10 Aralık 2014 Çarşamba

Önder Sapanlı - Futbolcu, Gazeteci, Devlet Memuru

Günümüz şartlarında üst düzey bir kulüpte oynayan bir futbolcu düşünün ki, bir yandan eğitimine devam ederken diğer yandan bir işte çalışsın ve aynı zamanda gazetelere spor muhabirliği yapsın. Bugün bize son derece absürt gelen bu durum, profesyonelliğin henüz kağıt üstünde kaldığı 1950’ler ve 60’ların Türkiye’sinde olağan sayılacak bir gelişmeydi. İzmir’in çeşitli kulüplerinin yanı sıra bir sezon da Beşiktaş forması giyen Önder Sapanlı, geçinmek için başka işlerde çalışan bu futbolcu neslinin temsilcilerinden biriydi. Ailesi, çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili aşağıda anlattıkları aynı zamanda İzmir’in bir döneminin kesiti gibiydi:


“20 Temmuz 1938’de İzmir’de dünyaya geldim. Halil Rıfat Paşa semtinde doğup büyüdüm. Benden küçük iki erkek kardeşim var. Annem ve babam Priştine kökenlidir. Oradan muhacir olarak İzmir’e gelmişler. Priştine’de aileleri komşuymuş. Babamlar 1912’de önce Turgutlu’ya gelmişler. O zaman sekiz yaşındaymış. On sene bir Rum berberin yanında çalışmış. O yüzden çok güzel Rumca konuşurdu. 1922’de Yunanlılar Turgutlu’dan kaçarken büyük bir yangın çıkmış. Buradaki Rumlar adalara, Yunanistan’a kaçmışlar. Babaannem, babama İzmir’e gidip Rumların boşalttığı evlerden birine yerleşmesini söylemiş. Böylece 1922’de İzmir’e gelmiş babam. Annemin ailesi de 1924’te buraya gelmiş. 1935’te burada evlenmişler. Babamın Kemeraltı’nda, Beyler Sokağında berber dükkânı vardı. İzmir’in en eski berberlerindendi.”

“Ben Bayramyeri’ndeki Halit Bey İlkokulunda okudum. Ardından Ticaret Lisesinin orta kısmına girdim. Okul Heykel’in arkasında, Efes Otelinin karşısındaydı. Lise ve akademiyi de aynı yerde bitirdim. Girdiğimde Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okuluydu adı. Daha sonra İTİA oldu. Top oynamaya mahallede başladık. Babam da sporu sevdiği için top oynamama kızmazdı. Hiçbir zaman ‘Top oynama dememiştir bana. Sadece ‘derslerini ihmal etme,’ diye tembihlerdi. Şimdi Hatay’da yerine apartmanların yapıldığı İzmirspor sahası vardı. Çocukluğumda İzmirspor’un lokal takımları vardı. Akınspor, Eşrefpaşa, Kalespor gibi yedi-sekiz tane takımdı bunlar. Mahallede oynarken beni görmüşler, ‘Sen gel Akınspor’da oyna,’ dediler. Böylece Akınspor’da oynadım, Eşrefpaşa takımında oynadım. Bunlar gayri federe takımlardı.”

“İzmir’in meşhur Tanık ailesi vardır. Onlar aynı zamanda Kültürspor kulübünün sahibiydiler. Yarım gün ticaret Lisesinde okuyordum. Öğleden sonra Tanıkların Fevzipaşa Bulvarında, Hisar Camisine yakın yerdeki dükkânına gidiyordum. Radyo, telefon satan bir dükkânları vardı. 1955 senesinde Kültürspor takımında lisanslı olarak oynamaya başladım.  O zaman dükkânda çalıştığım için 12 buçuk lira haftalık alıyordum. Yani ayda 50 lira yapıyordu. 50 lira da kulüpten alıyordum. Ayda 100 lira o zaman için iyi paraydı. Para kazanmaya başladıktan sonra babamdan 1 kuruş harçlık almadım. Kültürspor Kahramanlar semtindeydi. Fuar’da Göl Gazinosunun karşısında lokali vardı. Renkleri sarı-lacivertti. İdmanları yakındaki Halk Sahasında yapardık. Bazen akşamları Fuar’ın içinde koşardık. Hocamız Karşıyakalı Nazmi Abi’ydi. Başa oynayan bir takım değildi. İzmir mahalli liginde orta sıraların üstüne çıkamazdı ama netice itibarıyla iyi bir takımdı. Oradan yetiştik sayılır.”

