29 Mayıs 2012 Salı

Eski Bir Şike Hikayesi



1963-64 sezonunda o zamanki adıyla Milli Ligin son haftası oynanmaktadır. Kasımpaşa ve Beyoğluspor'un düşmesi birkaç hafta önceden kesinleşmiştir. Beykoz da maçlarını tamamlamış ve 27 puanda kalmıştır. 24 puana sahip olan Karşıyaka hafta sonunda İzmir'de oynayacağı maçlarda 4 puan aldığı takdirde ligde kalacak, Beykoz düşecektir. Nitekim 23 Mayıs Cumartesi günü Kasımpaşa'yı 4-0, 24 Mayıs Pazar günü Gençlerbirliği'ni 2-0 yener ve 28 puana ulaşır. Böylece Milli Ligden düşen üçüncü takım Beykoz olur. Karşıyaka camiası sevinç içindedir.






Necmi Tanyolaç, Milliyet gazetesinde düşen takımlar hakkında yaptığı röportajda Beykoz için dokunaklı bir başlık kullanır. 



Fakat birkaç gün sonra ortalık bugünün gözde deyimiyle "şok" bir haberle çalkalanmaya başlar. Bazı Kasımpaşalı futbolcuların Karşıyaka kulübünden para aldığı haberi gazetelerin spor sayfalarında sekiz sütuna manşetten verilir.




Milliyet gazetesinde verilen habere göre Kasımpaşa kulübü bazı futbolcularını maçtan evvel bir şahıstan para aldıkları iddiasıyla Futbol Federasyonuna şikâyet etmiştir. Umumi kaptan Samim İnsel, altı futbolcunun bu paradan kendilerine düşen hisseyi aldıklarına dair yazılı itirafta bulunduklarını ve imzalı ifadelerin Futbol Federasyonu asbaşkanına verildiğini açıklar. 



Futbolcuların imzalı itirafı
İddiaya göre takım kaptanı Ahmet İzmir'deki maçtan evvel bir şahıstan 18 bin lira alır ve maçtan sonra bütün takıma muhtelif miktarlarda dağıtır. Sadece Ali adlı oyuncu kendisine teklif edilen parayı almaz. Kasımpaşa'nın İtalyan antrenörü Vignolini de maçtan evvel bir yazıhaneye götürülür. Aynı şahıs onu Altay'a antrenör olarak angaje edeceğini söyleyip 2000 lira vermek ister.

Karşıyaka kulübü umumi kaptanı Melih Yücel ise iddialara şöyle cevap verir: "Ben veya bir idareci arkadaşım hangi rakibe yenilsin diye 5 kuruş teklif etmişiz. İşte buna cevap verecek bir kişi çıkarsa, şahsen ben bütün servetimi kendisine vermeye ve Karşıyaka kulübünü elimle ikinci kümeye düşürmeye hazırım." 



Akşam gazetesinde Kasımpaşa kulübü idarecilerinin  14 oyuncusu ve antrenörü aleyhine  savcılığa başvurduğu, savcının bu müracaat karşısında çok güç durumda kaldığı belirtilir; zira  ceza kanununda şike için para almayı cezalandıracak bir madde yoktur. 



Bir yandan savcılık bir yandan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü soruşturmayı sürdürürken Kasımpaşa semtinde esnaf, şike yapan futbolculara karşı kendince yaptırımlar uygulamaya başlar. 




Diğer yandan basında şike hakkında yazılar çıkar. Milliyet'te "İlk rezalet değil" başlıklı bir yazı yayınlanırken, Akşam gazetesinde "Şike maç nasıl yapılır?" başlıklı yazıda çeşitli yöntemler sıralanır. Bunlardan birinin takım kaptanına para teklif edilip oyuncular üstündeki ağabeyliğinin istismar edilmesi olduğu belirtilerek şu sonuca varılır: "Nitekim son Kasımpaşa maçında bu yol seçilmiştir."


Dönemin genç gazetecileri Halit Kıvanç ve Necmi Tanyolaç Kasımpaşalı futbolcularla  görüşürken
Bu arada Karşıyaka'nın küme düşürüleceği söylentileri artınca İzmirli taraftarlar devlet bakanı Malik Yolaç aleyhine bir yürüyüş yaparlar.


Malik Yolaç

Yaklaşık bir ay süren soruşturma sonunda 29 Haziran'da ilk karar açıklanır ve 15 Kasımpaşalı futbolcuya toplam 31 yıl ceza verilir. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Ceza Kurulu "Karşıyaka Kulübü hakkında ceza tayinine yer olmadığına" karar verir. Futbolcuların bir kısmı üç, bir kısmı iki ve bir yıl hak mahrumiyeti alır. 




Ceza alan futbolcular Milliyet gazetesindeki röportajda çok zor şartlar altında futbol oynadıklarını, maaş ve prim alamadıklarını söylerler. "Futbolu meslek olarak seçmişlerdi. Ama futbol onlara cevap vermiyordu. Parasız, pulsuz, sefil bir topluluk haline gelmişlerdi." 


Futbolcuların ceza kararının açıklanmasından yaklaşık bir ay sonra Futbol Federasyonu, Karşıyaka'nın iki puanının silinmesine karar verir. Böylece İzmir takımı küme düşerken Beykoz ligde kalır. Bunun üzerine Karşıyaka Danıştaya başvurur. 







Aradan iki sezon geçer. Karşıyaka 2. Ligde oynamaktadır. Kulübün yeniden 1. Lige alınacağına dair söylentiler artar. Nihayet 29 Mart 1966'da karar açıklanır ve federasyonun ligden düşürme kararı iptal edilir. İptalin gerekçesi, Karşıyaka - Kasımpaşa maçı hakem ve müşahit raporlarında şikeden bahsedilmemesidir. Böylece Karşıyaka, Federasyon kararıyla düştüğü lige Danıştay kararıyla geri döner. Ertesi sezon lig 17 takımla oynanır. 




Kasımpaşalı futbolcuların cezasıysa 1964 Eylül'ünde çıkarılan sporculara af kanunuyla hafifletilir ve en ağır ceza alanların hak mahrumiyeti birkaç aya indirilir.

Karşıyaka - Kasımpaşa maçı ve ardından ortaya çıkan gelişmelerle ilgili haberlerin, yorumların ve demeçlerin tam metinleri için:
http://www.macanilari.com/23.Mayis.1964_1963-1964.Sezonu.1.Lig.36.Hafta.Maci.Karsiyaka.4-0.Kasimpasa-196319643604--.html





19 Mayıs 2012 Cumartesi

Türkiye Kupası 50 Yaşında: Kupa Notları - 1


Türkiye’de profesyonel futbolun 1950’lerde giderek yayılmasıyla birlikte 1959 yılında Milli Lig kurulmuş ve henüz üç büyük şehirle sınırlı olsa da  ülke çapında ilk kez bu denli büyük bir organizasyon başlatılmıştı. Lig şampiyonu olan takımlar ülkemizi Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası turnuvasında temsil etmeye başladılar. UEFA bu turnuvanın rayına oturmasıyla birlikte,1960 yılından itibaren Avrupa Kupa Galipleri Turnuvasını da düzenlemeye başladı.  UEFA’nın 1962 yılında Türk kulüplerine bu turnuvaya da katılma zorunluluğu getirmesi üzerine artık bir kupa organizasyonu düzenlemek kaçınılmaz olmuştu.

Futbol federasyonu başkanı Orhan Şeref Apak, 1962 yılının ilk günlerinde verdiği demeçte şunları söylüyordu: “Avrupa Kupa Galipleri Turnuvasına iştirak edebilmek için bir turnuva tertiplemek mecburiyetindeyiz. Türkiye Kupasının tertibi için lüzumlu imkânlardan mahrumuz. Bu sebeple daha küçük çapta bir turnuva yaparak Avrupa Kupa Galibi kulüplerin katıldığı maçlara girmek için çalışıyoruz.”

Ancak zamanla diğer ülkelerdeki gibi bütün liglerde yer alan takımların katıldığı daha geniş çaplı bir turnuva düzenlenmesi fikri ağır bastı ve Federasyonun 1962 Temmuz’unda yaptığı toplantıda Türkiye Kupasına iştirak edecek takımlar şöyle belirlendi: 1-Milli Lig takımları, 2- İstanbul, Ankara ve İzmir’in profesyonel mahalli lig kulüpleri, 3- Türkiye amatör grup şampiyonasına iştirak eden takımlar.




