30 Aralık 2014 Salı

Osman Göktan - Fenerbahçe'nin Kupa Koleksiyoncusu

Şayet bir futbolcunun başarı kriterlerinden biri takımıyla birlikte kazandığı şampiyonluklarsa (ki herkesin kabul edeceği gibi önemli bir kriterdir), onun ismi Fenerbahçe tarihinin en başarılı futbolcuları arasında yer almaktadır. Başarının bir diğer kriteri istikrarsa, bu alanda da ön sıralarda bulunmaktadır. Lefter, Can, Ogün, Ziya gibi oynadıkları mevkiler ve attıkları gollerle daha popüler olan oyuncularla birlikte santrhaf Osman Göktan Fenerbahçe tarihinin başarı basamaklarında ilk sıralarda yer alan futbolculardan biridir. Her zaman olduğu gibi araya fazla girmeden sözü onu bırakıyoruz:

“Kasım 1933’te Trabzon’da doğmuşum ama nüfusa 1934 doğumlu olarak kaydedilmişim. Orta ikiye kadar Trabzon’da okudum. Mahalle arasında, sokaklarda top oynardık. Beşiktaşlı Nazmi Bilge benim mahalle arkadaşımdı. O devirde de ben defans oynardım, Nazmi forvet oynardı. O atardı, ben attırmazdım, herkesi yenerdik. Nazmi’yle çok uzun seneler beraber oynadık. Babam ayakkabı imalatı yapıp satardı. Top oynamama kızardı ki haklıydı. Kendi ayakkabılarımızla oynardık, o yüzden iki ayda bir ayakkabılar yıpranırdı. Beş kardeştik biz, en küçüğü de bendim. O kadar çocuğun geçimini sağlamak zordu elbette. Bir de bizim zamanımızda futbol oynayana avare derlerdi. Top oynayacağına okuyup adam ol denirdi. Fakat ben futbolun yanında ortaokulda voleybol da oynamıştım.”



“Orta ikiyi bitirince, aşağı yukarı on iki yaşında İstanbul’a geldim. Annem vefat etmişti. Ağabeyim burada çalışıyordu, evliydi. Yaz tatilinde ziyarete geldim. Tatil bitince Trabzon’a dönecektim. Ağabeyim bırakmadı, ‘Artık annemiz de yok, ne işin var, bizimle kalırsın,’ dedi. Babam Trabzon’da ikinci evliliğini yapmıştı. Kısmet işte, geliş o geliş. Orta üçü Kasımpaşa’da okudum. İstanbul’a gelince yine sokak aralarında oynadık. Ağabeyimin evinin yanında küçük bir bahçe vardı, her dakika orada top oynardık. Ağabeyim top oynamama o kadar karışmazdı.”

“Ortaokuldan sonra Beyoğlu Atatürk Lisesinde okudum. Liseden 1954’te mezun oldum. O zamanlar okulu bitirmek için olgunluk imtihanına girilirdi. Dışarıdan başka hocalar gelirdi imtihana. Müdürümüz hocalara, ‘Kaptanımızdır, çok üzmeyin,’ deyip çıkardı. Liseler arası Türkiye şampiyonu olmuştuk o zaman. Finali de Dolmabahçe Stadında Kuleli Askeri Lisesiyle oynamıştık. O zaman Dolmabahçe’de oynamak olaydı. Hafta arası bir Çarşamba günü finali oynamıştık. Bizim okulun takımında Galatasaraylı Günay Kayarlar da vardı.”

Beyoğlu Atatürk Lisesi takımı Şeref Stadında. Osman Göktan ayakta
sağdan ikinci. Sol baştaki oyuncu Günay Kayarlar.

“Lise yıllarında Tünelspor diye bir amatör takımda oynadım. Lise son sınıftayken Kasımpaşa’da oynadım. Fakat o zaman çok genç olduğum için fazla oynayamadım. 1954-55 sezonunda oradaydım. Ben oradayken Seracettin de oradaydı. Daha sonra onunla Fenerbahçe’de beraber oynadık. Rahmetli sol haf Necdet Çoruh da Kasımpaşa’dan Fenerbahçe’ye gelmişti.”

Kasımpaşa 6 Kasım 1954'te oynadığı Beşiktaş maçından önce. Ayaktakiler: Kayhan, kaleci Sedat, Güngör, Ahmet, Sedat,
Osman, Seracettin, Ali. Oturanlar: Tayyar, Zühtü, Necdet. Bu kadrodan Osman Göktan, Seracettin Kırklar ve Necdet Çoruh
daha sonra Fenerbahçe'de bir araya geldi. Güngör Tetik (Arap Güngör) Adalet ve İstanbulspor'da oynadı. Ahmet Deniz
1953'te dünya üçüncüsü olan genç milli takım kadrosunda yer aldı. Kaleci Sedat Günertem daha sonra Galatasaray ve
Beyoğluspor'da oynadı. Zühtü Merter Galatasaray, Ankaragücü ve Gençlerbirliği'nde forma giydi.  

“Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdim. Aynı zamanda Emniyet takımında oynamaya başladım. Emniyet’te de hep santrhaf oynardım. Sağ bekte Erdoğan Demirören oynardı. Kulübün başkanı Rıza Nemli idi. Kulübün her şeyi, patronuydu. Bir de Enis Sine diye bir avukat vardı, onun yardımcısıydı. Bütün Emniyet takımı o ikisinden sorulurdu, ben başka yönetici hatırlamıyorum. Kulüp daha önce emniyet teşkilatının takımıymış ama benim oynadığım yıllarda emniyetle hiçbir bağı kalmamıştı. Son senemde, 1957-58 sezonunda Emniyet kulübü küme düştü.”

Sarı-beyaz formalı Emniyet takımı kazandığı nadir maçlardan biri olan 26 Eylül 1957 tarihindeki Beykoz maçından önce.
Osman Göktan ayakta sağ başta. Sağdan üçüncü oyuncu, bir dönem Galatasaray'da oynayan Hikmet Öziş.

“Bülent Eken o zaman Beyoğluspor’u çalıştırıyordu. Bir gün bana geldi, ‘Biz Danimarka’ya bir aylık seyahate gidiyoruz. Seni takviye götürmek istiyorum, gelir misin?’ diye sordu. ‘Gelirim tabii,’ diye cevap verdim. O seyahatte birçok yerde maçlar yaptık. Devamlı da oynadım. Döndüğümüz zaman Bülent Abi çağırdı beni. ‘Senden memnunum, Beyoğluspor’a almak istiyorum,’ dedi. Ben de küçük takımlarda oynamaktan bıkmıştım, ha bire yeniliyorduk. On maçın yedisini kaybederdik. ‘Ben şansımı başka yerde denemek istiyorum,’ dedim."

Beyoğluspor 1958'de Danimarka turnesindeki bir maçta. Ayaktakiler (soldan): Avram, Kaplan, Turgut, Osman,
Kartal, Levent, Diamandi. Oturanlar: Aleko, Miho, Ali Soydan, Tuncay.

“Daha önce zaman zaman Doktor Reşat Dermanver’e tedaviye giderdim. Muayenehanesi Beyoğlu’ndaydı. ‘Seni bizim takıma alacağım, kimseye söz verme,’ derdi hep. Hakikaten seyahat dönüşü beni çağırdı. ‘Seni istiyorlar, hadi kulübe gidiyoruz,’ dedi. Beş dakikada bitti işimiz. Ne vereceksin, ne alacaksın pazarlığı edemezdik ki o zamanlar. Ne verirlerse tamam derdik. Böylece 1958’de Fenerbahçe’ye girdim ve 1967’ye kadar aşağı yukarı on sene oynadım. Fenerbahçe’ye ilk geldiğimde Naci santrhaftı, ben sağ bek oynadım. Naci gittikten sonra tamamen santrhaf oynadım.”

1959'da ilk kez düzenlenen Milli Ligin finalinde Galatasaray'ı yenip şampiyon olan Fenerbahçe takımı.
Yani İstanbul liginin son sezonu ve Milli ligin ilk sezonunda geldim Fenerbahçe’ye (1958-59). Önce İstanbul liginde şampiyon olduk. Sonra Milli lig başlayınca iki grup yaptılar. Biz Galatasaray ile finale kaldık. İlk maçta 1-0 yenildik. O sezon tek mağlubiyetimiz odur. Bir de ağlar yırtıldı. Ağ yırtılmaz gerçi, o zamanlar sürekli sökmezlerdi ağları. Yağmuru yiyince çürümüş. Rahmetli Metin de toplara iyi vururdu.” 
“İkinci maçı dört gün sonra oynadık. Menajerimiz Fikret (Kırcan) Abi idi, Molnar da hocaydı. Birinci maçta ben sağ bek oynamıştım. Kaptan Naci santrhaf oynamıştı. Çok iyi santrhaftı ama Metin ona biraz ters gelirdi. İyi oynayamazdı Metin’le. İkinci maçta Fikret Abi’ye, ‘Metin’e karşı beni oynatın, ben onunla çok iyi oynarım,’ dedim. Emniyet’ten yeni gelmişim, çalım yesem umurumda değil. Fikret Abi, ‘Tamam, sen hazırlan ama kimseye bir şey söyleme,’ dedi. İkinci maçta hakikaten Naci’yi sağ haf oynattı, beni santrhafa koydu. Sağ beke Seracettin’i aldı. O gün takım olarak çok iyi oynadık ve 4-0 kazanıp ilk Milli Lig şampiyonu olduk. Ben iyi tutardım Metin’i. Rahmetli çok büyük futbolcuydu ama ağırdı. Ben daha süratliydim. Havaya iyi çıkardı ve toplara çok iyi kafa vururdu. Ben de iyi çıkardım havaya. Belki şans da yardım etti. Tabii her şeyde olduğu gibi futbolda da şansın rolü var. O gün bayağı iyi oynadım.”

