11 Eylül 2013 Çarşamba

İsmet Artun - Atom İsmet

Onun bomba gibi şutlarını savurarak ün kazandığı günler ABD’nin Japonya’ya attığı iki atom bombasıyla savaşa nokta koymasına denk geliyordu. Dolayısıyla futbolseverler ona lakap bulmakta zorluk çekmediler. İsmet Artun ömrünün sonuna kadar taşıyacağı “Atom İsmet” adını iki ayağıyla çektiği sert şutlar sayesinde kazandı.


İsmet Artun ailesinin tek çocuğu olarak 20 Ocak 1924 tarihinde İstanbul’un Beşiktaş semtinde doğdu. Bu semtteki Serencebey ilkokulunu ve Ortaköy’de Boğaz kıyısındaki Gaziosmanpaşa ortaokulunu bitirdi. Bütün yaşıtları gibi o da futbol oynamaya mahalle arasındaki arsalarda, okul bahçesinde başladı ve birçok çocuk gibi o da okumasını isteyen babasının baskısıyla karşılaştı. Ne var ki o bir yandan okumayı bir yandan futbolcu olmayı kafasına koymuştu. Arkadaşları teneffüslerde kuytulara çekilip sigara içerken o cebine doldurduğu sarı leblebi ve üzümle besleniyordu.

Ortaokulu bitirdikten sonra 1941 yılında amcasının müdürlüğünü yaptığı yapı usta okulunda okumak üzere Ankara’ya gitti. Burada okurken Gençlerbirliği’nde lisanslı olarak futbol oynamaya başladı. Gençlerbirliği’nin 1945-46 Ankara şampiyonu olan kadrosunda yer aldı. O sezonun sonunda bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesini oluşturan İstanbul Teknik Okulunda inşaat mühendisliği okumak üzere İstanbul’a döndü.

1946 yılında Gençlerbirliği Ankara'da bir maçtan önce. Sol başta Halim Çorbalı, yanında Hamdi Ülgen, altıncı sırada Hasan Polat ve sekizinci sırada İsmet Artun var. Kaleci sonradan Fenerbahçe'ye giden Erdal Kocaçimen.

İsmet Artun’un İstanbul’daki yeni takımı Vefa oldu. 1946-47’de en parlak sezonunu yaşayan Vefa, ligi şampiyon olan Fenerbahçe’yle aynı puanda bitirdi ve tek gollük bir averaj farkıyla ikincilikte kaldı. Bu başarıda büyük pay sahibi olan Atom İsmet attığı sekiz golle İstanbul gol kralı oldu. Aynı başarıyı Milli Küme maçlarında da gösterdi ve on iki maçta on bir gol attı.

      Şeref Stadında oynanan bir Fenerbahçe - Vefa maçında
Cihat Arman'a gol atarken.                 (Türkspor)

Daha sonraki iki sezonda da Vefa forması giydi. Ancak yedek subaylık görevi nedeniyle 1948-49 sezonunda sadece altı maçta oynayabildi. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra çalışmak üzere bir kez daha Ankara’nın yolunu tuttu. Milli Eğitim Bakanlığı ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü gibi kamu kurumlarında çalışırken bir yandan da ilk takımı Gençlerbirliği’nde futbol oynuyordu.

1948 yılında Vefa kadrosu Yunanistan'ın Apollon takımıyla yaptığı maçtan önce: Kaleci Abdullah, Bülent Varol,
Turan, Muammer, Mustafa, Şükrü, Galip Haktanır. Oturanlar: Zeki, İsmet Artun, Recep, Nevruz.

Gençlerbirliği’nin 1949-50 ve 1950-51’de Ankara şampiyonu olmasında attığı gollerle pay sahibi oldu. 1951 yılında yayımlanan Gençlerbirliği mecmuasının ilk sayısında ondan şöyle bahsediliyordu: “Arife tarif ne hacet: Atom İsmet bu… Yalnız bazen radyo karbonu fazla geliyor ki sahadan çıkarılmak lüzumunu ihtiyar ediyor. Latife-i târiz bertaraf (iğneleyici latif bir yana), siyah-kırmızılı hücum hattını neticeye götüren âmillerden biri de İsmet’tir. Hele topla giderken arkadaşlarına da nazar eylese?”

1945 yılında Gençlerbirliği'nin forvet hattı: (soldan) Halim Çorbalı, İsmet
Artun, Ali Polat, Burhanettin Doğançay (sonradan dünya çapında ünlü
bir ressam oldu), Hamdi Ülgen.
                                                       (Tanıl Bora'nın "Ankara Rüzgarı" kitabından)

Gençlerbirliği ilk yurtdışı seyahatini 1951 Mayıs ayında Suriye, Lübnan ve Ürdün’e yapmış, bu ülkelerde çeşitli maçlar oynamıştı. İsmet Artun da bu seyahatte yer aldı. Döndüğünde Ankara’nın bir başka güçlü takımı Demirspor’a transfer oldu. Fakat devir henüz amatörlük devriydi. Transfer karşılığı yüklü bir ücret almak söz konusu değildi. O sıralarda oğlu Melih dünyaya geldiğinde kulübün ona verdiği hediye doğumun DDY hastanesinde gerçekleşmesi oldu.

Demirspor'un 1952 yazında Almanya'da çıktığı turnede bir maç sırasında.
İsmet Artun 1954’e kadar Ankara Demirspor’da oynadıktan sonra futbolu bıraktı. Henüz profesyonelliğin yaygınlaşmadığı yıllarda geçim derdine düşüp düzenli bir işte çalışmanın yolunu arayan insanlar için otuz yaş futbol oynamak bakımından çok geçti. 1956’da İstanbul’a tayini çıktı. Burada Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğünde görev yaptı. İnönü Stadının 1960’ların başında yapılan yeni açık tribününün kontrol mühendisliğini üstlendi. Futboldan kopamadığı için 1960’ların ortasında Vefa kulübünün yeni seçilen yönetiminde görev aldı. Vefa 1964-65 sezonunda 2. Ligde şampiyon olup Türkiye 1. Ligine döndüğünde takımın umumi kaptanlığını yapıyordu.

İsmet Artun (sağ başta) 1964-65 sezonunda, Vefa'nın
şampiyonluğunun belli olduğu Beyoğluspor-Bursaspor
maçını heyecan içinde izliyor. Yanında saatine bakan Vefa
antrenörü İbrahim Tusder.
                                                                                        (Milliyet)
Vefa 1974’te nihai olarak 2. Lige düştükten sonra çok sevdiği kulübünü zor günlerinde yalnız bırakmadı ve bir kez daha yönetimde görev alarak ikinci başkanlığı üstlendi. Ne var ki bir avuç yöneticinin fedakârca çabaları yeterli olmadı ve Vefa, bütün bir şehrin desteğini arkasına alan Anadolu kulüpleriyle rekabet edemedi. İsmet Artun bu ikinci dönemden sonra bir daha yönetimde görev almadı.

Vefa'nın iki İsmet'i 70'li yılların sonunda
Vefa Stadında bir arada. İsmet Artun
(Atom - solda) ve İsmet Yamanoğlu
(Tahtabacak - sağda).
1988’in soğuk bir kış gecesi ansızın felç geldi. Hastaneye kaldırılan İsmet Artun on gün kadar yattıktan sonra biraz düzelir gibi olduysa da ikinci darbeye dayanamadı ve henüz altmış dört yaşındayken, 6 Aralık 1988'de vefat etti. Kim bilir, belki o sıralar artık 3. Lige düşmüş olan Vefa’nın durumuna yüreği dayanamamıştı. 

Paylaştığı bilgiler ve fotoğraflar için merhum İsmet Artun'un oğlu Melih Artun'a teşekkür ederim.    

2 yorum:

  1. Fethi Aytuna'ya binlerce teşekkürler. Çok kişinin bilmediği kıymetli ve değerli şahsiyetleri, bizlere hatırlattığı için.

    YanıtlaSil
  2. Sayın Fethi AYTUNA'ya İsmet ARTUN'un ailesi olarak teşekkürlerimizi sunarız.

    YanıtlaSil