Türkiye Kupasının başlama hazırlıkları yapılırken bir yandan da  o sezon Milli Lige kaç takım alınacağı konusunda kulüplerle federasyon arasında hararetli tartışmalar yapılıyordu. Kupa işte bu tartışmaların gölgesinde sessiz sedasız başladı ve sadece amatör takımların katıldığı ilk maçlar 25 Ağustos 1962’de oynandı. İngiliz sistemini andıran ilk yıl organizasyonunda, Milli Lig takımları daha ikinci turdan itibaren amatör takımlarla eşleşmeye başladı. Fenerbahçe ilk maçına Adana’da çıktı ve Demirspor’u 2-1 yenerek tur atladı. Kupadaki ilk maçı için Zonguldak’a giden Galatasaray Kömürspor’u 5-0 yendi. Beşiktaş da Ankara’da zayıf rakibi Altındağ’ı 8-0 mağlup etti.






İkinci turla beraber Milli Lig ekipleri arasında ilk elenmeler başladı 
ve Kasımpaşa, mahalli ligden Anadolu’ya elendi. 
İzmirspor da yine İstanbul mahalli liginde oynayan Beylerbeyi’ne elendi. 
O zamanki statüye göre ilk maç berabere bittiğinde uzatmaya 
gidiliyor, beraberlik bozulmazsa ikinci maç oynanıyordu. İkinci 
maçta da normal süre berabere biterse uzatmaya gidiliyor, 
sonuç yine değişmezse tur atlayan takım kura sonucu 
belirleniyordu. İşte Beylerbeyi-İzmirspor maçı bu şekilde 
iki kez 1-1 berabere sonuçlanmış ve kurada tur 
atlayan Beylerbeyi olmuştu.





Yarı finalde Ankara ve İstanbul takımları karşılaştı. Fenerbahçe Gençlerbirliğini, Galatasaray Demirspor'u eledi. Böylece kupanın ilk sezonunda iki ezeli rakip 
finale kalmıştı. O zamanın statüsüne göre aynı şehrin iki takımı da karşılaşsa, 
final iki maç üzerinden oynanıyordu. 




İlk maç 29 Haziran 1963'te Mithatpaşa Stadında yapıldı ve Galatasaray 
Fenerbahçe'yi 2-1 yendi. Golleri Uğur, Tarık ve Selim attı.
İkinci maç hiç ara verilmeden ertesi gün yani 30 Haziran 1963'te oynandı. 
Takımlar final maçına şu kadrolarla çıkmıştı:
Galatasaray: Turgay, Candemir, K. Ahmet, Talat, Suat, Kadri, İbrahim, Bahri, 
Metin, Mustafa, Uğur.
Fenerbahçe: Ali, Osman, Özcan, Tuncay, Özer, Avni, Mustafa, Ferhad, 
Şeref, Lefter, Selim.
Fenerbahçe Lefter'in penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçmesine rağmen, Bahri ve Mustafa'nın golleriyle bu maçı da 2-1 kazanan Galatasaray ilk Türkiye Kupasının sahibi oldu.





Türkiye’de henüz birkaç büyük ilin dışında futbol amatör takımlar düzeyinde oynanıyordu. Dolayısıyla Türkiye Kupası, bütün ülkenin gündeminde yer alan, başta üç büyükler olmak üzere profesyonel büyük şehir kulüplerinin Anadolu seyircisi önüne çıkmasını sağlayan yegâne organizasyondu o yıllarda. Anadolu halkı, henüz televizyon yayını olmadığı için  radyodan  dinleyip gazetelerden okuduğu takımları ve futbolcuları görme imkânına kupa sayesinde kavuşuyordu.İşte 1963-64 sezonunun sürpriz takımı Samsun Yolspor olmuştu. İkinci turda Hacettepe, üçüncü turda İzmirspor gibi Milli Lig takımlarını eleyen Yolspor çeyrek finale yükselirken yeni rakibi Beşiktaş'tı. 






Çeyrek finalden itibaren çift maçlı eleme sistemi uygulanıyordu. İlk maçın 
yapılacağı Samsun’u büyük bir heyecan dalgası kaplamıştı. Beşiktaş’ı tam 
üç bin Samsunlu uçağın kapısında karşıladı. Bölge müdürü, “Kırk seneden 
beri Samsun’da böyle bir sportif olaya rastlanmadığını” belirtip, “daha yıllarca 
bu gibi büyük bir maç olmaz” diye demeç vermişti. 




Sonunda maç günü geldi çattı ve 13 bin seyirci kapasitesi olan stat Samsun’un 
ilçelerinden, orta ve doğu Karadeniz illerinden gelen 15 bin seyirciyle tıklım 
tıklım doldu. Amatör rakibi önünde zorlanan Beşiktaş maçı Güven’in attığı 
golle 1-0 kazandı. İlk maçı Samsun’da izleyen İslam Çupi Akşam gazetesinde 
şöyle yazıyordu: “Yolspor 0-1 kaybetti. Kaybetti ama; bu yenilginin para – kalb kavgasında bizim beyaz perdenin Necdet Tosun’u gibi ağır bastı.”

Yolsporlu oyuncuların gece maçı 
oynamak istemediğine dair basında haberler çıktı. Taraftarların kendi aralarında, “Lamba ile maç oynanır 
mı? İstanbul’un gündüzü yok mu? Çocuklarımız lambaya yabancıdır,”
diye konuştuğuna dair haberler yazılıyordu. 
Yolspor takımı İstanbul’da oynayacağı rövanş maçı için beş gün önceden 
vapurla yola çıkarken takımı 5 bin Samsunlu davul-zurnayla uğurladı. 
Futbolcular maçtan iki gün önce Feriköy’le yapılan bir saatlik idman maçı 
sırasında yanmaya başlayan stat ışıklarını durarak seyrettiler. 15 Nisan 
1964'te yapılan rövanş maçında Beşiktaş yine zorlandı ama amatör
rakibini bu kez 2-1 yenerek yoluna devam etti.

Kupanın ikinci sezonuna çeyrek finalden itibaren katılan Galatasaray, PTT ve 
Ankaragücü'nü eleyerek yine finale kalırken bu kez rakibi yarı finalde Beşiktaş’ı 
olaylı bir maçtan sonra eleyen Altay’dı. İlk maç İzmir’de oynanmış ve Altay 2-0 
kazanmıştı. İstanbul’da bir hafta sonra yapılan rövanşta, Beşiktaş 1-0 önde
iken kazandığı penaltı atışını hakem üç kez tekrarlatmış, son penaltıyı Varol 
kurtarmış ve maç bu sonuçla bitmişti. Öfkelenen seyircilerin yağdırdığı şişeler 
yüzünden 15 dakika sahada mahsur kalan Altaylı futbolcular İzmir’e finalist 
olarak döndüler. Hakem Ali Timur'a ise federasyon tarafından bir yıl maç 
yönetmeme cezası verildi.



İzmir'de oynanan ilk final maçı 0-0 berabere bitti. Kazanan bir hafta sonra 
İstanbul’da oynanacak maçta belli olacaktı. Ancak bu aşamada ortaya çıkan 
bürokratik bir kargaşa ve sonunda Altay’ın sahaya çıkmaması finale gölge 
düşürdü. Normalde Pazar günü oynanması gereken maç, aynı gün Mithatpaşa 
stadında Ordu milli takımının maçı olduğu gerekçesiyle pazartesiye ertelenmişti. 
Altay kulübü başkanı Rıdvan Burteçin ise asıl amacın asker olan ve Ordu 
milli takımında oynayan Uğur, Talat ve Ayhan’ın kupa maçında da oynamasını 
sağlamak olduğunu ileri sürdü. Nitekim Genelkurmay başkanlığı Galatasaray’ın 
başvurusu üzerine bu üç futbolcuya Altay maçında oynama izni vermişti. 


Altay’ın ısrarına rağmen federasyon karar değiştirmeyince Burteçin, Uludağ’da 
kampta bulunan takımı İzmir’e geri çağırdı. 29 Haziran 1964 pazartesi günü 
Romen hakem ve Galatasaraylı futbolcular sahaya çıkarak bir süre beklediler. 
Daha sonra hükmen galip ilan edilen Galatasaray Türkiye Kupasını ikinci 
kez müzesine götürdü.



Samsun Yolspor’un Türkiye Kupasında yarattığı heyecanı üçüncü sezonda 
Karadeniz’in yine amatör bir takımı, Trabzon İdmanocağı sürdürecekti. Trabzon 
ekibi bir önceki sezonun Türkiye Amatör Şampiyonu olarak kupaya ikinci turdan 
itibaren katılmış ve İstanbul’da Sarıyer’i 1-0 yenerek üçüncü tura yükselmişti. 
Bu turda karşısına yine İstanbul’dan, ancak bu kez üç büyüklerden Beşiktaş çıktı. 



