5 Kasım 1950, günlerden Pazar. İnönü Stadında Galatasaray ve
Vefa takımları İstanbul Liginin dördüncü hafta müsabakasını oynuyorlar. Vefa,
kaptanı Galip’in kafa vuruşuyla maçın başlarında öne geçiyor. Galatasaray 40.
dakikada Naci’nin penaltısıyla beraberliği yakalıyor. İlk yarının böyle bitmesi
kuvvetle muhtemel. Fakat o sırada sahneye Vefa’nın ufak tefek yapılı, hızlı sol
açığı Kazım çıkıyor. 43. dakikada süratle Galatasaray kalesine süzülüp durumu
2-1 yapıyor. Golün santrası yapılır yapılmaz topu kapan İskender, eski
takımının kalesine doğru sağ kanattan dalıp şut çekiyor. Turgay’ın ancak
çelebildiği top, bir anda kale önünde biten Kazım’ın önüne düşüyor. Onun
vuruşuyla Vefa devre arasına 3-1 galip giriyor. Statta ezici çoğunluğu
oluşturan Galatasaraylı seyirciler şaşkınlık içindeler. İkinci yarı
takımlarının durumu toparlayacağını umuyorlar. Nitekim maç başlar başlamaz
Gündüz’ün sert kafasını kaleci Şükrü kurtarıyor. Fakat Vefa oyunun kontrolünü
tekrar eline alıyor. Melih 51. dakikada penaltıdan durumu 4-1 yapıyor. 57. dakikada
Rahmi’nin yaptığı ortayı Turgay elinden kaçırınca bir kez daha geriden yetişen
Kazım noktayı koyuyor. Bir önceki hafta Beşiktaş karşılaşmasında attığı golle
maçın berabere bitmesini sağlayan genç oyuncu böylece henüz ikinci kez giydiği Vefa
formasıyla attığı gol sayısını dörde çıkarıyor.
Vefa’nın Galatasaray’ı 5-1 yendiği maçta belki futbol
yaşamının en parlak performansını sergileyen Kazım Günar 5 Aralık 1928’de
Bandırma’da doğdu. Kendisinden dört yaş küçük kardeşi Nedim de gelecekte
Fenerbahçe formasını en çok giyen futbolculardan biri olacaktı. Milliyet
gazetesi, 23 Haziran 1952 tarihli nüshasında “Günün Portresi” köşesinde konuk
ettiği Kazım için “kıvrak ve seyyal stiliyle temayüz eden
futbolcularımızdandır” diyordu.
Vefa'nın Galatasaray'ı 5-1 yendiği maçta Kazım takımının üçüncü golünü atıyor. Geride Bülent Eken ve İsfendiyar görülüyor. |
Yine aynı yazıda “Henüz ilkokul sıralarında iken yaptığı
kağıt topla kardeşi Nedim’e evlerinin holünde saatlerce şüt çekmek suretiyle
muhtelif mahalle takımlarında oynadığı” belirtiliyordu. Daha sonra Kazım’ın
ailesi Bandırma’dan İstanbul Kadıköy’deki Yeldeğirmeni mahallesine taşındı.
Haydarpaşa Lisesinde okuduğu sırada okul takımına girerek futbolunu geliştirdi.
1946 yılında Beşiktaş genç takımına girdi. İki sezon burada oynadıktan sonra
bir sezon da Anadolu kulübünde forma giydi. “Bu arada Edebiyat Fakültesinin
coğrafya dalına kaydolan Kazım’ın futbol tekniği gün geçtikçe tekamül
etmekteydi.”
O yıllarda birçok üst düzey futbolcu üniversite öğrencisi
olduğundan gerek aynı üniversitenin fakülteleri arasındaki maçlar, gerek
üniversite karmalarının birbiriyle yaptığı maçlar büyük çekişme içinde
geçiyordu. İstanbul Üniversitesi futbol takımının kaptanı olan Vefalı Galip
Haktanır, başarılı oyunuyla dikkat çeken Kazım’ı kulübüne tavsiye etti. Böylece
Kazım Günar 1950-51 sezonunda Vefa forması giymeye başladı ve o yıl on iki
maçta sekiz gol atma başarısını gösterdi.
Vefa İzmir Alsancak Stadında. Kazım Günar ayakta sağdan ikinci. |
Aynı sezon milli takıma seçildi ve Mısır’la yapılan maçta
forma giydi. İtalya ve Yunanistan maçlarının kadrosunda da yer almasına karşın
oynatılmadı. 1952’de başlayan İstanbul Profesyonel Ligindeki maçlarda da Vefa
formasını giydikten sonra sezon sonunda yedek subay olarak Ankara’ya gitti. Yaklaşık
iki yıl süreyle Karagücü takımında futbol oynadı. Vefa dergisinin 12. sayısında
belirtildiğine göre “ilk maçını Yeşil-Beyaz forma altında Beşiktaş’a karşı
yapmış, askere giderken son maçını da Beşiktaş’a karşı, terhisten sonra da ilk
maçını yine Beşiktaş’a karşı” oynamıştı. Yine aynı yazıda belirtildiğine göre
“Vefa’ya geldiği zaman sol ayağı ile topu dürtemezken sol açık” oynamıştı. Aynı
röportajda ilginç bir anısını şöyle anlatıyordu: “Kadıköy’de Fener – Vefa
oynuyorduk. 2-0 galip vaziyette iken top taca çıktı. O gün Fener’de kardeşim
Nedim de oynuyordu. Beraberce topu almağa koştuk. Benim niyetim topu
uzaklaştırmak, vakit kazanmaktı. Nedim tam topu alacağı sırada ayağımla
dokundum. Bunun üzerine Nedim’den müthiş bir yumruk yedim. Bu hadiseyi hiç
unutmam.”
Vefa Haftalık Spor Gazetesi |
Askerliği bitince 1953-54 sezonunun kalan dokuz maçında
forma giyen Kazım Günar, ertesi sezon hazırlıkları sırasında ağır bir sakatlık
geçirince hayatının en verimli çağında futbola veda etmek zorunda kaldı. Necmi Tanyolaç
13 Eylül 1955 tarihli Milliyet’te bu olayı şöyle anlatıyordu: “1954 Eylülünün
12’nci Pazar günüydü. Vefa profesyonel kadrosu kendi stadında liglere hazırlık
yapıyordu. Yeşil-Beyazlı kulübün idarecileri rakip olarak Karagümrük’ü
seçmişlerdi… Yeşil-Beyazlı kadronun müstait (doğuştan yetenekli) ve genç sol
açığı Kazım Günar rakip müdafaada gollük bir gedik ararken ani çarpışma
neticesi yarı baygın yere yıkıldı. Şiddetli müsademede genç futbolcunun sağ
dizi tanınmayacak şekilde ters dönmüştü.”
Karagümrüklü futbolcu Lağım Osman’ın sakatladığı Kazım’ın
ayağı alçıya alındı. Fakat alçı o kadar sıkı yapılmıştı ki, dizindeki
sinirlerin kopmasına yol açmıştı. Bu yüzden, bacağı düzeleceği yerde daha kötü
bir hal aldı. Sakatlığından yaklaşık bir sene sonra ameliyat oldu. Gerisini
Necmi Tanyolaç’tan dinleyelim: “Kazım’ı 8 Ağustos günü Gümüşsuyu Cerrahi
Kliniğine yatırdılar… Kazım Günar 12 santimlik sinir kopmasından mütevellit
derdini şimdi atlatmış durumdadır. Ameliyatı yapan operatör ona, ‘Sana 4 ay
sonra futbol oynatacağım,’ demiş.”
Ameliyat olduktan sonra. |
Ne yazık ki doktorun bu vaadi gerçekleşmedi. Vefa kulübü
büyük umut bağladığı oyuncusunu 1956 yazında hazırlık maçları yapmak için
çıktığı Almanya turnesine götürdü. Fakat Kazım Günar artık oynayacak durumda
değildi. O yıllarda ne günümüzdeki tıp teknolojisi ne de spor hekimliği vardı. Bunun
üzerine kulübüne idareci olarak hizmet etmeye başladı, yıllarca Vefa’nın umumi
kaptanlığını yaptı. Vefa’nın 1. Ligdeki son yıllarında forma giyen Montemerani
ve Chaves’i Arjantin’e giderek izledi ve transfer etti.
Kazım ve Galip (Galip Haktanır koleksiyonu) |
Bir 5 Aralık günü gözlerini dünyaya açan Kazım Günar, 2008
yılının 5 Aralık günü hayata veda etti.
İstanbul Ekspres |
Fotoğraflar için merhum Kazım Günar'ın oğlu Adnan Günar'a teşekkürler.
Fethi Aytuna eline koluna sağlık emeklerine sağlık.Gizli kalmış şöhretleri açığa çıkarıyorsun.Ne güzel ....
YanıtlaSil