29 Eylül 2013 Pazar

Mahmut Evren - Feriköy ve Altay'da Bir Altın Kafa

Futbola İzmir’de başladıktan sonra İstanbul kulüplerine transfer olan ve daha sonra buraya yerleşip hayatını sürdüren futbolcular çoktur. Ancak bunun tersi de mevcuttur, İstanbul’da futbol oynamaya başlayıp İzmir kulüplerine transfer olan ve futbolu bıraktıktan sonra da bu şehirde yaşamayı seçen hatırı sayılır miktarda futbolcu bulunmaktadır. Bunlardan birini Orhan Berent’le birlikte ziyaret ettik. İsabetli kafa vuruşları sayesinde attığı çok sayıda gol nedeniyle “Altın Kafa” lakabıyla tanınan Mahmut Evren’in yaşam öyküsünü dinledik.



“Aslen Varna kökenli olup İstanbul’da doğmuş bir babanın çocuğuyum. Nüfus kaydımız Fatih Atikali’ye ait. Fevzi Çakmak akrabamızmış. Ağabeyim ve kardeşim İstanbul doğumlu fakat iki sene dışarıda kalmışız, ben o sırada 1941 yılında Bozüyük’te doğmuşum. Ben bir yaşındayken tekrar İstanbul’a dönmüşüz.Babam Atikali’den sonra Rami’ye taşınmıştı. Biz de orada büyüdük. Adnan Dinçer’le mahalle arkadaşıydık. Eyüp Lisesinde okurken eski spikerlerden Tuna Huş da okul takımında basket oynuyordu. Ben hem futbol takımında oynuyordum hem basket takımının kaptanıydım. O sırada amatör kümede oynayan Rami kulübünün başkanı Hüsamettin Tiyenşan bana ‘okul harçlığı’ diyerek 10 lira verdi ve böylece Rami’de oynamaya başladım. Şakir Kuruş’un oynadığı Denizgücü’nü yenerek grup şampiyonu olduk.”


Burada bir parantez açıp Mahmut Evren’in çocukluk ve okul arkadaşı Adnan Dinçer’in onun için söylediklerini aktaralım: “O dönemde benim futbol oynamamda etkin olan mahalle arkadaşlarım vardı. Bunların üç tanesi çok önemliydi. Ahmet, Mehmet, Mahmut adında Ramili üç kardeştiler. İnanılmaz güzel futbol oynarlardı. Bu üç kardeşten Mehmet daha sonra memuriyete girince futbolu bıraktı. Mahmut genç milli oldu. Daha sonra Feriköy, Altay ve Balıkesirspor’da oynadı. Mahmut Evren o dönemde Metin Oktay’dan sonra en iyi kafa vuran oyuncuydu.”

Mehmet, Mahmut ve Ahmet Evren kardeşler
Rami formasıyla.


Sözü tekrar Mahmut Evren’e bırakıp genç milli takıma nasıl seçildiğini dinleyelim: “Rami’de gol krallığında adım geçince Kemal Halim Gürgen ve Sait Selahattin Cihanoğlu beni İstanbul genç karmasına aldılar. Selim Soydan, Sabri Dino, Erkan Velioğlu gibi geleceğin ünlü futbolcuları o karmada yer alıyordu. İstanbul genç karması olarak Konya’daki şampiyonaya gittik. Buzlu havada iki tane kafa golü attım, Türkiye şampiyonu olduk. O sayede alındım o zaman genç milli takımın Viyana kadrosuna. Genç milli takımla Viyana’ya gittik. Kadroda Beşiktaşlı Erkan, Galatasaraylı Sabri, Göztepeli Nevzat, Çağlayan vardı. Hocamız Necdet Erdem’di. Amatör ligde gol krallığına gidiyorum ama o kulüplerin oyuncuları yanında Ramili Mahmut olarak biraz gariban kalıyordum. Ben ümit milli takımda kanıtladım kendimi. Nitekim Avusturya’da oynadığımız maçlarda forma giyemedim.”

İstanbul Genç Karması 1959'da bir hazırlık maçında. Ayaktakiler: Daniş (Alibeyköy), Müfit (Nişantaşı), Necdet Atsüren
(Mecidiyeköy), Gökmen (Beşiktaş), Erdoğan (Galatasaray), Hayrettin (Beşiktaş). Oturanlar: Mahmut Evren (Rami),
Ceyhun (Beşiktaş), Reşat (Galatasaray), Sabri Dino (Galatasaray), Uğur (Galatasaray).

Genç Mahmut o maçlarda forma giyemese de Rami takımındaki performansı ve attığı gollerle İstanbul takımlarının dikkatini çekmişti.  O dönemde Feriköy’ü çalıştıran Galatasaray’ın unutulmaz oyuncusu Naci Özkaya onu takımında oynatmayı çok istiyordu. “Dönünce Naci Özkaya Feriköy takımı için bir maç organize etmişti. Belki beni denemek için yapılmıştı. O gün çok göze battım. Maçtan sonra Naci Özkaya benden imza atmamı istedi.” Böylece Mahmut Evren 1961-62 sezonundan itibaren Feriköy formasıyla Milli Ligde mücadele etmeye başladı. Feriköy kulübü mütevazı bütçesiyle yer aldığı Milli Ligde Mahmut gibi genç yetenekleri keşfedip oynatarak büyük takımlarla yaptığı maçlarda onları zorluyor ve zaman zaman mağlup etmeyi başarıyordu.



1962-63 sezonunun ilk yarısında oynanan maçta Galatasaray 3-0 öne geçmiş ancak ikinci yarıda Feriköy oyuna tamamen hakim olurken Mahmut’un iki kafa golüyle maç 3-2 bitmişti. 1964-65 sezonunda Beşiktaş’la oynadıkları maça ait anısınıysa şöyle anlatıyor: “Yusuf yeni oynuyordu. Sahaya çıktık, Yusuf benim peşimde koşuyor. Demişler ki Mahmut gol atar, onu tutacaksın. Yusuf dünyada markaj yapmaz ama o zaman ilk maçları, ‘Kovala’ demişler o da kendini kanıtlamak için kovalıyor. Hocamız Eşfak Aykaç bana ‘Kaya’yı boş bırakma,’ dediği için ben de Kaya Köstepen’i kovalıyorum. Ben Kaya’yı kovalıyorum, Yusuf beni kovalıyor. Yani iki Beşiktaşlı arasında kaldım. Çok komik bir durumdu.”

Bir Beşiktaş-Feriköy maçında Mahmut Evren, kısa bir süre Beşiktaş
forması giyen Hüseyin ile mücadelede.
Bu maç vesilesiyle o zamanın idman ve oyun anlayışını sorduğumuzda şunları anlatıyor: “O zamanki antrenman teknikleri çok farklıydı. Her futbolcunun performansı farklıdır dolayısıyla onlara uygulanacak yöntemler de farklı olmalıdır ama o zaman kimse bunu bilmiyordu. Zaten tarla gibi sahalarda çalışıyorduk. Bizi dolap beygiri gibi sürekli koşturuyorlardı. Ağırlık yapar diye su içirmiyorlardı. O zamanın futbolcuları bugüne göre daha az koşuyordu. Ben orta iç oynadığım için birçoğuna göre çok koşanlardandım. İleri gidiyordum, geri geliyordum. Altay’dayken Varol Abi’den, Kazım Abi’den top almaya da geliyordum, gol de atıyordum. Orta saha biraz daha mecburdu koşmaya ama onun dışındakiler bugünkü gibi koşmazdı.” Mahmut Evren dört sezon geçirdiği Feriköy kulübünde futbolunu daha ileri seviyeye taşıyınca ümit milli takımın da değişmez oyuncusu oldu. 1964 senesinde ümit milli takımın Ankara’da Batı Almanya’yı 2-1, İstanbul’da İngiltere’yi 3-0 yendiği, deplasmanda Tunus ve Cezayir ile 1-1 berabere kaldığı maçlarda forma giydi.


Feriköy’de sözleşmesinin sona ermek üzere olduğu günlerde Beşiktaş ve Galatasaray onu transfer etmek için uğraştı fakat yeni kulübü Altay oldu. “Beşiktaş beni istemişti. Eve ‘Beşiktaşlıyız’ diye iki tane adam geldi fakat adamların tavrı hoşuma gitmedi. O dönemde Galatasaray da transfer teklifinde bulunmuştu bana. Reha Eken o zaman hipodromda müdürdü. Orada bir görüşme yapmıştık. Bir dönem de Rüçhan Adlı iki kere beni istemişti. O sırada Necati Karakaya Feriköy başkanıydı. ‘Mümkün değil, sen gidersen takım düşer, bırakamayız,’ dedi. Bir gün akşam eve gittim baktım o sırada Altay’ın hocası olan Bülent Eken 1.000 lira bırakmış, bir de not, “Mahmut uçağa atla İzmir’e gel.” O sırada gazetelerde Mahmut Beşiktaş’la anlaştı diye haberler çıkmıştı. İzmir’e bir gidip ortamı göreyim dedim. Orada zarfın içinde 40 bin lirayı elime verdiler. Sonuç olarak Altaylı oldum.”  