Trabzon'un bu köklü amatör takımının 
kadrosunda on yıl sonra Türkiye 1. Liginde 
fırtına gibi esmeye başlayacak olan 
Trabzonspor’un teknik direktörlüğünü 
yapacak iki isim, Ahmet Suat Özyazıcı ve
Özkan Sümer de vardı. Trabzon’da 
oynanan maç yarım saatlik uzatmaya 
rağmen 0-0 berabere bitti. Bu nedenle, 
o zamanki statüye göre İstanbul'da 
ikinci maç yapılacaktı.






 

Rövanş maçı iki hafta sonra İstanbul'da oynanacaktı. 
Amatör bir takımın 120 
dakika boyunca Beşiktaş'a 
kafa tutması ve 
yenilmemesi İstanbul 
basınının ilgisini çekmişti. 




Asıl sürpriz ikinci maçın sonunda yaşanacaktı. Trabzon İdmanocağı Beşiktaş’ı 
İstanbul’da 1-0 yenmiş ve çeyrek finale yükselmişti. Milliyet gazetesinde maç 
yazısını kaleme alan Halit Kıvanç, İdmanocağı oyuncularından kaleci Aydın, 
Haydar ve Ahmet Suat'a beş yıldız vermişti. Kıvanç, "Trabzon'un sahaya 
koyduğu tam bir 'futbol takımı' idi, bir 'kupa takımı' idi. Ve İstanbul'da nice 
devlerin ayak izleriyle çiğnenmiş sahada Karadeniz'in müthiş fırtınalarından 
birini patlattı. İşte bu fırtınada batan da 'büyük takım', 'güçlü favori' Beşiktaş oldu" 
diye yazıyordu.






Trabzon İdmanocağı çeyrek finalde Ankara ekibi Demirspor’a elenirken rakibine 
ecel terleri döktürdü; zira Trabzon’daki ilk maç 1-1 berabere bitmiş, Ankara’daki 
maçı Demirspor ancak 89. dakikada attığı golle 1-0 kazanabilmişti.

Kupanın üçüncü sezonundaki finalistler ilk sezondaki gibi Galatasaray ve 
Fenerbahçe oldu. 28 Haziran 1965’te yapılan ilk maç 0-0 berabere biterken 
iki takım da çok kötü bir oyun sergileyince seyirciler bütün futbolcuları şişe 
yağmuruna tuttu. Maçı seyreden UEFA Genel Sekreteri Bangerter, “Hayret 
ettim, Türk seyircisi bu kadar şişeyi nereden buldu” diye demeç vermişti. 



İki gün sonra oynanması gereken ikinci maç, kulüp başkanlarının aşırı sıcak 
hava yüzünden ertelenmesi talebini federasyon başkanı ve UEFA Genel 
sekreterinin de kabul etmesi üzerine Eylül ayına ertelendi. 




Finalin ikinci maçı 2 Eylül 1965’te oynandı ve Metin’in penaltı golüyle 1-0 galip 
gelen Galatasaray kupayı üçüncü kez müzesine götürdü.





1965-66 sezonunda üst turlara çıkan amatör ekip Denizli Karagücü oldu. Kendi 
sahasında 1. Lig takımı İstanbulspor’u 3-1 yenerek eleyen Karagücü çeyrek 
finalde Fenerbahçe ile eşleşti. Tarihinde ilk kez Denizli’de bir maça çıkacak olan 
Fenerbahçe’nin idmanı bile üç bin seyirci çekmişti. Ancak bir sürpriz olmadı 
ve İstanbul'dan gelen ünlü konuk maçı 2-0 kazanarak tur atladı. Yarı finalde 
Fenerbahçe’nin karşısında ezeli rakibi Galatasaray vardı. Normal süresi 1-1 
biten maçı uzatmada 3-1 kazanan Galatasaray dördüncü kez finale çıktı.


  
Finaldeki rakip o sezon lig şampiyonluğunu kazanmış olan Beşiktaş’tı. İlk kez 
tek maç olarak düzenlenen finalde, rakibini Turan’ın 87. dakikada attığı golle 
1-0 yenen Galatasaray, böylece ilk dört sezonda kupayı kimseye bırakmamıştı.