Futbola İzmir’de başladıktan sonra İstanbul kulüplerine
transfer olan ve daha sonra buraya yerleşip hayatını sürdüren futbolcular çoktur.
Ancak bunun tersi de mevcuttur, İstanbul’da futbol oynamaya başlayıp İzmir
kulüplerine transfer olan ve futbolu bıraktıktan sonra da bu şehirde yaşamayı
seçen hatırı sayılır miktarda futbolcu bulunmaktadır. Bunlardan birini Orhan
Berent’le birlikte ziyaret ettik. İsabetli kafa vuruşları sayesinde attığı çok
sayıda gol nedeniyle “Altın Kafa” lakabıyla tanınan Mahmut Evren’in yaşam
öyküsünü dinledik.
“Aslen Varna kökenli olup İstanbul’da doğmuş bir babanın
çocuğuyum. Nüfus kaydımız Fatih Atikali’ye ait. Fevzi Çakmak akrabamızmış.
Ağabeyim ve kardeşim İstanbul doğumlu fakat iki sene dışarıda kalmışız, ben o
sırada 1941 yılında Bozüyük’te doğmuşum. Ben bir yaşındayken tekrar İstanbul’a
dönmüşüz.Babam Atikali’den sonra Rami’ye taşınmıştı. Biz de orada
büyüdük. Adnan Dinçer’le mahalle arkadaşıydık. Eyüp Lisesinde okurken eski
spikerlerden Tuna Huş da okul takımında basket oynuyordu. Ben hem futbol
takımında oynuyordum hem basket takımının kaptanıydım. O sırada amatör kümede
oynayan Rami kulübünün başkanı Hüsamettin Tiyenşan bana ‘okul harçlığı’ diyerek
10 lira verdi ve böylece Rami’de oynamaya başladım. Şakir Kuruş’un oynadığı
Denizgücü’nü yenerek grup şampiyonu olduk.”
Burada bir parantez açıp Mahmut
Evren’in çocukluk ve okul arkadaşı Adnan Dinçer’in onun için söylediklerini
aktaralım: “O dönemde benim futbol oynamamda etkin olan mahalle arkadaşlarım
vardı. Bunların üç tanesi çok önemliydi. Ahmet, Mehmet, Mahmut adında Ramili üç
kardeştiler. İnanılmaz güzel futbol oynarlardı. Bu üç kardeşten Mehmet daha
sonra memuriyete girince futbolu bıraktı. Mahmut genç milli oldu. Daha sonra
Feriköy, Altay ve Balıkesirspor’da oynadı. Mahmut Evren o dönemde Metin
Oktay’dan sonra en iyi kafa vuran oyuncuydu.”
Mehmet, Mahmut ve Ahmet Evren kardeşler Rami formasıyla. |
Sözü tekrar Mahmut Evren’e bırakıp genç milli takıma nasıl
seçildiğini dinleyelim: “Rami’de gol krallığında adım geçince Kemal Halim
Gürgen ve Sait Selahattin Cihanoğlu beni İstanbul genç karmasına aldılar. Selim
Soydan, Sabri Dino, Erkan Velioğlu gibi geleceğin ünlü futbolcuları o karmada
yer alıyordu. İstanbul genç karması olarak Konya’daki şampiyonaya gittik. Buzlu
havada iki tane kafa golü attım, Türkiye şampiyonu olduk. O sayede alındım o
zaman genç milli takımın Viyana kadrosuna. Genç milli takımla Viyana’ya gittik.
Kadroda Beşiktaşlı Erkan, Galatasaraylı Sabri, Göztepeli Nevzat, Çağlayan
vardı. Hocamız Necdet Erdem’di. Amatör ligde gol krallığına gidiyorum ama o
kulüplerin oyuncuları yanında Ramili Mahmut olarak biraz gariban kalıyordum.
Ben ümit milli takımda kanıtladım kendimi. Nitekim Avusturya’da oynadığımız
maçlarda forma giyemedim.”