Mahmut Evren 1965-66 sezonundan itibaren Altay’da oynamaya başladı ve dört sezon boyunca bu takımın formasını giydi. Bu noktadan itibaren araya girmeden Altay yıllarına ait anlattıklarını aktarıyoruz: “Altay’a geldiğim sırada İstanbul’da İktisat Fakültesinde okuyordum. Okulu bitirmeme bir sene kalmıştı. Yöneticiler kaydını İzmir’e aldırırız, okulu orada bitirirsin dediler. İmza attım fakat sezon açıldıktan iki ay sonra bu kez ‘Senin işin olmuyor’ dediler. O zaman İzmir’den İstanbul’a eski yoldan gidiliyordu, çok uzun sürüyordu. Uçak çok lükstü. 7-8 sömestrin derslerine gidemedim. Burada bir iki ders verdim ama çoğu kaldı ve okulu bıraktım. Altay’daki ilk sezonumda bütün maçlarda yer aldım. İkinci sezon yedek subay öğretmen olarak Menemen’in bir köyünde görev yaptım. Beş sınıf bir arada ders yapıyordu. Ayrıca okulun müdürü bendim, dolayısıyla bir gün bile bırakamıyordum. O nedenle fazla maçta yer alamadım.”


“Benim ömrüm hep orta sahada geçti. Beni çok kişi santrfor zanneder. O mevkide de oynadım ama WM sisteminin içi vardı, çoğunlukla orada oynadım. Sonra 4-4-2 sisteminde Ayfer’le hep orta göbekte oynadık, hatta 4-2-4 de oynadık. Çok kafa golü attığım için bana pek çok kişi santrfor derdi. Kulakları çınlasın Necmi Abiye en az dört tane kafa golüm var. Öğretmenlik yaptığım sıralarda bir Karşıyaka maçında ayağım kırıldı. Şeref tribünü önünde ayağımda top varken yandan bir tekme yedim. Korkunç bir acı duydum ve yere oturdum. Gelip baktılar ama cahillik dönemi diyelim, kalkıp ayağıma basa basa duvar tarafındaki kaleye doğru bir atağa katıldım. Ciğerime bıçak saplanmış gibi hissedince içeri girdim. Kulüp binasındaki lojmanda kalıyordum o sırada. Gece ağrıdan uyuyamadım. Ayağıma kan oturmuştu. Ertesi gün sadece o kısmın röntgeni çekildi. Bir şey yok dediler.  Okuldaki görevime döndüm. Fakat birkaç hafta boyunca topallayarak yürüdüm. Bu böyle iki ay sürdü. Maça çıkıyorum, ağrı artınca oyundan çıkıyorum. Beyler sokağında çok meşhur bir doktor vardı. Bana sıcak masaj yaptı. Dört ay geçti, Göztepe ile kupa finali maçı yaklaşıyordu. Yeni Asır’da Mazhar Abi’nin (Zorlu) ağzından bir manşet gördüm: ‘Mahmut sahtekârlık yapıyor, İstanbul’a kaçacak, Altay’ı bırakacak’ anlamında bir manşet. O sırada 64 model bir Chevrolet Impala almıştım. Mazhar Abi’de de 63 modeli vardı. Bir gün silonun önünde önümü kesti, camını aç diye işaret etti. Camı açtım, ‘Buyur ağabey’ dedim. ‘Futbolcunun 64 model arabası var başkanın 63. Sen kaçmak için sahtekârlık yapıyorsun,’ dedi. Çok fena oldum, gözlerim dolu dolu dosdoğru devlet hastanesinde Orhan Cura’ya gittim, ‘Allah aşkına şu ayağımın dizden aşağı kadar bir röntgenini çekin,’ dedim. Bir süre sonra çağırdılar. ‘Ayağın daha önce kırıldı mı?’ diye sordular. Ben, ‘hayır’ deyince ‘Oğlum tam kırık senin ayağın,’ karşılığını verdi. Röntgeni havaya kaldırıp gösterdi, kemik yamuk duruyordu.”


“Ertesi sezon Altay’a Gündüz Kılıç gelmişti. O sezon bütün maçlarda yer aldım. Altay’da son sezonumda, 1968-69 sezonunda Metin Oktay Kaloperoviç’in beni istediğini söyledi. İstanbul’a dönüp okulu bitirmeyi de istiyordum. Altay’da Hayri Yorgancıoğlu görevdeydi. Beni bırakmalarını istedim. Transferin kapanmasına üç gün kalmıştı. Daha sözleşmem bitmemişti. O sıralar gazetelerin yazdığı üzere 100.000 liralık adamdım. O sırada İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye geçen Ercan, Ankara Demirspor’dan Galatasaray’a geçen Muzaffer ve ben en pahalı oyunculardık. Hayri Abi ‘Peki Mahmut bonservis bedelini getir bırakalım,’ dedi. Bankada 62 bin lira param vardı. Hepsini çekip verdim. Bana bir kağıt imzaladı. Hemen İstanbul’a gittim.”


“İnsanın hayatında hep keşkeler olur ama bu ‘keşke’ bana çok acı geldi ve yıllar boyunca unutamadım. Metin Abi beni Mecidiyeköy’deki evine götürdü. Eşi Servet Hanımla beni çok iyi ağırladılar. Metin Abi ile Basri Dirimli’nin jübilesinde yan yana oynamıştım. ‘Mahmut senin için Selahattin Beyazıt’la konuşacağım, ne istersin?’ diye sordu. ‘Abi ne verirseniz, okulu bitirmek için İstanbul’a dönmek istiyorum’ dedim. Bir süre düşündü, ‘100.000 liraya razı mısın?’ diye sordu. ‘Razıyım abi,’ dedim. Başkanla konuştu. Bana, ‘Yarın noterde imzayı atacaksın,’ dedi. Ertesi gün gittim, bir adam beni bekliyordu. Yönetici olup olmadığı belli değil. Önüme bir kağıt uzatıp imzalamamı istedi. Ben olayın ayrıntısını öğrenmek istediğimde ‘Sana 50.000 lira vereceğiz,’ dedi. Balıkesirspor bana 220.000 lira teklif etmişti. Ben kağıdı imzalamadım. Ardından devreye Metin Abi girdi. ‘Ben sana sonra daha çok para vermelerini sağlayacağım,’ diyerek imzalamamı istedi. Kulüp bana baştan daha düşük bir rakam söyleyip onu verse kabul edecektim fakat o belirsiz tavır yüzünden kabul etmedim. Balıkesir’e gitmek üzere havaalanına geldim. O yıllarda Balıkesir ve Bandırma’daki askeri havaalanlarına tarifeli uçuşlar yapılıyordu. Rötar olduğu açıklandı. Ben beklerken ‘Altaylı Mahmut Evren telefona’ diye bir anons yapıldı, gitmedim. On beş dakika sonra aynı anons tekrarlandı. Kimin aradığını tahmin ediyordum, yine gitmedim. Üçüncü anons yapılınca artık gitmek zorunda kaldım. Arayan Metin Abi’ydi, gözlerinden yaş geldiği belliydi. ‘Gururunla oynadık, üzdük seni, Beyazıt’la konuştum, paran hazır, evde yengen bekliyor, gel halledelim işleri,’ dedi. ‘Benim paraya ihtiyacım yok, hakikaten üzüldüm abi,’ dedim. ‘Mahmut geri dön,’ dedi. ‘Gelirim abi,’ deyip telefonu kapadım. O sırada Balıkesir uçağının kalkacağı anons edildi. Geri dönemedim, Balıkesir’e gittim.”


Böylece Mahmut Evren İstanbul’a dönmeyi hedeflerken kendini Türkiye 2. Liginde şampiyonluğa oynamak amacıyla iddialı bir kadro kuran Balıkesir’de bulmuştu. 1969-70 sezonundan itibaren Balıkesirspor forması giymeye başladı. “Balıkesir’de hocamız Suat Mamat’la birlikteydik. Orada beş sene oynadım, kaptanlık yaptım. Averajla Bolu’ya, ertesi sene bir puanla Giresun’a şampiyonluğu kaptırdık. Mükemmel bir takımımız vardı. İlk sezonumda on beş gol atmıştım. Bolu 1. Lige çıktığında kendi sahamızda 1-0 kazandığımız maçta golü ben attım. Orada da 1-1 berabere kaldık, golümüzü yine ben atmıştım.”