1955'te Kültürspor formasıyla.
                                       (Yeni Asır)
“1956-57 senesinde Kültürspor’da oynarken Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü her profesyonel takıma en az üç lokal takım kurma mecburiyeti getirdi. Rahmetli Cemal Tanık bana hep, ‘More Sari,’ derdi. Bir gün, ‘More Sari, sana vereceğim bir takım forma, sen mahallenden, okuldan arkadaşlarından bir takım kur,’ dedi. Ben de Kültürpark diye bir takım kurdum. Biz Ogün Altıparmak ile sınıf arkadaşıydık. O çok iyi yüzerdi, o zaman futbolla alakası yoktu. Çamdibi’nde bir maç bağladık. Ogün’e, ‘Yarın maç yapacağız, sen de gelir misin?’ diye sordum. ‘Olur,’ dedi ama daha hayatında futbol ayakkabısı giymemiş. Benim yedek ayakkabılarımı verdim. Sağ açıkta oynadı. O gün bayağı koştu, çalıştı. Ben bunu Tanıklara anlattım. Ogün bir bisiklet istemişti, Tanıklar onu almadı. Bisiklet alsalardı Kültürspor’a gelecekti. Orası olmayınca Karşıyaka’ya gitti.”

İzmir genç karmasında oturanlardan soldan ikinci.
                                                                                    (Yeni Asır)
“İzmir genç karmasını Sait Altınordu çalıştırırdı. Ali Barçın da çok emek harcamıştı. Beden Terbiyesi bölge müdürlüğünde daktilo memuruydu ama bütün branşlarda hakemlik lisansı vardı. Her gün iki üç branşta maç idare ederdi. Hentbol, basketbol, voleybol, futbol, okul maçları, hepsini idare ederdi. Çok çalışkan bir insandı. Lise 1’deyken sınıfta kalmıştım. Okulu bırakmaya niyetlendim, en kötü ihtimal şoförlük yaparım yine hayatımı kazanırım diyordum. O zaman bir yandan da genç karmada oynuyordum. Barçın Abi okulu bırakacağımı duymuş. O zaman engel imtihanları vardı. Eylül döneminde ikmal imtihanlarına giriliyordu. Oradan kalanlara da birkaç gün sonra engel imtihanları yapılırdı. Benim bu şekilde iki dersim vardı. Barçın Abi beni çağırdı. ‘Okumazsan hiçbir şey olamazsın,’ dedi. Gidip hocalarımla konuştu nurlar içinde yatsın. Sonunda o derslerden geçtim ve okula devam ettim. Rahmetli devreye girmeseydi, belki okumayacaktım. Beden Terbiyesinde çalışırken zannediyorum onu başka bir yere tayin etmişlerdi, o da ayrıldı. Kemeraltı’nda 3. Beyler Sokağı vardır, orada eski güreşçilerden Muharrem Candaş’ın spor mağazası vardı. İki sene o mağazada tezgâhtar olarak çalıştı Ali Barçın. Evde çoluk çocuk var tabii. Orada spor malzemeleriyle ilgili bilgisini arttırdı. Aynı sokakta ufacık bir dükkân açtı. Fakat çok geniş muhiti vardı. Herkese çok tatlı dille konuşurdu. Bütün okullar spor malzemelerini ondan almaya başladı ve sonunda Barçın Spor firması meydana çıktı.”

Ali Barçın (solda) Altay yöneticisiyken
İstanbulspor başkanı Ali Sohtorik ile.
                                             (Ege Ekspres)
“1957’de daha Ticaret Lisesinde okurken Ülküspor’dan transfer teklifi aldım. Kulübün ikinci başkanı okulda müdür muaviniydi. Muhasebe hocamız kardeşi, fizik hocamız hanımıydı. Hocamın teklifini kabul ettim. Bu şekilde Ülküspor’da oynadım ve liseyi bitirdim. Ardından akademiye girdim. Ülküspor’da oynarken Sami Özok bu kulübe menajer olmuştu. İyi bir takım kurdular. Futbolcuları başka kulüpler kaçırmasın diye Temmuz ortasında İstanbul’a götürdüler bizi. Sirkeci’de bir otelde kamp yaptık. Fenerbahçe sezon açıyordu. Can Bartu ilk defa Fenerbahçe takımında oynayacaktı. O zamanki stadın derme çatma haliyle Fenerbahçe ile hazırlık maçı yaptık. Can Bartu sol iç oynuyordu. Ben de onun karşısında sağ haf oynadım.”

Ülküspor 1957'de Fenerbahçe Stadında. Önder Sapanlı ayakta soldan dördüncü.
1955-59 arasında Kültürspor ve Ülküspor gibi İzmir’in iddialı olmayan takımlarında oynayan Önder Sapanlı, 1959-60 sezonundan itibaren Göztepe’de forma giymeye başlamış. Yeni takımına geçtiği sırada amatör milli takıma seçilmiş. Antrenörlüğünü “Voleci Şeref” lakabıyla ünlenen Şeref Görkey’in yaptığı amatör milli takımla 1959 senesinde Beyrut’ta yapılan Akdeniz Oyunlarına altı İzmirli oyuncuyla birlikte katılmış. O tarihte Beşiktaş forması giyen Beton Mustafa ve Selim Soydan ile Trabzon İdman Ocağı oyuncusu Ahmet Suat Özyazıcı da takımda yer almış. Göztepe’ye geçişinin hikâyesiniyse şöyle anlatıyor:

“1959’da Ülküspor olarak Bursa’da Milli Lige çıkmak için yapılan terfi tenzil maçlarına katıldık. Başımızda Türk futbolunun profesörlerinden dediğim Sami Özok vardı. Cumartesi sabahı kapım çalındı. Sami Abi zamanında babamın dükkânında çıraklık yapmış. Ailemizi çok iyi bilirdi, evlerimiz yakındı. ‘Önder kalk, İzmir’e gidiyoruz,’ dedi. O zamanlar İstanbul gazeteleri İzmir’de basılmıyordu. Göztepe idarecisi Zeki Çırpıcı’nın telefon numarası 7080 olan bir taksisi vardı. İki taksi İstanbul’a giderdi. Arka koltuğa ve bagaja İstanbul gazetelerini alır, sabah 6.30-7.00 gibi Bursa’da olur, ondan sonra da İzmir’e gelirdi. Bu her gün tekrarlanırdı. Sami Abi Bursa’da akşam çay bahçesinde Fenerbahçe’nin yöneticilerinden Rüştü Dağlaroğlu ile konuşuyormuş. Rüştü Bey, ‘Ben yarın Önder’i alacağım, Fenerbahçe’ye götüreceğim,’ demiş. Sami Abi de beni İzmirspor’da oynatmayı kafasına koymuş. Sabah kapıyı çalıp kalk İzmir’e gidiyoruz dedi. Sabah 6.30’da bindik gazeteleri getiren arabaya, İzmir’e gittik.”

1959'da Ülküsporlu Önder, o sırada
Kültürspor forması giyen Bülent Esel
ile maça çıkmak için yağmurun
dinmesini bekliyor.
                                      (Ege Ekspres)
“Daha sonra Beşiktaş’a giden Güven Önüt o zaman Aydın’daki bir takımda oynuyordu. Onu denemek için Aydın’da yapılan maçta İzmirspor’da oynadım. Ertesi hafta başka birisini denemek için Balıkesir’e gidildi. Bu arada rahmetli Ruhi Karaduman ağabeyimiz vardı. İki sene Ülküspor’da antrenörlüğümü yapmıştı. Ruhi Abi ısrarla Göztepe’ye gelmemi istiyordu. Rahmetli Reşat Selamioğlu babamın dükkânına gitmiş, ‘Ahmet Bey, oğlunu başka kulübe verme, biz Göztepe’ye istiyoruz onu,’ demiş. Akşam babam eve gelince, ‘Oğlum bırak İzmirspor’u, Göztepe’ye git. En nezih kulüplerden biri orası,’ dedi. Ben de babamı kıramadığım için Ruhi Abi’ye gidip Göztepe’ye oynayacağımı söyledim. Benim geldiğim sene Nevzat da gelmişti. O zaman Ahmet Cücen bizi aldı, Seferihisar yakınında bir yere götürdü. O zaman orada hiç ev filan yoktu. İki gün boyunca bir çardakta kaldık. İki gün sonra Ruhi Abi arabayla geldi bizi doğru bölgeye götürdü. O zaman daha amatördük. Göztepe adına fiş doldurduk. Böylece Nevzat ile birlikte Göztepeli olduk.”


Yukarıdaki fotoğrafta Önder Sapanlı idmandan sonra eşofmanlarını çıkarmış, çalıştığı gazete adına antrenörü Ruhi Karaduman ile röportaj yaparken görülüyor. Hocası için şunları anlatıyor: "Ruhi Abi ile ben Kültürspor'da oynarken karşılıklı oynamıştık. O da sol bek oynardı. İyi bir futbolcuydu. Göztepe muhitinde sevilen, sayılan bir insandı. Avrupa'da antrenörlük kursuna giden ilk kişilerden biriydi Türkiye'de. Yanlış hatırlamıyorsam 1955'te kursa gitmişti."

“Ben Göztepe’de başlangıçta sol haf oynuyordum. Bahri sol bek oynuyordu. Sene ortasında santrhaf oynayan Mustafa Abi futbolu bıraktı. Bahri sol hafa geçti, ben sol beke geçtim, Nevzat sol haf olarak önüme geldi. Göztepe’de oynarken hem okulda okuyordum, hem de NATO’nun Şirinyer karargâhında kütüphane memuru olarak çalışıyordum. Bir yandan da Sabah Postası gazetesinde spor muhabirliği yapıyordum. Bizim kuşak futboldan doğru dürüst para kazanmıyordu zaten. Göztepe’ye geldiğimde 7.000 lira transfer parası almıştım. 500 lira da maaş alıyordum. Üç sefer 7.000 lira aldım. Göztepe’de üç sene boyunca neredeyse oynamadığım maç yoktu. Cuma gününden diyelim ki Altınordu ile beraber Ankara’ya giderdik. Cumartesi mesela biz Şekerhilal’le, Altınordu Gençlerbirliği ile oynardı. Ertesi gün rakipler değişirdi. Pazartesi günü motorlu trenle İzmir’e dönerdik. Salı günü antrenman olurdu. Bazen Çarşamba günü Türkiye Kupası maçı olurdu. Perşembe yine antrenman olurdu. O zaman maçlarda oyuncu değiştirme de yoktu.”

Göztepe 1960'ta İstanbul'da. Ayaktakiler: Sümer, Ayhan, kaleci Erdoğan,
Önder, Hakkı. Oturanlar: Abdürrahim, Tuncer, Ali, Sedat.
“Benim Hakkı Usta diye bir akrabam vardı, bana güzel futbol ayakkabıları yapardı. Fakat o zaman Alsancak Stadının zemini topraktı, hatta kömür tozu serpilmişti. Maç bitiminde kramponların çivileri ayaklarımıza batardı. Ayakkabıları çıkardığımız zaman kan akardı. O zaman tetanos olma tehlikesi filan hiç aklımıza gelmezdi. Toprak sahada düştüğün zaman bacağın sıyrılır, bir hafta yarası geçmezdi. Yıkanman icap eder, yıkanamazsın. O zamanlar futbol oynamak bir azaptı. Mithatpaşa’da çamurlu havalarda oynadığımız zaman, maçtan sonra baldırlarım ağrırdı. Ayağımızı çamurdan zor çıkarırdık. İzmir’de oynadığım yıllarda beni zorlayan Altay’ın Kasabalı bir sağ açığı vardı. Adı Gönen’di, şimdi o da rahmetli oldu. Birinci devre maçında Altay bizi yenmişti. Gönen’le karşı karşıya oynuyorduk. Mağlubuz diye ağlamıştım ben. İkinci devre maçında biz onları yendik, bu sefer Gönen ağladı. Oyunculuk bu şekildeydi o zamanlar, forma aşkıyla oynardık.”

Bir Göztepe - Feriköy maçı. Santrhaf Cavit ile Önder'in
arasında Feriköylü İsmet görülüyor.
Önder Sapanlı 1961-62 sezonunda, sadece tek bir sezon Beşiktaş’ta oynamış. Bu transferi ve Beşiktaş’ta yaşadığı hayal kırıklığını şöyle anlatıyor: “Antrenör Kutik Beşiktaş’tan Göztepe’ye gelmişti. Sezon sonunda ayrılırken, ‘Önder ben seneye yine Beşiktaş’a antrenör olacağım, seni oraya götüreceğim,’ dedi. Böylece Beşiktaş’a gittim. Takımda hem sağ hem sol bek oynadım. Beşiktaş’a gittiğimde daha amatördüm. Orada profesyonel oldum. Sözleşmeye göre 25.000 lira alacaktım. 5.000 lira peşin kalanını 31-61 gün vadeli senetle vermeyi teklif ettiler. O zaman alınan paralar federasyon garantisi altında değildi. Ben senetleri İzmir’de iş hayatındaki arkadaşlarıma ciro etmiştim banka vasıtasıyla tahsil etsinler diye. İki senet de ödenmedi. Sonunda Mayıs ayı geldiğinde rahmetli Hakkı Yeten’e gidip İzmir’e dönmek istediğimi söyledim. Eski senetleri alıp bana 5.000 lira para ve altı ay sonraya yeni bir senet verdiler. Vadesi geldiğinde ben İzmir’e dönmüştüm. O da ödenmeyince icrada görevli bir arkadaşıma gittim. ‘Merak etme alırız, zaten bu hafta Beşiktaş buraya geliyor,’ dedi.  Hasılattan 5.000 lirayı o şekilde aldı. Yani 25.000 liraya anlaşmışken bölük pörçük 15.000 lira alabildim.”


“Beşiktaş’tan dönünce Altınordu’da oynadım. 1963-65 yıllarında yedek subaylığımı yaptım. Yedek subay öğretmen olarak Sivas’ın bir köyünde öğretmenlik yaptım. İki kardeş aynı okulda öğretmenlik yaptık, zaten bizden başka öğretmen de yoktu okulda. Dönüşte 1965-66 sezonunda Ülküspor’da oynadım. Rahmetli Adnan Süvari bizle antrenmanlara çık dedi. Fakat o zaman Göztepe’nin efsane takımı oluşmuştu. O takıma girmek meseleydi. 1965’te İzmir’de açılan antrenör kursuna katıldım. C ve B kurslarını bitirdim. B kursunu bitirdiğim zaman Adnan Abi Göztepe’de iyi bir genç ve minik takım kurmak istediğini söyledi, bana çalışma teklif etti. Böylece 1967’de Göztepe minik ve genç takım antrenörlüğüne başladım.”

Önder Sapanlı, Güven Önüt, Birol Pekel, Ahmet Özacar (Küçük Ahmet).
“Adnan Abi’nin zamanında minik ve genç takımları üç sefer Avrupa’da turnuvalara götürdük. İlk sene, 1969’da sadece genç takım gitmişti. 1970 ve 71’de minikler de katıldı. Almanya ve İtalya’ya gittik. Bu seyahatlerden birine Barçın Abi de geldi. Türkiye’de o zaman Adidas gibi ayakkabılar yoktu. Dönüşte otobüsün koridorunu oradan aldığı ayakkabılarla doldurmuştu. O zaman haftada iki gün antrenman yapılıyordu. Öğleyin daireden çıkıyordum, saat 1’den 3’e kadar minik takımı, 3’ten 5’e kadar genç takımı çalıştırıyordum. Yedi sene bu şekilde devam ettim. Türk futbol piyasasına oralardan birçok futbolcu yetişti. O zamanlar Türkiye’de fazla antrenör yoktu. Antrenörler derneğinde kayıt numaram 125’ti. Şimdi on binleri geçti. Bana takımlardan çok teklif gelirdi fakat eşim öğretmendi. Ben de devlet memuruydum, o yüzden hiçbirisine gitmedim.”

1970-71 İzmir birincisi Göztepe genç takımı. Bu takımdan sağ başta oturan
İsmail Sütçü ve sol başta oturan Mustafa Dolma yetmişli yıllarda
Göztepe formasıyla oynadılar. 
Çok genç yaşta çalışmaya başlayan Önder Sapanlı’nın faal futbolculuk hayatı henüz yirmi sekiz yaşında sona ermiş. Antrenörlüğü de bıraktıktan sonra kendini tamamen çalıştığı işe vermiş:  “Devlet memurluğundan emekliyim. Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde ihraç mallarının standart kalite kontrolünü yapan bir teşkilat vardır. Ben pamuk, üzüm ve incir eksperiydim. İhracatçı malını ihraç etmeden önce bize başvururdu. Önce biz gidip fiziksel kontrolünü yapardık. Ardından numune alıp laboratuarımızda araştırma yapardık. Uygunsa belge verirdik. 1965 senesinde askerden gelince kontrolör olarak bu işte çalışmaya başladım. 1982’de müdür oldum. 2000 senesinde emekli oldum. Fakat emekli olduğum gün İhracatçı Birliklerinden arayıp bana iş teklif ettiler. Zamanında TSE için kuru incir, kuru kayısı ve kuru üzüm standartlarını ben yazmıştım. İzmir civarındaki firmaları dolaşarak incirdeki aflatoksin kontrolünü nasıl yapacaklarına dair tavsiyeler verdim. Bu görevimi de kısa süre önce bıraktım.”






1 yorum:

  1. Benim tanıdığım ve hayatıma girdiği için onur duyduğum efsane.

    YanıtlaSil