcü olmuştu. Dobi Hasan o kısa boyuyla milli takımda santrfor
bile oynadı. O yıllarda ne zaman Göztepe kulübünde para kalmaz bizi ararlardı.
Gelsen bir türlü, gelmesen bir türlü. Kıramıyorsun çünkü yıllarını vermişsin.
Geldiğin zaman da en zor şartlarda geliyorsun. Onun için böyle anlarda pek başarılı
olunmaz. Parasını pulunu alamayan futbolcudan verim alamazsın. Oysa biz
geldiğimiz zaman daha fazla imkân sağlamaları gerekir. Bizden sonra para
buldular, o zaman Fatih Terim’i getirdiler. Biz gelmesek bu sefer taraftar
çağırıldığı halde neden gelmiyor diye soracak. Onun için yirmi sene mümkün
olduğunca dışarıda kaldık. Fakat çalışmalarımız hep yarım kaldı. Piyasa acayip,
size anlatmama gerek yok, zaten biliyorsunuz.”
“Bütün takımlar teknik
direktörleri çabucak değiştiriyor. Başarısızlığın affı yok. Gelenlerin hiçbiri
altyapıya eğilmiyor. Bunun nedeni günübirlik yaşanması. Ben seneye var mıyım
yok muyum belli değil, öncelikle kellemi kaptırmayayım derdinde insanlar. O
yüzden kimse gençlere önem vermiyor, herkes hazır takım istiyor. Bu düşünce
böyle sürdüğü sürece bir takımın kök salması imkânsız. Altyapılar hep
göstermelik. Aşağıya değer verirsen, çocukların bütün yönleriyle ilgilenirsen
her sene bir iki tane oyuncuyu oradan alırsın. İşte Barselona ortada.”
Gol krallığı kupaları ve çerçeve içindeki fotoğrafta milli takımda yer alan üç Göztepeli: Fevzi, Nevzat ve kaleci Ali. |
“Ben geldiğimde Göztepe’nin iki
minibüs taraftarı vardı. Bunların yarısı Karataş’ta oturan Musevilerdi.
Beyefendi bir taraftar grubumuz vardı. Alsancak’ta sağ tarafta oturur, galip
geldik mi alkışlar, yenildik mi sessiz sedasız stattan çıkardı. Sonra bu
taraftar çığ gibi büyüdü. Türkiye’nin her tarafında Göztepe sempatizanları
oluştu. O dönemde en fazla taraftar Karşıyaka, sonra Altınordu’daydı. Şimdi en
fazla Göztepe’nin taraftarı var. Şu anda temel olarak kırk-elli bin taraftar
mevcut. Takım başarılı olduğu zaman bu rakam altmış-yetmiş bine çıkar çünkü
kasabalarda da Göztepe’yi desteklerler. Bu taraftar grubu iyi günleri gördüğü
için şu günleri görmek istemez. Takım daha iyi yere geldiğinde onlar da yerini
alır. Yani Göztepe’nin ne yapıp edip Süper Lige çıkıp iyi bir kadro kurması
lazım. Bunlar olduğu takdirde ortalama 60 bin kişiye oynar. İleride Süper Ligde
Göztepe mutlaka olacaktır.”
Tekrar tekrar teşekkürler Fethi Aytuna'ya
YanıtlaSilFevzi agabey, Göztepe`yi Avrupa kupasi maclarinda 5. tura kadar cikarabilen altin kadronun en degerli futbolcularindan birisidir.
YanıtlaSilGöztepe`nin ardindan Eskisehirspor, hem Türkiye 1. Profesyonel liginde hem de Avrupa kupalari maclarinda bizim icin sürpriz sayilabilecek güzel basarilar elde etmistir.
Bir kac yil sonra Göztepe ve Eskisehirspor`u Trabzonspor izlemisti. TRabzonspor , 1975 te Türkiye 1. Profesyonel Ligine yükseldikten sonra Türkiye ligini hallac pamugu gibi dagitmistir, üst üste sampiyonluklar elde etmistir ve Avrupa kupalarinda cok basarili sonuclar elde etmistir.
Bu üc basarili Anadolu kulübü, Istanbul kulüplerini de Avrupa liglerinde basarili olmaya mecbur birakmislardir ve Türk futbolu, 2000 yilina kadar sürekli gelisme göstermistir.
2000 yilindan sonra artan yabanci transferiyle, Fevzi agabey gibi cok yeteneli, yerli futbolcular artik yetisemedigi icin, Türk futbolu, maalesef gerilemeye baslamistir.
Fevzi agabey gibi büyük yetenekler, Türk futbolunun gelismesinde cok önemli rol oynamislardir. Yasim 66 ve ben Göztepe`nin, Eskisehirspor`un 1967, 1968, 1969 yillarindaki takim kadrolarini isim isim hala hatirlayabiliyorum ve o yillarda futbol oynayan abilerimizi saygi, sevgi ve taktir duygulariyla hatirliyoruz. Centilmen ve basarili futbolcular, basarili ögrenciler icin de cok iyi rol modeli olusturmaktadirlar.
Yüce Allah, sevgili Fevzi agabeye saglik, mutluluk ve uzun ömürler nasip eylesin. Orhan Baki, 20.03.2020.