İki kardeş karşı karşıya. Balıkesirspor kaptanı Mahmut Evren
ve Bandırmaspor kaptanı Ahmet Evren.
Daha birkaç sezon futbol oynayacak durumda olmasına rağmen o yıllarda yaygın olan doping yüzünden 1973 yılında futbolculuk hayatına veda etmek zorunda kalmıştı: “Balıkesir’deki son senemde bir maç sırasında kasığıma diz darbesi yemiştim. Yine iddialıydık ve Zonguldakspor’la maçımız vardı. Maçtan bir gece önce, dokuz gibi eve iki doktor ile hocamız geldi. Bana bir iğne yaptılar. Ben hep erken yatar, saat 10’u geçirmezdim. Odama gittim, kitap okumaya başladım. Saat 1 oldu, 2 oldu hala uykum yok. Sabaha kadar gözümü kırpmadım. Daha sonra belediye başkanlığı yapan Kaya Sağlıkçı genel kaptandı o zaman. Derhal ona gittim, ‘Sakın beni oynatmayın’ dedim. Beni soyunma odasına aldılar, rica minnet bir iğne daha yapıldı. Maçta iki şutum direkten döndü. 85. dakikada rakip oyuncu beni makasa aldı, ayağıma korkunç bir sancı girdi. Beni dışarı aldılar, bir daha top oynayamadım. O gece de gözümü kırpmadım. Daha sonra hocalığım boyunca iğneyle gelen doktorları kovdum. O iğneler bana yapıldıktan on beş gün sonra hepatit oldum. Karaciğerim bozuldu. Bu tam üç sene sürdü. Futbolu bırakış nedenim odur. Bandırmaspor o hepatit halimle bana üç daire parası teklif etti, gitmedim. O hastalık benim hayatımı mahvetti, tedavi için Londra’ya kadar gittim.”

Mahmut Evren Feriköy'de oynarken de
talihsizliklerle mücadele etmişti.
Geçirdiği ağır hastalıktan sonra toparlanması birkaç yıl süren Mahmut Evren teknik direktörlük kursuna gitti ve C diplomasını aldıktan sonra 1977’de Altay altyapısında hocalık yapmaya başladı. Kaleci Hayrettin, kaleci Can, Erdi, Reha, Turgut Uçar gibi futbolcuların yetişmesine katkıda bulundu. Teknik direktörlük diplomasını aldıktan sonra yine Altay’da Ömeragiç ve Necdet Niş gibi hocaların yardımcılığını yaptı. Altay’ın ilk kez Türkiye 2. Ligine düştüğü 1982-83 sezonunda bir dönem Necdet Niş’le birlikte görev yaptı. “Bir maçtan sonra Necdet Abi’nin de bulunduğu soyunma odasında hayatımda öfkelenmediğim kadar kızgın bir konuşma yaptım. Takım bana kalınca Ömeragiç’in şablonuna döndüm. O sırada Türkiye’de teknik direktörlük kültürü daha emekliyordu. Ömeragiç Avrupa kültürüyle farklı bir çalıştırma şablonuna sahipti. Korkunç güç idmanları yaptırıyordu. Futbolcuların fizik gücü artıyordu. Komando idmanı gibi zor olmasına rağmen futbolcuların hoşuna gitmişti çalışma şekli. Altay’dan ailevi nedenlerle ayrıldım. Altyapıda göreve başladığım sırada evlenmiştim. Görev yaparken doğan iki çocuğum o zaman çok küçüktü. Eşim Bandırma’lıydı. İzmir’den ayrılıp Bandırmaspor’da hocalık yaptım. Ardından Balıkesirspor’u çalıştırdım.”


Toplam on üç yıl teknik direktörlük yaptıktan sonra tekrar İzmir’e dönerek Altay’da üç yıl kadar menajerlik görevini de üstlenen Mahmut Evren daha sonra spor yazarlığına devam etti. İzmir’de yayınlanan çeşitli gazetelere yazılar yazdı. Bu uğraşını halen sürdürüyor.













1 yorum: