Mardin mutasarrıfı Yusuf Ziya
Bey, 25 Aralık 1920 günü Kadıköy’de dünyaya gelen dördüncü çocuğuna, yakın
arkadaşı Tevfik Fikret’e duyduğu hayranlıktan ötürü Ali Fikret adını koymuştu.
Fikret henüz dört yaşındayken babasını kaybetti. Bu olayı şöyle hatırlıyordu: “Midyat’ta
bir akşamüstü babamı sedye içerisinde eve getirdiklerini hatırlıyorum. Meğer sekte-i
kalbden vefat etmiş.” Aile bu olaydan sonra İstanbul’a gelip Kadıköy Feneryolu’na
yerleşti.
Annesi Fikret’i 1927 yılında
Madamın Fransız Mektebi adı verilen özel okula yazdırdı. İlk sportif başarısını
bu sıralarda kazandı ve 23 Nisan’da ilkokullar arası yapılan yarışmalarda 100
metre birincisi oldu. Fransız Mektebi dört yıl sonra kapanınca 6’ncı İlkmektebe
devam edip burayı bitirdi. Futbolla ilk haşır neşir olduğu yerler Feneryolu’ndaki
evlerinin arkasındaki bahçe ve yanındaki büyük arsaydı. Mahalle arkadaşlarıyla
Feneryolu takımını kurmuşlar, formalarını da kendi biriktirdikleri harçlıklarla
almışlardı.
Bir gün gene meşhur sahaları arsada
bir mahalle maçı yaparken topları bitişik bahçeye kaçmıştı. Çocukların
bağırması üzerine o bahçeye bakan evin penceresi açıldı ve birisi “Ne
istiyorsunuz?” diye sordu. Soruyu soran Fenerbahçe’nin ünlü futbolcusu Fikret
Arıcan’dı. Çocuklar topun bahçeye kaçtığını söyleyince “hangi takımdansınız?”
diye sordu. “Fenerbahçeliyiz” cevabını alınca “Hah şimdi oldu, girin alın
topunuzu!” diye izin verdi. Bir gün gelecek, penceredeki yıldızla yerdeki çocuk
aynı kulübün elemanı olacaklar ve ikisini kolay ayırmak için penceredekine “Büyük
Fikret”, yerdekine de “Küçük Fikret” denecekti.
Fikret bir yandan mahalle
takımında diğer yandan Kadıköy Erkek Ortaokulu takımında futbol oynuyordu. İşte
o sıralarda, 1933 yılında hayatının akışını değiştiren olay gerçekleşti. Onunla
aynı mahallede oturan, Fenerbahçe genç takımı kalecisi Necdet Erdem ve sol iç
Şeref, Fikret’in takımıyla bir maç yapmayı kararlaştırmıştı. Maç Fenerbahçe
gençlerinin 2-0 galibiyetiyle biterken Fikret kendisini büyük heyecana boğan şu
soruyla karşılaşıyordu: “Fenerbahçe’ye gelir misin?” Kendisi bu teklifi büyük
bir sevinçle kabul etse de annesinin karşı çıkması yüzünden Fenerbahçe’ye
kavuşması ancak birkaç ay sonra gerçekleşti.
(Milliyet) |
Böylece Fikret Kırcan henüz on
dört yaşındayken Fenerbahçe tarihinin en önemli isimlerinden olan Galip
Kulaksızoğlu’nun kurduğu genç takıma girmişti. Fenerbahçe’nin birinci nesil
futbolcularından ve bir dönem başkanlığını yapan Galip Bey’e duyduğu hayranlığı
Fikret şöyle anlatıyordu: “O zamanlar Fenerbahçe’de birçok genç takım kurmuş,
her birini eski şöhretlere vererek hazırlatmıştı. Kulübün yıldönümlerinde, spor
bayramlarında, resmigeçitlere 12 takımın katıldığı çok görülen hallerdendi.
Futboldan çok iyi anlayan Galip Bey… hepimize parlak bir istikbal temin
etmiştir.”
Küçük Fikret’in de yer aldığı
Fenerbahçe genç takımı 1935 yılında İstanbul şampiyonluğunu kazanırken onun da
yıldızı iyice parlıyordu. Bunun sonucunda 1936 yılında yani daha on altı
yaşındayken kendini birinci takımda buluverdi. Perşembe günkü idman bitip
sahadan çıkarlarken kulübün efsane ismi Zeki Rıza Bey onu yanına çağırıp, “Pazar
günü Ankara’nın Çankaya takımına karşı sağ açık oynayacaksın,” diyerek onun
yeni bir heyecana boğulmasına yol açıyordu. Gencecik sağ açık herkesin
beğendiği bir oyun sergilerken Fenerbahçe Çankaya takımını 5-0 yenmişti. Lakin
Zeki Rıza Bey, “İyi oynuyor ama ezdirmeyelim,” diyerek onun biraz daha
pişmesini istedi.