Genç Mahmut o maçlarda forma giyemese de Rami takımındaki
performansı ve attığı gollerle İstanbul takımlarının dikkatini çekmişti. O dönemde Feriköy’ü çalıştıran Galatasaray’ın
unutulmaz oyuncusu Naci Özkaya onu takımında oynatmayı çok istiyordu. “Dönünce
Naci Özkaya Feriköy takımı için bir maç organize etmişti. Belki beni denemek
için yapılmıştı. O gün çok göze battım. Maçtan sonra Naci Özkaya benden imza
atmamı istedi.” Böylece Mahmut Evren 1961-62 sezonundan itibaren Feriköy
formasıyla Milli Ligde mücadele etmeye başladı. Feriköy kulübü mütevazı
bütçesiyle yer aldığı Milli Ligde Mahmut gibi genç yetenekleri keşfedip
oynatarak büyük takımlarla yaptığı maçlarda onları zorluyor ve zaman zaman
mağlup etmeyi başarıyordu.
1962-63 sezonunun ilk yarısında oynanan maçta Galatasaray
3-0 öne geçmiş ancak ikinci yarıda Feriköy oyuna tamamen hakim olurken
Mahmut’un iki kafa golüyle maç 3-2 bitmişti. 1964-65 sezonunda Beşiktaş’la
oynadıkları maça ait anısınıysa şöyle anlatıyor: “Yusuf yeni oynuyordu. Sahaya
çıktık, Yusuf benim peşimde koşuyor. Demişler ki Mahmut gol atar, onu
tutacaksın. Yusuf dünyada markaj yapmaz ama o zaman ilk maçları, ‘Kovala’
demişler o da kendini kanıtlamak için kovalıyor. Hocamız Eşfak Aykaç bana
‘Kaya’yı boş bırakma,’ dediği için ben de Kaya Köstepen’i kovalıyorum. Ben
Kaya’yı kovalıyorum, Yusuf beni kovalıyor. Yani iki Beşiktaşlı arasında kaldım.
Çok komik bir durumdu.”
Bir Beşiktaş-Feriköy maçında Mahmut Evren, kısa bir süre Beşiktaş forması giyen Hüseyin ile mücadelede. |
Bu maç vesilesiyle o zamanın idman ve oyun anlayışını
sorduğumuzda şunları anlatıyor: “O zamanki antrenman teknikleri çok farklıydı. Her
futbolcunun performansı farklıdır dolayısıyla onlara uygulanacak yöntemler de
farklı olmalıdır ama o zaman kimse bunu bilmiyordu. Zaten tarla gibi sahalarda
çalışıyorduk. Bizi dolap beygiri gibi sürekli koşturuyorlardı. Ağırlık yapar
diye su içirmiyorlardı. O zamanın futbolcuları bugüne göre daha az koşuyordu.
Ben orta iç oynadığım için birçoğuna göre çok koşanlardandım. İleri gidiyordum,
geri geliyordum. Altay’dayken Varol Abi’den, Kazım Abi’den top almaya da
geliyordum, gol de atıyordum. Orta saha biraz daha mecburdu koşmaya ama onun
dışındakiler bugünkü gibi koşmazdı.” Mahmut Evren dört sezon geçirdiği Feriköy kulübünde
futbolunu daha ileri seviyeye taşıyınca ümit milli takımın da değişmez oyuncusu
oldu. 1964 senesinde ümit milli takımın Ankara’da Batı Almanya’yı 2-1,
İstanbul’da İngiltere’yi 3-0 yendiği, deplasmanda Tunus ve Cezayir ile 1-1
berabere kaldığı maçlarda forma giydi.
Feriköy’de sözleşmesinin sona ermek üzere olduğu günlerde
Beşiktaş ve Galatasaray onu transfer etmek için uğraştı fakat yeni kulübü Altay
oldu. “Beşiktaş beni istemişti. Eve ‘Beşiktaşlıyız’ diye iki tane adam geldi
fakat adamların tavrı hoşuma gitmedi. O dönemde Galatasaray da transfer
teklifinde bulunmuştu bana. Reha Eken o zaman hipodromda müdürdü. Orada bir
görüşme yapmıştık. Bir dönem de Rüçhan Adlı iki kere beni istemişti. O sırada
Necati Karakaya Feriköy başkanıydı. ‘Mümkün değil, sen gidersen takım düşer,
bırakamayız,’ dedi. Bir gün akşam eve gittim baktım o sırada Altay’ın hocası
olan Bülent Eken 1.000 lira bırakmış, bir de not, “Mahmut uçağa atla İzmir’e
gel.” O sırada gazetelerde Mahmut Beşiktaş’la anlaştı diye haberler çıkmıştı.
İzmir’e bir gidip ortamı göreyim dedim. Orada zarfın içinde 40 bin lirayı elime
verdiler. Sonuç olarak Altaylı oldum.”
Mahmut Evren 1965-66 sezonundan itibaren Altay’da oynamaya
başladı ve dört sezon boyunca bu takımın formasını giydi. Bu noktadan itibaren
araya girmeden Altay yıllarına ait anlattıklarını aktarıyoruz: “Altay’a
geldiğim sırada İstanbul’da İktisat Fakültesinde okuyordum. Okulu bitirmeme bir
sene kalmıştı. Yöneticiler kaydını İzmir’e aldırırız, okulu orada bitirirsin
dediler. İmza attım fakat sezon açıldıktan iki ay sonra bu kez ‘Senin işin
olmuyor’ dediler. O zaman İzmir’den İstanbul’a eski yoldan gidiliyordu, çok
uzun sürüyordu. Uçak çok lükstü. 7-8 sömestrin derslerine gidemedim. Burada bir
iki ders verdim ama çoğu kaldı ve okulu bıraktım. Altay’daki ilk sezonumda
bütün maçlarda yer aldım. İkinci sezon yedek subay öğretmen olarak Menemen’in
bir köyünde görev yaptım. Beş sınıf bir arada ders yapıyordu. Ayrıca okulun
müdürü bendim, dolayısıyla bir gün bile bırakamıyordum. O nedenle fazla maçta
yer alamadım.”
“Benim ömrüm hep orta sahada geçti. Beni çok kişi santrfor
zanneder. O mevkide de oynadım ama WM sisteminin içi vardı, çoğunlukla orada
oynadım. Sonra 4-4-2 sisteminde Ayfer’le hep orta göbekte oynadık, hatta 4-2-4
de oynadık. Çok kafa golü attığım için bana pek çok kişi santrfor derdi.
Kulakları çınlasın Necmi Abiye en az dört tane kafa golüm var. Öğretmenlik
yaptığım sıralarda bir Karşıyaka maçında ayağım kırıldı. Şeref tribünü önünde
ayağımda top varken yandan bir tekme yedim. Korkunç bir acı duydum ve yere
oturdum. Gelip baktılar ama cahillik dönemi diyelim, kalkıp ayağıma basa basa
duvar tarafındaki kaleye doğru bir atağa katıldım. Ciğerime bıçak saplanmış
gibi hissedince içeri girdim. Kulüp binasındaki lojmanda kalıyordum o sırada.
Gece ağrıdan uyuyamadım. Ayağıma kan oturmuştu. Ertesi gün sadece o kısmın
röntgeni çekildi. Bir şey yok dediler.
Okuldaki görevime döndüm. Fakat birkaç hafta boyunca topallayarak
yürüdüm. Bu böyle iki ay sürdü. Maça çıkıyorum, ağrı artınca oyundan çıkıyorum.
Beyler sokağında çok meşhur bir doktor vardı. Bana sıcak masaj yaptı. Dört ay
geçti, Göztepe ile kupa finali maçı yaklaşıyordu. Yeni Asır’da Mazhar Abi’nin
(Zorlu) ağzından bir manşet gördüm: ‘Mahmut sahtekârlık yapıyor, İstanbul’a
kaçacak, Altay’ı bırakacak’ anlamında bir manşet. O sırada 64 model bir
Chevrolet Impala almıştım. Mazhar Abi’de de 63 modeli vardı. Bir gün silonun
önünde önümü kesti, camını aç diye işaret etti. Camı açtım, ‘Buyur ağabey’
dedim. ‘Futbolcunun 64 model arabası var başkanın 63. Sen kaçmak için
sahtekârlık yapıyorsun,’ dedi. Çok fena oldum, gözlerim dolu dolu dosdoğru
devlet hastanesinde Orhan Cura’ya gittim, ‘Allah aşkına şu ayağımın dizden aşağı
kadar bir röntgenini çekin,’ dedim. Bir süre sonra çağırdılar. ‘Ayağın daha
önce kırıldı mı?’ diye sordular. Ben, ‘hayır’ deyince ‘Oğlum tam kırık senin
ayağın,’ karşılığını verdi. Röntgeni havaya kaldırıp gösterdi, kemik yamuk
duruyordu.”
“Ertesi sezon Altay’a Gündüz Kılıç gelmişti. O sezon bütün
maçlarda yer aldım. Altay’da son sezonumda, 1968-69 sezonunda Metin Oktay
Kaloperoviç’in beni istediğini söyledi. İstanbul’a dönüp okulu bitirmeyi de
istiyordum. Altay’da Hayri Yorgancıoğlu görevdeydi. Beni bırakmalarını istedim.
Transferin kapanmasına üç gün kalmıştı. Daha sözleşmem bitmemişti. O sıralar
gazetelerin yazdığı üzere 100.000 liralık adamdım. O sırada İstanbulspor’dan
Fenerbahçe’ye geçen Ercan, Ankara Demirspor’dan Galatasaray’a geçen Muzaffer ve
ben en pahalı oyunculardık. Hayri Abi ‘Peki Mahmut bonservis bedelini getir
bırakalım,’ dedi. Bankada 62 bin lira param vardı. Hepsini çekip verdim. Bana
bir kağıt imzaladı. Hemen İstanbul’a gittim.”
“İnsanın hayatında hep keşkeler
olur ama bu ‘keşke’ bana çok acı geldi ve yıllar boyunca unutamadım. Metin Abi
beni Mecidiyeköy’deki evine götürdü. Eşi Servet Hanımla beni çok iyi
ağırladılar. Metin Abi ile Basri Dirimli’nin jübilesinde yan yana oynamıştım.
‘Mahmut senin için Selahattin Beyazıt’la konuşacağım, ne istersin?’ diye sordu.
‘Abi ne verirseniz, okulu bitirmek için İstanbul’a dönmek istiyorum’ dedim. Bir
süre düşündü, ‘100.000 liraya razı mısın?’ diye sordu. ‘Razıyım abi,’ dedim.
Başkanla konuştu. Bana, ‘Yarın noterde imzayı atacaksın,’ dedi. Ertesi gün
gittim, bir adam beni bekliyordu. Yönetici olup olmadığı belli değil. Önüme bir
kağıt uzatıp imzalamamı istedi. Ben olayın ayrıntısını öğrenmek istediğimde
‘Sana 50.000 lira vereceğiz,’ dedi. Balıkesirspor bana 220.000 lira teklif
etmişti. Ben kağıdı imzalamadım. Ardından devreye Metin Abi girdi. ‘Ben sana
sonra daha çok para vermelerini sağlayacağım,’ diyerek imzalamamı istedi. Kulüp
bana baştan daha düşük bir rakam söyleyip onu verse kabul edecektim fakat o
belirsiz tavır yüzünden kabul etmedim. Balıkesir’e gitmek üzere havaalanına
geldim. O yıllarda Balıkesir ve Bandırma’daki askeri havaalanlarına tarifeli
uçuşlar yapılıyordu. Rötar olduğu açıklandı. Ben beklerken ‘Altaylı Mahmut
Evren telefona’ diye bir anons yapıldı, gitmedim. On beş dakika sonra aynı
anons tekrarlandı. Kimin aradığını tahmin ediyordum, yine gitmedim. Üçüncü
anons yapılınca artık gitmek zorunda kaldım. Arayan Metin Abi’ydi, gözlerinden
yaş geldiği belliydi. ‘Gururunla oynadık, üzdük seni, Beyazıt’la konuştum,
paran hazır, evde yengen bekliyor, gel halledelim işleri,’ dedi. ‘Benim paraya
ihtiyacım yok, hakikaten üzüldüm abi,’ dedim. ‘Mahmut geri dön,’ dedi. ‘Gelirim
abi,’ deyip telefonu kapadım. O sırada Balıkesir uçağının kalkacağı anons
edildi. Geri dönemedim, Balıkesir’e gittim.”
Böylece Mahmut Evren İstanbul’a
dönmeyi hedeflerken kendini Türkiye 2. Liginde şampiyonluğa oynamak amacıyla
iddialı bir kadro kuran Balıkesir’de bulmuştu. 1969-70 sezonundan itibaren
Balıkesirspor forması giymeye başladı. “Balıkesir’de hocamız Suat Mamat’la
birlikteydik. Orada beş sene oynadım, kaptanlık yaptım. Averajla Bolu’ya,
ertesi sene bir puanla Giresun’a şampiyonluğu kaptırdık. Mükemmel bir takımımız
vardı. İlk sezonumda on beş gol atmıştım. Bolu 1. Lige çıktığında kendi
sahamızda 1-0 kazandığımız maçta golü ben attım. Orada da 1-1 berabere kaldık,
golümüzü yine ben atmıştım.”