4-0 kazanılan Galatasaray maçından sonra atılan şampiyonluk turunda kaptan Naci Erdem başta görülüyor.
Onun hemen arkasından Özcan Arkoç ve Osman Göktan geliyor.
Burada araya girip sahaya çıkacak kadroyu Fikret Kırcan'ın mı yoksa antrenör olarak Molnar’ın mı yaptığını soruyoruz:
“Kadroyu Molnar yapıyordu tabii ama Fikret Abi onu etkilerdi. Takımı sırf Molnar’a bırakmazlardı çünkü o maç çok mühim bir maçtı. Artık sezonun sonu, şampiyonun belli olacağı maçtı. Ama taktiği filan tabii Molnar belirlerdi. Enteresandır, Molnar Fener’e üç kere geldi ve üçünde de şampiyon yaptı.  
Ben de beş şampiyonluk yaşadım. Onca süre zarfında oynamadığım bir maç hatırlıyorum. Eskiden Cumartesi-Pazar üst üste oynardık. Bir Ankara deplasmanında birinci maçı oynadık. O maçta sakatlandım. O zaman oyuncu değiştirme yoktu. Sakatlanan sol açığa gider çizginin yakınında dolaşırdı. İkinci maçta oynayamadım. Toplam olarak yaklaşık üç yüz elli maç oynadım.”

Fenerbahçe 1961-62. Ayaktakiler: Kadri Aytaç, Can Bartu, Avni Kalkavan, Şeref Has, Osman Göktan, Basri Dirimlili.
Oturanlar: Naci Erdem, Şükrü Ersoy, ? , Ergun Öztuna, Lefter K.Andonyadis.

“1967’de jübile yaptım. Faruk (Ilgaz) Abi o zaman belediye başkanıydı. Bana kupayı o vermişti. Bir Romen takımıyla maç yapmıştık jübilede. Futbolu bıraktığımda teknik direktörlük yapmayı düşünmedim. Teknik direktör olsam büyük takımlardan birini çalıştırma şansım sıfırdı. O zaman oğlum Alman Lisesinde, kızım Nişantaşı Kız Lisesinde okuyordu. Onları bırakıp Anadolu şehirlerinde hocalık yapmak lazımdı. Onlar burada sefil olacaktı. Onları düşünerek hocalık yapmayı istemedim. Bıraktığım senelerde teklif de gelmişti, hatta iki sene daha futbol oynamam için teklif bile yapıldı.”


“Futboldan sonra ilk başlarda film işletmeciliği yaptım. Yerli filmlerin sinemalara dağıtımını organize ediyordum. Sonra Kasımpaşa’dan bir arkadaşımın isteğiyle bir elektronik firmasında genel müdür muavinliği yaptım ve oradan emekli oldum. 1985-87 arasında iki sene Fenerbahçe’de yöneticilik yaptım. İki sene de yüksek divan kurulu başkan yardımcılığı yaptım. Yönetimdeyken de bir birincilik bir ikincilik yaşadım. Divan kurulunda da aynı şekilde bir birincilik bir ikincilik gördük.”

Osman Göktan, A, B ve ordu takımları olmak üzere dokuz kez milli formayı
giydi. Fotoğraf 18 Haziran 1961'de Moskova'da oynanan, Sovyetler Birliği'nin
Türkiye'yi 1-0 yendiği maça ait.
Yazının başında Osman Göktan’ın birçok şampiyonluğa ortak olduğunu belirtmiştik. Bunların tarihlerini vererek yazımızı noktalayalım. Daha Fenerbahçe’ye geldiği ilk sezonda yani 1958-59’da İstanbul profesyonel liginin son şampiyonu ve Milli Ligin ilk şampiyonu olan kadronun üyesiydi. Lig şampiyonluğu sevincini 1960-61, 1963-64 ve 1964-65 sezonlarında da yaşadı. 1965-66 sezonunda son kez forma giydi ve 1967’de jübilesini yaptı.

1959'da  Nice ile oynanan şampiyon kulüpler
kupası maçı öncesi İzmirli şarkıcı
Dario Moreno ile.
Bir kamp hatırası (soldan): Niyazi Tamakan, Hüseyin Yazıcı, Can Bartu, Naci Erdem, Avni Kalkavan,
Şükrü Ersoy, Osman Göktan, Seracettin Kırklar.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder