Futbolla lig maçlarını ve
tuttuğu takımı takip etmek dışında derin bir ilgisi olmayan geniş kitleler onu
pek bilmez ama 1950’lerden 2000’lere kadar kuşaklar boyunca pek çok futbolcunun
ortak hafızasında Şakir Kuruş ismi silinmez biçimde yer etmiştir. 53 yaşına
kadar bilfiil futbol oynayan bu futbol aşığı insan, silâhaltına alınan binlerce
futbolcunun hocalığını ve takım arkadaşlığını yapmıştır. Bir zamanlar Türkiye
amatör birinciliğine ambargo koyan Denizgücü takımının yaratıcısı olan Şakir
Hoca ile İzmir’de yaşadığı evinde görüştük.
Futbola başladığı günleri
kendisinden dinleyelim: “1935’te Çorum’da Cemilbey nahiyesinde doğdum. Babam
öğretmendi. Evvela köy öğretmenliğinden başlamış. Babam aslen Selaniklidir.
İstanbul’a gelmiş, liseyi bitirmiş. Köyden önce İskilip’e oradan Çorum’a tayin
oldu. Ortaokulu bitirene kadar Çorum’da kaldım. Çocukluğumuzda sabahtan akşama
kadar kendi yaptığımız bez toplarla hep maç yapardık. 1947-48 yılında Çorum
Ortaokulu’na girdim. Futbolun yanında çok iyi voleybol da oynuyordum. Minyatür
kale maç yaparken lisenin beden eğitimi öğretmeni beni görmüş. Daha 13
yaşındayken lise takımına alındım. Bir okul maçında sağ bek oynadım. O maçta
beni seyreden Çorum’un Güneşspor kulübü idarecileri bir kol saati karşılığında
beni takıma aldılar.”
Güneşspor. |
1952 yılına kadar Güneşspor takımında sağ bek olarak
oynayan Şakir Kuruş okumak üzere İstanbul’a gitmeden önce son maçını Çorumspor
karmasında oynamış: “Çorum karmasında Samsun’a karşı oynadım. Bizim takımda
yedek subaylığını yapan Fenerbahçeli Selahattin Torkal, Göztepeli Semavi,
Ankara Demirsporlu Hakkı gibi isimler de vardı.”
Çorum Karması formasıyla. |
1952’de Çorum’dan ayrılıp
İstanbul’a gelmiş Şakir Kuruş: “İstanbul
Kasımpaşa’ya deniz astsubay okuluna geldim. Altı ay okuduktan sonra Yavuz
gemisine ders görmeye gittik. Altı ay gemide kaldık. 186 metre uzunluğunda, 84
metre genişliğinde, 23.500 ton ağırlığında bir gemiydi. Oradan ikmal merkezine
gidip staj yaptık. Beni levazımcı olarak ayırdılar. Sonra bir sene Kasımpaşa’da
ikmal sınıf okulunda okudum. Okulu birincilikle bitirdim. Birinci bitirenler
öğretmenlik yapma hakkı kazanıyordu. Böyle olunca gemiye gitmedim, iki sene
öğretmenlik yaptım. Oradan Kasımpaşa deniz hastanesine tayin oldum. Dokuz sene
orada görev yaptım.”
Denizgücü kaptanı Şakir Kuruş ve Trabzon İdman Ocağı kaptanı Ahmet Suat Özyazıcı, Türkiye amatör futbol birinciliğinde karşılaştıkları maçtan önce. |
Denizgücü ile birlikteliği de İstanbul’a gelir gelmez başlamış
Şakir Hoca’nın: “1952’de İstanbul Denizgücü takımı için yeni gelen öğrenciler
arasından oyuncu seçtiler. Seçilen dört öğrenci arasında ben de vardım. Yavuz
gemisine staja gidince 1953’te Gölcük Denizgücü’nde oynadım. İstanbul’a dönünce
1963’e kadar, yani on sene aralıksız İstanbul Denizgücü takımında oynadım. Bazen
günde üç tane maç yapardım. Kasımpaşa’dan Gölcük’e gidip maç yapıyorduk. Yazın
Adalar’da maçlar yapılır, orada oynuyordum, geliyordum bir de lig maçı
oynuyordum.” Sporla ilişkisi sadece futbolla sınırlı kalmamış, birçok branşta
faal sporcu olarak yer almış: “Spor subayı olduğum için basketbol, voleybol,
atletizmle uğraştım. Yelken ajanlığı yaptım. Voleybolda antrenörlük yaptım.
Kros müsabakası olurdu, ‘takım çıkar’ diye emir gelirdi. Futbolcuları alıp
koyuyorduk minibüse, 20 kilometre koşuya götürüyorduk.”
İstanbul Denizgücü takımında kaleci Sabri Dino ve yanında Şakir Kuruş. |
1952’de, yani astsubay okuluna yeni girdiği sırada genç
milli takım aday kadrosuna çağrılmış Şakir Kuruş. Ne var ki bu çağrı sınav
dönemine rastladığı için okulundan izin alıp aday kadroya katılamamış. Genç
milli takım formasını giyememiş ama 1957-63 arasında ordu milli takımında
oynayıp dünya şampiyonalarına katılmış. Daha sonra da antrenör olarak ordu
milli takımındaki mesaisi devam etmiş. “1968’de Belçika’da dünya şampiyonu
olduk. Orada Beşiktaşlı Yusuf hayatının en mükemmel futbolunu oynamıştı. Zaten
ertesi gün Anderlecht’ten transfer teklifi aldı.” İstanbul’da birçok ünlü
futbolcuya karşı da oynamış. Bunlardan özellikle Lefter’in çalımlarını
unutamamış: “Çalım atmayı Lefter Abi’den öğrendim. 1957’de Denizgücü Fenerbahçe
ile oynamıştı. Bana bir çalım attı, taca çıktım! Topu bu ayağından öbürüne
aktarır, sen bu taraftan gidiyor zannederek yatarsın o tarafa, bu ayağıyla
vurur topu alır buradan gider.”
Ordu milli takımı. |
1963 yılında İzmir’e tayin olunca İzmir Denizgücü takımını
önce ayağa kaldırıp sonra üst üste on dokuz yıl İzmir amatör şampiyonu ve sürekli
Türkiye birinciliğine oynayan iddialı bir ekip haline getirmiş. “İzmir
Denizgücü 3. amatör kümede mücadele ediyordu. Bana hem antrenörlük hem takım kaptanlığı
görevi verildi. 1965’te 1. Amatör kümeye çıktık. 1966’da İzmir şampiyonluğunu
kazandık. Ardından 1966-67 sezonunda Türkiye amatör futbol şampiyonu olduk.
Ertesi sezon aynı başarıyı tekrarladık. İzmirspor’u da yenerek Başbakanlık
Kupasını kazandık. O sırada Denizgücü’nde oynarken aynı zamanda Doğan
Emültay’la birlikte İzmirspor’u çalıştırıyordum. Birisi Türkiye Amatör
şampiyonu diğeri de 2. Lig şampiyonu olarak 1968’de Başbakanlık Kupasında
oynadılar. Dünyada bunun örneği yoktur. Uzatmalarda 2-0 yendik İzmirspor’u.”
Beş yıl sonra bir kez daha Türkiye birinciliğini kazanmış
Denizgücü ve o zamanki 2. Lig şampiyonu Kayserispor ile bu kez Gençlik ve Spor
Bakanlığı Kupası maçına çıkmış: “1973’te 2. Lig şampiyonu Kayserispor’u yenip
kupayı aldık. 120 dakika 0-0 bitti. Maç penaltılara kalmıştı. Son penaltıyı ben
attım ayaklarım titreyerek. Sabri Kiraz, ‘Nasıl penaltı attın, ben ömrümde öyle
penaltı görmedim,’ dedi. Birisi üflese top duracak gibiydi, çizgiyi geçti
geçmedi. Ben yeminliydim penaltı atmamaya. Ata ata artık atacak oyuncu kalmadı.
Ben yedinci penaltıyı attım. Onlar altı tane attı, bir tane kaçırdı. Ben
yedinciyi gol yaptım.”
Türkiye Kupasında oynanan Denizgücü-Beşiktaş maçı. |
Şakir Kuruş otuz beş sene boyunca futbol oynamış. Bu süre
zarfında binlerce oyuncuya hocalık yapmış: “Otuz beş senede elimden aşağı
yukarı on bin futbolcu geçmiştir. Bir tanesi de nankör çıkmadı. Bayramlarda,
kandillerde bir sürü mesaj gelir, arayanlar olur.” Bu futbolculardan biri de
henüz on beş yaşındaki Mustafa Denizli imiş: “O zamanlar Türkiye amatör
şampiyonasına katılan takımlar istediği kulüpten iki tane amatör oyuncu takviye
alabiliyordu. Mustafa Denizli’yi on beş yaşında Çeşme’den alıp Denizgücü’nde
oynatmıştım. Bunu Mustafa da söyler nitekim, ‘Şakir Hoca beni oynatmasa
Altay’da oynayamazdım,’ diye.”
On beş yaşındaki Mustafa Denizli (soldan altıncı) Denizgücü takımında. Şakir Kuruş sol baştaki oyuncu. |
İzmir Denizgücü’nde görev yaparken kaptanlığını ve
hocalığını yaptığı birçok futbolcu daha sonra Türkiye’nin üst düzey takımlarına
gitmiş. Evin duvarına çerçeveyle asılmış bir fotoğrafa bakarken oyuncuların
gittiği takımları teker teker sayıyor: “1968 yılının şu takımı olduğu gibi 1.
Ligde oynadı. Mazlum Galatasaray’a, Ali Demirspor’a, Güngör Göztepe’ye, Cudi
Göztepe’ye, Orhan Gençlerbirliği’ne, Mustafa Eskişehirspor’a gitti. Diğerleri
yine Hacettepe, Eskişehirspor, Galatasaray’a transfer oldu.”
Şakir Kuruş 1987 senesinde askerlikten emekli olurken aynı
zamanda bir jübile yaparak futbol oynamaya veda etmiş. Bu iki olay evliliğiyle
birleşince ortaya ilginç bir sahne çıkmış. Gelin ve damat nikah masasından
sonra futbol sahasına gelmişler. Jübile vesilesiyle bir de kitap çıkarmış.
“Futbolda 35 Yıl” adını taşıyan bu kitabın basılmasında Metin Oktay’ın büyük
katkısı olmuş. “Jübile kitabımı düğünde şeker dağıtır gibi dağıttım, bütün
futbolculara ücretsiz gönderdim.”
Nikahtan sonra jübile. |
Emekli olduktan sonra da futboldan kopamamış Şakir Kuruş:
“On sekiz sene federasyonda görev yaptım. Balıkesir’den Antalya’ya kadar uzanan
bir bölgede gençleri tarayıp buluyorduk.” 2008’e kadar federasyonun bölge
sorumluluğunu yaptıktan sonra bir süre de kadın milli futbol takımını
çalıştırmış.
Şakir Kuruş'un müzeyi andıran evi. |
Şakir Hoca’nın emekli olmasıyla birlikte Denizgücü de eski
ihtişamlı günlerinden uzaklaşmış ve sonunda kapanmış. Adeta çocuğu gibi
özdeşleştiği kulübünün kapanması onu çok üzmüş. Fakat onu üzen sadece
Denizgücü’nün kapanması değil İzmir’deki futbol ortamının giderek kötüye
gitmesi. Bu konuda şunları söylüyor: “Ben İzmir’e geleli elli iki sene oldu.
Nüfus 200 bin iken oldu 3-4 milyon. Sahalar aynı, nerede oynayacak bu çocuklar?
Atatürk Stadı yanındaki 4 numaralı sahaya kapalı salon yaptılar. 3 numaralı
sahaya park yaptılar. Orası futbol sahası oraya niye yapıyorsun salonu. Zaten
saha az, git başka yere yap. Futbolumuzun bir yerlere gelmesi isteniyorsa semt
sahaları yapılması ve çocukların futbol oynamaya teşvik edilmesi lazım.”
Mersin İdman Yurdu ile yapılan bir maçtan önce iki takımın kaptanları Kadri Aytaç ve Şakir Kuruş sahaya çıkıyor. |
Onun futbolla dolu
geçen yaşamını kendi sözleri özetliyor: “ Bir insan otuz beş sene bir kışlada
yatar mı? Böyle bir aşk, böyle bir futbol sevgisi olur mu? Ömrüm sporla geçti.”
Sağdaki fotoğraf 1956'da Vefa Stadında çekilmiş. İstanbul Denizgücü'nün sağ baştaki oyuncusunun oğlu (soldaki fotoğrafta) 1983'te İzmir Denizgücü'nde Şakir Kuruş'la birlikte oynamış. |
çok güzel
YanıtlaSilSÜPERSİN HOCAM..
YanıtlaSilŞakir hocam çok güzel izler anılar bıraktın.toprağın bol olsun sevgilerimizle.Ercan Tecer
YanıtlaSil