Şayet bir futbolcunun başarı kriterlerinden biri takımıyla
birlikte kazandığı şampiyonluklarsa (ki herkesin kabul edeceği gibi önemli bir
kriterdir), onun ismi Fenerbahçe tarihinin en başarılı futbolcuları arasında yer almaktadır. Başarının bir diğer kriteri istikrarsa, bu alanda da ön sıralarda bulunmaktadır. Lefter, Can, Ogün, Ziya gibi
oynadıkları mevkiler ve attıkları gollerle daha popüler olan oyuncularla
birlikte santrhaf Osman Göktan Fenerbahçe tarihinin başarı basamaklarında ilk
sıralarda yer alan futbolculardan biridir. Her zaman olduğu gibi araya fazla
girmeden sözü onu bırakıyoruz:
“Kasım 1933’te Trabzon’da
doğmuşum ama nüfusa 1934 doğumlu olarak kaydedilmişim. Orta ikiye kadar
Trabzon’da okudum. Mahalle arasında, sokaklarda top oynardık. Beşiktaşlı Nazmi
Bilge benim mahalle arkadaşımdı. O devirde de ben defans oynardım, Nazmi forvet
oynardı. O atardı, ben attırmazdım, herkesi yenerdik. Nazmi’yle çok uzun
seneler beraber oynadık. Babam ayakkabı imalatı yapıp satardı. Top oynamama
kızardı ki haklıydı. Kendi ayakkabılarımızla oynardık, o yüzden iki ayda bir
ayakkabılar yıpranırdı. Beş kardeştik biz, en küçüğü de bendim. O kadar çocuğun
geçimini sağlamak zordu elbette. Bir de bizim zamanımızda futbol oynayana avare
derlerdi. Top oynayacağına okuyup adam ol denirdi. Fakat ben futbolun yanında
ortaokulda voleybol da oynamıştım.”
“Orta ikiyi bitirince, aşağı
yukarı on iki yaşında İstanbul’a geldim. Annem vefat etmişti. Ağabeyim burada
çalışıyordu, evliydi. Yaz tatilinde ziyarete geldim. Tatil bitince Trabzon’a
dönecektim. Ağabeyim bırakmadı, ‘Artık annemiz de yok, ne işin var, bizimle
kalırsın,’ dedi. Babam Trabzon’da ikinci evliliğini yapmıştı. Kısmet işte,
geliş o geliş. Orta üçü Kasımpaşa’da okudum. İstanbul’a gelince yine sokak
aralarında oynadık. Ağabeyimin evinin yanında küçük bir bahçe vardı, her dakika
orada top oynardık. Ağabeyim top oynamama o kadar karışmazdı.”
“Ortaokuldan sonra Beyoğlu
Atatürk Lisesinde okudum. Liseden 1954’te mezun oldum. O zamanlar okulu
bitirmek için olgunluk imtihanına girilirdi. Dışarıdan başka hocalar gelirdi
imtihana. Müdürümüz hocalara, ‘Kaptanımızdır, çok üzmeyin,’ deyip çıkardı.
Liseler arası Türkiye şampiyonu olmuştuk o zaman. Finali de Dolmabahçe Stadında
Kuleli Askeri Lisesiyle oynamıştık. O zaman Dolmabahçe’de oynamak olaydı. Hafta
arası bir Çarşamba günü finali oynamıştık. Bizim okulun takımında Galatasaraylı
Günay Kayarlar da vardı.”
Beyoğlu Atatürk Lisesi takımı Şeref Stadında. Osman Göktan ayakta sağdan ikinci. Sol baştaki oyuncu Günay Kayarlar. |
“Lise yıllarında Tünelspor diye
bir amatör takımda oynadım. Lise son sınıftayken Kasımpaşa’da oynadım. Fakat o
zaman çok genç olduğum için fazla oynayamadım. 1954-55 sezonunda oradaydım. Ben
oradayken Seracettin de oradaydı. Daha sonra onunla Fenerbahçe’de beraber
oynadık. Rahmetli sol haf Necdet Çoruh da Kasımpaşa’dan Fenerbahçe’ye gelmişti.”
