60’lı ve 70’li yıllarda üç Mehmet’in oynadığı Göztepe
takımında Küçük Mehmet, futbolcu arkadaşları ve taraftar arasında bilinen
adıyla Papi Mehmet idi. Futbola İstanbul’da başlamış, bir ara geçirdiği
rahatsızlık nedeniyle kulüpsüz kalma tehlikesi yaşamış, fakat “kader ağlarını
örmüştü” şeklindeki tabiri haklı çıkarırcasına art arda gelen bir takım
tesadüfler sonucu kendini Göztepe’de bulmuştu. Burada sağ bek olarak yıldızı
parlayınca milli takımın 2 numaralı formasını da sırtına geçirdi. Futbolu bıraktıktan
sonra da İzmir’den ayrılmadı ve burada iş hayatına atıldı.
1941’de Uşak’ta dünyaya gelen Mehmet Işıkal üç-dört
yaşlarındayken ailesi İstanbul’a yerleşti. Çocukluğu Kurtuluş ve Feriköy
semtlerinde geçti. Futbola nasıl başladığını kendisi şöyle anlatıyor: “Kurtuluş’tayken
Savaşspor adlı mahalle takımında oynamaya başladım. Semtte oturan Ermeni ve
Rumlar kurmuştu takımı. Hafta sonları Yenişehir’deki sahada maç yapıyorduk. Sonra
bir sene Şişli Hürriyetspor’da oynadım. Ardından bir sene 1. Amatör kümedeki
Alibeyköy’de oynadım.”
Bu takımlarda göz doldurunca yükselişe geçmesi uzun sürmedi.
“Gündüz Kılıç Galatasaray’a oyuncu seçiyordu. Elene elene biz kaldık. Fakat o
sene İstanbul içinde amatörlerin nakli dondurulmuş. Gündüz Abi beni Bursa’da
Acar İdman Yurdu’na yolladı. Takımı eski Galatasaraylı oyuncu Muhtar Tunçaltan
çalıştırıyordu. Bir sene orada oynadım. Bursa karmasında oynadım, genç milli
takıma seçildim. Gemlikli bir İsmet Hoca vardı, yaşım tutmuyor diye büyütmüş. Genç
milli takım antrenörü Sabri Kiraz’dı antrenör. Moda’daki kampa üç arkadaş
gittik fakat üçümüzün de yaşı büyütülmüş olduğundan bizi geri gönderdiler.”
1970'te Eskişehirspor'u yenip Türkiye Kupasını kazandıkları maçtan sonra. |
Aslında Mehmet Işıkal Göztepe’de oynamaya başlamadan önce, genç
yaşlardayken yolu ilk kez İzmir’e düşmüştü. “Gazeteleri okurken İzmirspor’un
seçme yaptığı gözüme ilişti. Ahmet diye bir arkadaşımla İzmirspor sahasında
yapılan bu seçmelere katıldık. Oyuncuları rahmetli Doğan Emültay seçiyordu.
İkimizi seçtiler ama Ahmet dayanamadı, geri döndü. Ben 1962 Şubat ayına kadar
İzmirspor’da kaldım. Bir ara beni karakola çağırdılar, oradan da hemen askerlik
şubesine götürdüler. Böylece Bornova’daki topçu alayında askerliğe başladım. Bir
süre sonra Karagücü takımına seçildim. Haftanın iki günü Güzelyalı’daki sahada
idmana gidiyordum. Fakat birlik komutanı yüzbaşı durumdan hoşnut değildi, bu
yüzden beni idmanlara göndermemeye başladı. Ama ben kaçıp gidiyordum, futbolu
çok sevdiğim için gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Her Salı-Perşembe idmana
gidiyorum, ardından dayağı yiyordum. Karagücü’nde Uçar Asena adında bir
asteğmen vardı, şimdi Alsancak’ta kadın doğum doktoru. ‘Uçar Abi, Pazartesi
günü beni aldınız, aldınız, yoksa bir daha gelemem,’ dedim. Perşembe idmandan
sonra Yüzbaşı beni kömürlüğe kapattı. Pazartesi günü Uçar Asena geldi, beni
kömürlükten çıkardılar. Beraber istihkâm okuluna gittik. Karagücü o sene 1.
Amatör Kümede şampiyon oldu. Kütahya’da
yine birinci olduk. Antalya’daki finali Trabzon İdman Yurdu’na kaybettik.”
İstanbul İnönü Stadında oynanan bir Fenerbahçe-Göztepe maçında önde Ziya Şengül, Mehmet Işıkal ve Nihat Yayöz. Arka planda Ali İhsan Okçuoğlu ve Yaşar Mumcu. |
“İki sene askerlik yaptıktan sonra İzmirspor’a döndüm.
Sezonun bitmesine yedi-sekiz maç kalmıştı. Takımda Sami Özok menajerlik
yapıyordu. ‘Seni profesyonel yapalım,’ dedi. Transfer sezonu çok yaklaştığı
için ben istemedim ve Bursa’ya gittim. Merinos kulübünde idmanlara başladım. O
sırada Sami Özok istifa edince beni çağırdılar. İzmirspor’da sağ bek oynayan
Sarı Erol lakaplı bir arkadaşımız vardı. Maçtan bir gün önce bir olaya
sinirlenmiş, yumruğunu cama vurunca eli kesilmiş. Böylece benim yolum açıldı ve
kadroya girdim. O sezon kalan yedi-sekiz maçta sağ bekte ben oynadım.”
Sağ bek Küçük Mehmet bir Eskişehirspor maçında atakta. |
Mehmet Işıkal’ın ilk İzmir serüveni araya askerliğin de
girmesiyle fazla uzun sürmedi ve İstanbul’a döndü. “Alibeyköy’de oynarken Ali
adlı bir hocam vardı. Feriköy’de yardımcı antrenör olarak çalışmaya başlamıştı.
Son maçta Feriköy İzmir’de bizimle oynamıştı. Ali Hoca, ‘Mehmet seni Feriköy’e
alayım,’ dedi. Ben kabul ettim ve böylece 1964 yazında Feriköylü oldum.
Antrenörümüz Eşfak Aykaç idi. Bir taktik adamıydı hocamız. Fenerbahçe ile
birlikte İzmir deplasmanına geldik. O zaman Cumartesi-Pazar üst üste iki maç
yapılıyordu. İlk maçımız Göztepe’yleydi. Eşfak Hoca beni Gürsel Abi’nin başına
verdi. Rahmetli delirmişti. Maç 0-0 bitti. Ertesi gün Altay’la oynadık, o maçta
da Aytekin’in başına verdi. O maç da 0-0 bitti. Bir sene boyunca bu şekilde
oynadım.”
“O yaz Fransa’ya gitmiştim. Trende yol alırken pencere açık
duruyordu, o sırada üşütmüşüm. Dönünce idmanlara başladım ama idmandan sonra
halim kalmıyordu. Bir gece öksürük tuttu. Öksürürken kan tükürdüm. O zaman
başıma dank etti, hemen doktora götürdüler beni. Tüberküloz teşhisi kondu.
Aşağı yukarı altı ay futboldan uzak kaldım. Yine sezonun sonunda oynamaya
başladım. Feriköy’de ikinci sezonumdu, transfer dönemi yaklaşıyordu. Kulüp de
benimle mukavele yapmadı. Askerden önce İzmirspor’da oynadığım için, kendime
kulüp aramak için İzmir’e geldim.”
İzmir şöhretler karması bir jübile maçında. Mehmet Işıkal oturanlardan sağdan ikinci. |
“Rahmetli Seyfi Abi (Seyfi Talay) borsada çalışıyordu, onu
buldum, durumumu anlattım. Seyfi Abi İzmirspor’u aradı. Telefona Sami Özok
çıkmış, ‘O hasta, alamayız,’ demiş. Altınordu ve Karşıyaka yetkilileri de aynı
cevabı vermiş. Seyfi Abi o zaman Göztepe’de oynuyordu. ‘Bir de bizim kulübe
bakalım,’ dedi. O zaman Sabahattin Süvari başkan, Zeki Çırpıcı ikinci başkandı.
Onlar yurt dışındaymış o sırada. Telefonu Özdemir Boyer açmış. ‘Ben Mehmet’i
tanıyorum, onun işi olur. Pazartesi’yi beklesin,’ demiş. Cebimde para yok.
İzmir’de oteller sokağına gittim. Ucuz bir otel buldum, iki gün kaldım.
Pazartesi günü Seyfi Abi beni kulübe götürdü. Özdemir Boyer, ‘Ne kadar
istiyorsun?’ dedi. ‘Kendi ayağımla kalktım buralara geldim, vallahi ne
isteyeyim bilmiyorum,’ karşılığını verdim. ‘İste oğlum bir şeyler,’ diye ısrar
etti. O zamanın parasıyla 25.000 lira istedim. ‘O kadar olmaz, 20.000 liraya anlaşalım,’
dedi. Bana 3.000 lira peşin para verdiler. İstanbul’a gidip annem ve babamla
vedalaştım, döndüm İzmir’e ve Göztepeli oldum.”
Çeşme'de sezon öncesi bir idman. |
İkinci kez geldiği İzmir’den, “O sene anormal bir sıcak
vardı, ihtiyacım olmasa neredeyse bırakıp kaçacaktım,” diye konuşan Mehmet
Işıkal, art arda gelen bir takım olaylar sonucu Göztepe’de kaldığı gibi tam on
bir yıl boyunca oynayıp futbolu burada bıraktı. “Göztepe’ye ilk geldiğimde
kulağıma, ‘İyi değil, oynayamaz,’ gibi laflar geliyordu. Hatta Zeki Çırpıcı
seyahatten dönünce Özdemir Boyer’e, ‘Alacak başka adam bulamadın mı?’ diye sormuş.
O da, ‘Oynayınca görürsün,’ karşılığını vermiş. Rahmetli Sabahattin Kuruoğlu
menüsküs ameliyatı olmuştu, idmanlara çıkmıyordu. Kamil de askere gitti. Sağ
bekte Büyük Mehmet oynuyordu. Ben gelince onu santrhafa aldılar, beni sağ beke
koydular. Zaten sonunda alacaktım ama bu şekilde forma kendiliğinden geldi bana.
Ben iyi oynayınca bu sefer, ‘Bir bek almışlar ama taş gibi adam,’ lafları
dolaşmaya başladı. En kötü maçımda bile koşar, mücadele ederdim.”
1970 yılında Batı Almanya ile Avrupa Kupası eleme grubu maçı oynayan milli takımın savunma hattı: Ali Artuner, Alpaslan Eratlı, Muzaffer Sipahi, Ercan Aktuna, Mehmet Işıkal. |
O günden sonra futbolu bıraktığı 1976 yılına kadar Göztepe’nin
2 numaralı formasını sırtından çıkarmadı. “Papi” lakabını nasıl aldığını şöyle
anlatıyor: “Papi lakabını rahmetli Gürsel Abi koydu. Sabahattin Abi Beşiktaş’tan
geldiğinde zaten evliydi. Onun dışında Göztepe’de ilk evlenen bendim. Çocuğum
olunca, Gürsel Abi baba anlamında, ‘Bundan sonra bunun adı Papi olsun,’ dedi.
Kafası çok çalışan bir insandı. Yaşasaydı en iyi antrenörlerden biri olurdu.”
Gürsel Aksel'in jübile maçında çekilen fotoğrafla. |
Türkiye Kupasını iki kez kazandıkları halde neden lig
şampiyonu olamadıklarını şöyle açıklıyor: “Bu öncelikle inanç meselesi; bizim
idarecilerimiz inanmıyordu ki. Kendileri inanmadığı için bizi de teşvik
etmiyorlardı. Atletico Madrid maçından önce bize 3.000 lira prim vaat ettiler.
Tur atlayacağımızı tahmin etmiyorlardı. Biz 3-0 kazanıp rakibi eleyince nasıl o
rakamı söyledik diye düşündüler. İdarecilerimiz inansaydı belki üç sene üst
üste şampiyon olurduk. Fakat idarecinle, basınınla, her unsurunla inanacaksın.
İstanbul basını zaten bizi yıpratıyordu. İtalya’da Bologna maçına otobüsle tam
üç günde gittik. Yanımıza kumanya verdiler, yollarda ishal olduk. Oysa
maçlardan iyi hâsılat elde ediyordu kulüp. O zamanlar hangi sahada oynandığını
bakılmaksızın galip gelen takım hâsılatın yüzde 60’ını alırdı. O yıllarda önlem
almak lazımdı, şimdi kulübün dikili ağacı yok.”
Mehmet Işıkal kendi ifadesiyle on bir sene süren Göztepe
macerasına 1976’da nokta koydu. “Futbolu 1976’da bıraktım, ertesi sezon takım
düştü. Aslında beş sene daha oynardım. O efsane takımdan en son ben bıraktım.”
Cok güzel bir röportaj olmus. Mehmet abi, Gözetepe`nin en basarili yillarinda, Gözetepe defansinin en önemli futbolcularndan biriydi. Üc büyüklerin taraftarlari, 1960 li ve 1970 li yillardaki Göztepe ve Eskisehirspor`un kadrolarindaki tüm futbolculari ezbere bilirlerdi, cünkü bu iki takimimiz da o yillarda rahatlikla sampiyon olabilecek bir kadroya sahiptiler, ancak maalesef olamadilar. Göztepe, Eskisehirspor ve Trabzonspor takimlari, Türk futbolunun ilerleme hamlesine gectiginin isaretini veren cok Güclü takimlardi ve Türk futbolu, bu kulüpler sayesinde Istanbul disinda da gelismeye baslamisti. Sevgili Mehmet abimize Yüce Allah`tan saglik, mutluluk ve uzun ömürler diliyorum, Orhan Baki, Cocuk ve Genc Ergen Psikiyatrisi uzmani, Almanya.
YanıtlaSil