İki kardeş karşı karşıya. Balıkesirspor kaptanı Mahmut Evren ve Bandırmaspor kaptanı Ahmet Evren. |
Daha birkaç sezon futbol
oynayacak durumda olmasına rağmen o yıllarda yaygın olan doping yüzünden 1973
yılında futbolculuk hayatına veda etmek zorunda kalmıştı: “Balıkesir’deki son
senemde bir maç sırasında kasığıma diz darbesi yemiştim. Yine iddialıydık ve
Zonguldakspor’la maçımız vardı. Maçtan bir gece önce, dokuz gibi eve iki doktor
ile hocamız geldi. Bana bir iğne yaptılar. Ben hep erken yatar, saat 10’u
geçirmezdim. Odama gittim, kitap okumaya başladım. Saat 1 oldu, 2 oldu hala
uykum yok. Sabaha kadar gözümü kırpmadım. Daha sonra belediye başkanlığı yapan
Kaya Sağlıkçı genel kaptandı o zaman. Derhal ona gittim, ‘Sakın beni
oynatmayın’ dedim. Beni soyunma odasına aldılar, rica minnet bir iğne daha
yapıldı. Maçta iki şutum direkten döndü. 85. dakikada rakip oyuncu beni makasa
aldı, ayağıma korkunç bir sancı girdi. Beni dışarı aldılar, bir daha top
oynayamadım. O gece de gözümü kırpmadım. Daha sonra hocalığım boyunca iğneyle
gelen doktorları kovdum. O iğneler bana yapıldıktan on beş gün sonra hepatit
oldum. Karaciğerim bozuldu. Bu tam üç sene sürdü. Futbolu bırakış nedenim odur.
Bandırmaspor o hepatit halimle bana üç daire parası teklif etti, gitmedim. O
hastalık benim hayatımı mahvetti, tedavi için Londra’ya kadar gittim.”
Mahmut Evren Feriköy'de oynarken de talihsizliklerle mücadele etmişti. |
Geçirdiği ağır hastalıktan
sonra toparlanması birkaç yıl süren Mahmut Evren teknik direktörlük kursuna
gitti ve C diplomasını aldıktan sonra 1977’de Altay altyapısında hocalık
yapmaya başladı. Kaleci Hayrettin, kaleci Can, Erdi, Reha, Turgut Uçar gibi
futbolcuların yetişmesine katkıda bulundu. Teknik direktörlük diplomasını
aldıktan sonra yine Altay’da Ömeragiç ve Necdet Niş gibi hocaların
yardımcılığını yaptı. Altay’ın ilk kez Türkiye 2. Ligine düştüğü 1982-83
sezonunda bir dönem Necdet Niş’le birlikte görev yaptı. “Bir maçtan sonra
Necdet Abi’nin de bulunduğu soyunma odasında hayatımda öfkelenmediğim kadar
kızgın bir konuşma yaptım. Takım bana kalınca Ömeragiç’in şablonuna döndüm. O
sırada Türkiye’de teknik direktörlük kültürü daha emekliyordu. Ömeragiç Avrupa
kültürüyle farklı bir çalıştırma şablonuna sahipti. Korkunç güç idmanları
yaptırıyordu. Futbolcuların fizik gücü artıyordu. Komando idmanı gibi zor olmasına
rağmen futbolcuların hoşuna gitmişti çalışma şekli. Altay’dan ailevi nedenlerle
ayrıldım. Altyapıda göreve başladığım sırada evlenmiştim. Görev yaparken doğan
iki çocuğum o zaman çok küçüktü. Eşim Bandırma’lıydı. İzmir’den ayrılıp
Bandırmaspor’da hocalık yaptım. Ardından Balıkesirspor’u çalıştırdım.”
Toplam on üç yıl teknik
direktörlük yaptıktan sonra tekrar İzmir’e dönerek Altay’da üç yıl kadar
menajerlik görevini de üstlenen Mahmut Evren daha sonra spor yazarlığına devam
etti. İzmir’de yayınlanan çeşitli gazetelere yazılar yazdı. Bu uğraşını halen
sürdürüyor.
Nice post thank you Suzan
YanıtlaSil