“Liseyi bitirdikten sonra
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine girdim. Aynı zamanda Emniyet
takımında oynamaya başladım. Emniyet’te de hep santrhaf oynardım. Sağ bekte
Erdoğan Demirören oynardı. Kulübün başkanı Rıza Nemli idi. Kulübün her şeyi,
patronuydu. Bir de Enis Sine diye bir avukat vardı, onun yardımcısıydı. Bütün
Emniyet takımı o ikisinden sorulurdu, ben başka yönetici hatırlamıyorum. Kulüp
daha önce emniyet teşkilatının takımıymış ama benim oynadığım yıllarda
emniyetle hiçbir bağı kalmamıştı. Son senemde, 1957-58 sezonunda Emniyet kulübü
küme düştü.”
“Bülent Eken o zaman
Beyoğluspor’u çalıştırıyordu. Bir gün bana geldi, ‘Biz Danimarka’ya bir aylık
seyahate gidiyoruz. Seni takviye götürmek istiyorum, gelir misin?’ diye sordu.
‘Gelirim tabii,’ diye cevap verdim. O seyahatte birçok yerde maçlar yaptık.
Devamlı da oynadım. Döndüğümüz zaman Bülent Abi çağırdı beni. ‘Senden memnunum,
Beyoğluspor’a almak istiyorum,’ dedi. Ben de küçük takımlarda oynamaktan
bıkmıştım, ha bire yeniliyorduk. On maçın yedisini kaybederdik. ‘Ben şansımı
başka yerde denemek istiyorum,’ dedim."
Beyoğluspor 1958'de Danimarka turnesindeki bir maçta. Ayaktakiler (soldan): Avram, Kaplan, Turgut, Osman, Kartal, Levent, Diamandi. Oturanlar: Aleko, Miho, Ali Soydan, Tuncay. |
“Daha önce zaman zaman Doktor Reşat
Dermanver’e tedaviye giderdim. Muayenehanesi Beyoğlu’ndaydı. ‘Seni bizim takıma
alacağım, kimseye söz verme,’ derdi hep. Hakikaten seyahat dönüşü beni çağırdı.
‘Seni istiyorlar, hadi kulübe gidiyoruz,’ dedi. Beş dakikada bitti işimiz. Ne
vereceksin, ne alacaksın pazarlığı edemezdik ki o zamanlar. Ne verirlerse tamam
derdik. Böylece 1958’de Fenerbahçe’ye girdim ve 1967’ye kadar aşağı yukarı on
sene oynadım. Fenerbahçe’ye ilk geldiğimde Naci santrhaftı, ben sağ bek
oynadım. Naci gittikten sonra tamamen santrhaf oynadım.”
1959'da ilk kez düzenlenen Milli Ligin finalinde Galatasaray'ı yenip şampiyon olan Fenerbahçe takımı. |
Yani İstanbul liginin son
sezonu ve Milli ligin ilk sezonunda geldim Fenerbahçe’ye (1958-59). Önce
İstanbul liginde şampiyon olduk. Sonra Milli lig başlayınca iki grup yaptılar.
Biz Galatasaray ile finale kaldık. İlk maçta 1-0 yenildik. O sezon tek
mağlubiyetimiz odur. Bir de ağlar yırtıldı. Ağ yırtılmaz gerçi, o zamanlar
sürekli sökmezlerdi ağları. Yağmuru yiyince çürümüş. Rahmetli Metin de toplara
iyi vururdu.”
“İkinci maçı dört gün sonra
oynadık. Menajerimiz Fikret (Kırcan) Abi idi, Molnar da hocaydı. Birinci maçta
ben sağ bek oynamıştım. Kaptan Naci santrhaf oynamıştı. Çok iyi santrhaftı ama
Metin ona biraz ters gelirdi. İyi oynayamazdı Metin’le. İkinci maçta Fikret
Abi’ye, ‘Metin’e karşı beni oynatın, ben onunla çok iyi oynarım,’ dedim.
Emniyet’ten yeni gelmişim, çalım yesem umurumda değil. Fikret Abi, ‘Tamam, sen
hazırlan ama kimseye bir şey söyleme,’ dedi. İkinci maçta hakikaten Naci’yi sağ
haf oynattı, beni santrhafa koydu. Sağ beke Seracettin’i aldı. O gün takım
olarak çok iyi oynadık ve 4-0 kazanıp ilk Milli Lig şampiyonu olduk. Ben iyi
tutardım Metin’i. Rahmetli çok büyük futbolcuydu ama ağırdı. Ben daha
süratliydim. Havaya iyi çıkardı ve toplara çok iyi kafa vururdu. Ben de iyi
çıkardım havaya. Belki şans da yardım etti. Tabii her şeyde olduğu gibi
futbolda da şansın rolü var. O gün bayağı iyi oynadım.”
4-0 kazanılan Galatasaray maçından sonra atılan şampiyonluk turunda kaptan Naci Erdem başta görülüyor. Onun hemen arkasından Özcan Arkoç ve Osman Göktan geliyor. |
Burada araya girip sahaya
çıkacak kadroyu Fikret Kırcan'ın mı yoksa antrenör olarak Molnar’ın mı yaptığını
soruyoruz:
“Kadroyu Molnar yapıyordu tabii
ama Fikret Abi onu etkilerdi. Takımı sırf Molnar’a bırakmazlardı çünkü o maç
çok mühim bir maçtı. Artık sezonun sonu, şampiyonun belli olacağı maçtı. Ama
taktiği filan tabii Molnar belirlerdi. Enteresandır, Molnar Fener’e üç kere
geldi ve üçünde de şampiyon yaptı.
Ben de beş şampiyonluk yaşadım. Onca süre zarfında oynamadığım bir maç hatırlıyorum. Eskiden Cumartesi-Pazar üst üste oynardık.
Bir Ankara deplasmanında birinci maçı oynadık. O maçta sakatlandım. O zaman
oyuncu değiştirme yoktu. Sakatlanan sol açığa gider çizginin yakınında
dolaşırdı. İkinci maçta oynayamadım. Toplam olarak yaklaşık üç yüz elli maç
oynadım.”
Fenerbahçe 1961-62. Ayaktakiler: Kadri Aytaç, Can Bartu, Avni Kalkavan, Şeref Has, Osman Göktan, Basri Dirimlili. Oturanlar: Naci Erdem, Şükrü Ersoy, ? , Ergun Öztuna, Lefter K.Andonyadis. |
“1967’de jübile yaptım. Faruk
(Ilgaz) Abi o zaman belediye başkanıydı. Bana kupayı o vermişti. Bir Romen
takımıyla maç yapmıştık jübilede. Futbolu bıraktığımda teknik direktörlük
yapmayı düşünmedim. Teknik direktör olsam büyük takımlardan birini çalıştırma
şansım sıfırdı. O zaman oğlum Alman Lisesinde, kızım Nişantaşı Kız Lisesinde
okuyordu. Onları bırakıp Anadolu şehirlerinde hocalık yapmak lazımdı. Onlar
burada sefil olacaktı. Onları düşünerek hocalık yapmayı istemedim. Bıraktığım
senelerde teklif de gelmişti, hatta iki sene daha futbol oynamam için teklif bile
yapıldı.”
“Futboldan sonra ilk başlarda
film işletmeciliği yaptım. Yerli filmlerin sinemalara dağıtımını organize
ediyordum. Sonra Kasımpaşa’dan bir arkadaşımın isteğiyle bir elektronik
firmasında genel müdür muavinliği yaptım ve oradan emekli oldum. 1985-87
arasında iki sene Fenerbahçe’de yöneticilik yaptım. İki sene de yüksek divan
kurulu başkan yardımcılığı yaptım. Yönetimdeyken de bir birincilik bir
ikincilik yaşadım. Divan kurulunda da aynı şekilde bir birincilik bir ikincilik
gördük.”
Osman Göktan, A, B ve ordu takımları olmak üzere dokuz kez milli formayı giydi. Fotoğraf 18 Haziran 1961'de Moskova'da oynanan, Sovyetler Birliği'nin Türkiye'yi 1-0 yendiği maça ait. |
Yazının başında Osman Göktan’ın
birçok şampiyonluğa ortak olduğunu belirtmiştik. Bunların tarihlerini vererek yazımızı
noktalayalım. Daha Fenerbahçe’ye geldiği ilk sezonda yani 1958-59’da İstanbul
profesyonel liginin son şampiyonu ve Milli Ligin ilk şampiyonu olan kadronun
üyesiydi. Lig şampiyonluğu sevincini 1960-61, 1963-64 ve 1964-65 sezonlarında
da yaşadı. 1965-66 sezonunda son kez forma giydi ve 1967’de jübilesini yaptı.
1959'da Nice ile oynanan şampiyon kulüpler kupası maçı öncesi İzmirli şarkıcı Dario Moreno ile. |
Bir kamp hatırası (soldan): Niyazi Tamakan, Hüseyin Yazıcı, Can Bartu, Naci Erdem, Avni Kalkavan, Şükrü Ersoy, Osman Göktan, Seracettin Kırklar. |