Fikret Kırcan için nadir anlardan biri. Topa kafayla vuruyor. (Milliyet) |
Böylece Fikret genç takıma
döndü ama kısa süre sonra bütün arkadaşlarıyla birlikte B takımına yükseldi. O sene
düzenlenen B takımlar şampiyonasının final maçı için Fenerbahçe ile Galatasaray
karşı karşıya geldiler. Maçın favorisi Gündüz, Eşfak, Haşim, Bülent gibi
oyunculara sahip Galatasaray’dı. Büyük bir seyirci kitlesi önünde oynanan maçın
normal süresi golsüz bitti. Uzatmaların ilk dakikalarında gerilerden açılan
topla buluşan Fikret karşısındaki beki çalımladıktan sonra biraz ileriye çıkmış
olan kaleciyi görünce topun hafifçe dibine dokundu. Böylece kalecinin üstünden
ağları bulan golle Fenerbahçe şampiyonluğu kazanmıştı.
Bu arada ortaokulu bitiren Fikret
Haydarpaşa Lisesine girmişti. Okulun futbol takımında Eşfak Aykaç, Sabri Kiraz, Halit Deringör, Müjdat Yetkiner gibi geleceğin yıldızları yer alıyordu. Fikret de okul takımının değişmez
yıldızı oldu. Aynı sıralarda birinci takımda da daha fazla yer almaya başladı.
Taksim Stadında o dönemin güçlü ekiplerinden Macaristan’ın MTK Hungaria
takımını 3-2 yenen Fenerbahçe on birinde yabancı bir takıma karşı ilk maçını
oynadı.
Üç Fenerbahçeli Haydarpaşa Lisesi formasıyla: (soldan) Müjdat Yetkiner, Fikret Kırcan, Halit Deringör. (Halit Deringör) |
İlk kez 1935-36 sezonunda
tanıştığı birinci takım formasına öğrencilerin kulüplerde oynamasını yasaklayan
kanunun çıkması üzerine bir müddet uzak kaldı. Haydarpaşa Lisesini bitirerek 1939-40
sezonundan itibaren düzenli olarak forma giymeye başladı. Sağ açık mevkiinin
değişmez oyuncusu olarak verdiği paslar, yaptığı ortalar, çektiği frikik ve kornerlerle
takımının birçok golünün hazırlayıcısı olmuştu. Onun çizgiden top sürüşünü
seyretmek seyirciler için büyük keyifti. Onun büyük katkılarıyla Fenerbahçe
1940 Milli Küme şampiyonluğunu kazandı.
Fikret Kırcan’ın unutamadığı
maçlardan biri Nazilerin ilhak ettiği Avusturya’nın Admira takımıyla yaptıkları
maçtı. 1942 Mayıs’ında İstanbul’u ziyaret eden Admira, Galatasaray ve Beşiktaş’ı
yendikten sonra Fenerbahçe’yle karşılaştı. O gün ilk kez birinci takım
formasını giyen üç genç vardı: kalede Sabri Kiraz, santrforda Müjdat (Müzdat)
Yetkiner, sol açıkta Halit Deringör. Herkes Fenerbahçe’nin bu “zayıf”
kadrosuyla yenilmesini beklerken Fikret’in yaptığı ortaların golle sonuçlanmasıyla
maçı 2-1 kazandılar. Maç sonunda sahaya dolan halk Fenerbahçeli futbolcuları
omuzlarda taşıdı.
(Milliyet) |
Yaşı büyüdükçe futbolu da
büyüyen Küçük Fikret, 1943 Milli Küme şampiyonluğunun ardından Fenerbahçe ile
1943-44 İstanbul Ligi şampiyonluğunu da yaşadı. Beşiktaş’ın İstanbul
şampiyonluğuna ambargo koyduğu 1940’larda bu şampiyonluk çok değerliydi. İkinci
Dünya Savaşı nedeniyle on bir yıl boyunca maç yapamayan Türkiye, 23 Nisan 1948’de
Atina’da Yunanistan’la oynarken Fikret de ilk kez milli formayı giydi. Kaderin garip
bir cilvesi, bu maçta milli takımın ilk golünü kaydederken her zaman kullandığı
sağ ayağı yerine sol ayağıyla şut çekmişti. Bu maçtan birkaç ay sonra
düzenlenen Londra Olimpiyatlarına katılan futbol takımı kadrosunda yer aldı.
1946 Milli Küme şampiyonu Fenerbahçe, başbakan Şükrü Saraçoğlu ile. Fikret Kırcan sol başta oturan oyuncu. (Hayat Spor) |
O devirlerde otuz yaşına gelen
futbolcular için “artık yaşlandı, futbolu bırakması lazım” kanaati yaygınken
Fikret’in futbolu yaşıyla birlikte giderek olgunlaştı. Fenerbahçe artık
profesyonel hale gelen İstanbul liginin 1952-53 sezonunu “Küçük Şeytanlar” adı
verilen tecrübesiz gençlerle namağlup tamamlayarak kazanırken takımın kaptanı
Küçük Fikret’ti. O sezon için, “Kendimi en iyi hissettiğim devre,” diyordu. Nitekim
1953 Mayıs’ında Bern’de İsviçre’yi 2-1 yenen milli takımın kaptanı oydu.
Türkiye 5 Haziran 1953’te İstanbul’da Yugoslavya ile 2-2 berabere kalırken
kaptan Fikret de frikikten şahane bir gol atıyordu.
Yugoslavya maçının kadrosu. (Burhan Sargın) |
Futbolculuk yaşamının son
dönemlerinde en unutulmaz maçı 19 Mayıs 1955’te Fenerbahçe ile Beşiktaş
arasında oynanan Atatürk Kupası maçıydı. Beşiktaş 3-0 öne geçtikten sonra
Fikret ‘in yaptığı ortalara Canavar Burhan’ın attığı gollerle durum 3-3 olmuştu.
Lakin Beşiktaş bir gol daha atıp durumu 4-3 yaptı. Maçın bitmesine artık çok az
vakit kalmıştı. Fikret’in son dakikalarda uzaktan savurduğu vole Beşiktaş
ağlarını bulunca maç 4-4 sona erdi.
1953'te Fenerbahçe'nin İngiltere turnesinde Luton Town ile yapılan maçtan önce. (Yeni Asır) |
Futbolumuz artık her ne kadar
profesyonel statüye kavuşsa da futbolcular henüz ciddi düzeyde para
kazanamıyor, o yüzden başka işlerde çalışmak zorunda kalıyordu. 1954-55 ve
1955-56 sezonlarında daha az forma giyerek kendini daha çok gümrük
komisyonculuğu işine verdi. 1956 sezonu sonunda futbolu bırakırken Fenerbahçe’nin
Haziran ayında çıktığı Sovyetler Birliği turnesine götürüldü. Leningrad’da
Zenith’le yapılan maçta forma giydi. Sadece ilk yarıda oynadığı bu maçta ilk
golün pasını verip ikinci golü attı ve Fenerbahçe maçı 2-1 kazandı. Fenerbahçe formasını
son kez 7 Ekim 1956’da İstanbul’da yapılan Dinamo Moskova maçında giydi. Böylece
aralıksız yirmi iki yıl Fenerbahçe’de oynayarak bir rekora imza attı.
1952-53 sezonu şampiyonu Fenerbahçe kaptanı Fikret Kırcan ayakta sağdan üçüncü futbolcu. (Burhan Sargın) |
Sahalarımızın en efendi
futbolcularından biriydi Küçük Fikret. Fenerbahçe Stadında karlı bir havada
oynanan Beykoz maçında yerden çektiği şut yan ağları yırtıp içeri girmiş, hakem
Şazi Tezcan yanılıp gol kararı vermişti. Hatta Beykozlu kaleci ve futbolcular
bile topun dışarıdan girdiğini fark edememişti. Fakat Fikret hemen hakemin
yanına koşarak topun dışarıdan girdiğini söylemişti.1
Futbolu bıraktıktan sonra da
kulübüyle ilişkisini kesmedi. 1959’da Milli Ligin ilk şampiyonluğunu kazanan
Fenerbahçe’nin umumi kaptanı olarak, kupayı kaldıran futbolcuların yanındaydı. 1968-69
sezonunda büyük bir kriz yaşayan Fenerbahçe’de Molnar’ın görevini bırakması
üzerine geçici bir süre teknik direktörlüğü üstlendi.
(Fotospor) |
Güzel futbolu yanında en
bilinen özelliği giyimine kuşamına, dış görünüşüne, özellikle saçlarına çok
dikkat etmesiydi. Saçları bozulmasın diye toplara kafa vurmadığı herkesin bildiği
bir husustu. Yakışıklığıyla özellikle birçok kadın seyirciyi maçlara çektiği
rivayet edilirdi. Giyimi kuşamı nasıl tertemizse futbolu da öyle temiz
oynuyordu. Onca yıllık futbol hayatında ne bir tekme attığı, ne bir faul
yaptığı görülmüştü. “Fikret Kırcan futbolunu da kendisi gibi yakışıklı
kılmıştı. Zarifti. Karşısındaki beki çalımla yere indirip çizgiye doğru
ilerlerken, neredeyse dönüp ondan özür dileyecek incelikteydi.”2
Fikret Kırcan (ortada) son yıllarında takım arkadaşları Şükrü Ersoy (solda) ve Burhan Sargın (sağda) ile. (Burhan Sargın) |
Futbolumuzun başı sağ olsun,
huzur içinde yatsın.
Fikret Kırcan ile hayattayken görüşmem sağlık sorunları nedeniyle mümkün olmamıştı. Bu yazıda kaynağını belirtmediğim bilgilerin tamamını duayen gazeteci Halit Kıvanç'ın Ağustos 1956'da Milliyet gazetesinde tefrika halinde yayınlanan "Büyük Futbolcu Küçük Fikret" başlıklı röportajından derledim. Kendisinin izniyle yayınlıyorum. Sevgili Halit Kıvanç'a bu vesileyle futbol tarihimiz adına bir kez daha teşekkür ediyorum.
(1) Cem Atabeyoğlu, Türk Futbolunda Unutulmayan 200 Ünlü, s. 71.
(2) Ülkü Tamer, Yaşamak Hatırlamaktır, s. 104.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder