20 Temmuz 2013 Cumartesi

Kazım Günar - Vefa Ona, O Futbola Doyamadı

5 Kasım 1950, günlerden Pazar. İnönü Stadında Galatasaray ve Vefa takımları İstanbul Liginin dördüncü hafta müsabakasını oynuyorlar. Vefa, kaptanı Galip’in kafa vuruşuyla maçın başlarında öne geçiyor. Galatasaray 40. dakikada Naci’nin penaltısıyla beraberliği yakalıyor. İlk yarının böyle bitmesi kuvvetle muhtemel. Fakat o sırada sahneye Vefa’nın ufak tefek yapılı, hızlı sol açığı Kazım çıkıyor. 43. dakikada süratle Galatasaray kalesine süzülüp durumu 2-1 yapıyor. Golün santrası yapılır yapılmaz topu kapan İskender, eski takımının kalesine doğru sağ kanattan dalıp şut çekiyor. Turgay’ın ancak çelebildiği top, bir anda kale önünde biten Kazım’ın önüne düşüyor. Onun vuruşuyla Vefa devre arasına 3-1 galip giriyor. Statta ezici çoğunluğu oluşturan Galatasaraylı seyirciler şaşkınlık içindeler. İkinci yarı takımlarının durumu toparlayacağını umuyorlar. Nitekim maç başlar başlamaz Gündüz’ün sert kafasını kaleci Şükrü kurtarıyor. Fakat Vefa oyunun kontrolünü tekrar eline alıyor. Melih 51. dakikada penaltıdan durumu 4-1 yapıyor. 57. dakikada Rahmi’nin yaptığı ortayı Turgay elinden kaçırınca bir kez daha geriden yetişen Kazım noktayı koyuyor. Bir önceki hafta Beşiktaş karşılaşmasında attığı golle maçın berabere bitmesini sağlayan genç oyuncu böylece henüz ikinci kez giydiği Vefa formasıyla attığı gol sayısını dörde çıkarıyor.


Vefa’nın Galatasaray’ı 5-1 yendiği maçta belki futbol yaşamının en parlak performansını sergileyen Kazım Günar 5 Aralık 1928’de Bandırma’da doğdu. Kendisinden dört yaş küçük kardeşi Nedim de gelecekte Fenerbahçe formasını en çok giyen futbolculardan biri olacaktı. Milliyet gazetesi, 23 Haziran 1952 tarihli nüshasında “Günün Portresi” köşesinde konuk ettiği Kazım için “kıvrak ve seyyal stiliyle temayüz eden futbolcularımızdandır” diyordu.

Vefa'nın Galatasaray'ı 5-1 yendiği maçta Kazım takımının üçüncü golünü
atıyor. Geride Bülent Eken ve İsfendiyar görülüyor.
Yine aynı yazıda “Henüz ilkokul sıralarında iken yaptığı kağıt topla kardeşi Nedim’e evlerinin holünde saatlerce şüt çekmek suretiyle muhtelif mahalle takımlarında oynadığı” belirtiliyordu. Daha sonra Kazım’ın ailesi Bandırma’dan İstanbul Kadıköy’deki Yeldeğirmeni mahallesine taşındı. Haydarpaşa Lisesinde okuduğu sırada okul takımına girerek futbolunu geliştirdi. 1946 yılında Beşiktaş genç takımına girdi. İki sezon burada oynadıktan sonra bir sezon da Anadolu kulübünde forma giydi. “Bu arada Edebiyat Fakültesinin coğrafya dalına kaydolan Kazım’ın futbol tekniği gün geçtikçe tekamül etmekteydi.”

İstanbul Üniversitesi takımı. Ayakta sağdan  ikinci Melih Ilgaz, üçüncü
Süleyman Seba. Sol başta oturan Kazım Günar. Yanında Galatasaray kalecisi
Erdoğan, Vefalı Rahmi ve Galip Haktanır. (Galip Haktanır koleksiyonu)
O yıllarda birçok üst düzey futbolcu üniversite öğrencisi olduğundan gerek aynı üniversitenin fakülteleri arasındaki maçlar, gerek üniversite karmalarının birbiriyle yaptığı maçlar büyük çekişme içinde geçiyordu. İstanbul Üniversitesi futbol takımının kaptanı olan Vefalı Galip Haktanır, başarılı oyunuyla dikkat çeken Kazım’ı kulübüne tavsiye etti. Böylece Kazım Günar 1950-51 sezonunda Vefa forması giymeye başladı ve o yıl on iki maçta sekiz gol atma başarısını gösterdi.

Vefa İzmir Alsancak Stadında. Kazım Günar ayakta sağdan ikinci.
Aynı sezon milli takıma seçildi ve Mısır’la yapılan maçta forma giydi. İtalya ve Yunanistan maçlarının kadrosunda da yer almasına karşın oynatılmadı. 1952’de başlayan İstanbul Profesyonel Ligindeki maçlarda da Vefa formasını giydikten sonra sezon sonunda yedek subay olarak Ankara’ya gitti. Yaklaşık iki yıl süreyle Karagücü takımında futbol oynadı. Vefa dergisinin 12. sayısında belirtildiğine göre “ilk maçını Yeşil-Beyaz forma altında Beşiktaş’a karşı yapmış, askere giderken son maçını da Beşiktaş’a karşı, terhisten sonra da ilk maçını yine Beşiktaş’a karşı” oynamıştı. Yine aynı yazıda belirtildiğine göre “Vefa’ya geldiği zaman sol ayağı ile topu dürtemezken sol açık” oynamıştı. Aynı röportajda ilginç bir anısını şöyle anlatıyordu: “Kadıköy’de Fener – Vefa oynuyorduk. 2-0 galip vaziyette iken top taca çıktı. O gün Fener’de kardeşim Nedim de oynuyordu. Beraberce topu almağa koştuk. Benim niyetim topu uzaklaştırmak, vakit kazanmaktı. Nedim tam topu alacağı sırada ayağımla dokundum. Bunun üzerine Nedim’den müthiş bir yumruk yedim. Bu hadiseyi hiç unutmam.”

Vefa Haftalık Spor Gazetesi
Askerliği bitince 1953-54 sezonunun kalan dokuz maçında forma giyen Kazım Günar, ertesi sezon hazırlıkları sırasında ağır bir sakatlık geçirince hayatının en verimli çağında futbola veda etmek zorunda kaldı. Necmi Tanyolaç 13 Eylül 1955 tarihli Milliyet’te bu olayı şöyle anlatıyordu: “1954 Eylülünün 12’nci Pazar günüydü. Vefa profesyonel kadrosu kendi stadında liglere hazırlık yapıyordu. Yeşil-Beyazlı kulübün idarecileri rakip olarak Karagümrük’ü seçmişlerdi… Yeşil-Beyazlı kadronun müstait (doğuştan yetenekli) ve genç sol açığı Kazım Günar rakip müdafaada gollük bir gedik ararken ani çarpışma neticesi yarı baygın yere yıkıldı. Şiddetli müsademede genç futbolcunun sağ dizi tanınmayacak şekilde ters dönmüştü.”


Karagümrüklü futbolcu Lağım Osman’ın sakatladığı Kazım’ın ayağı alçıya alındı. Fakat alçı o kadar sıkı yapılmıştı ki, dizindeki sinirlerin kopmasına yol açmıştı. Bu yüzden, bacağı düzeleceği yerde daha kötü bir hal aldı. Sakatlığından yaklaşık bir sene sonra ameliyat oldu. Gerisini Necmi Tanyolaç’tan dinleyelim: “Kazım’ı 8 Ağustos günü Gümüşsuyu Cerrahi Kliniğine yatırdılar… Kazım Günar 12 santimlik sinir kopmasından mütevellit derdini şimdi atlatmış durumdadır. Ameliyatı yapan operatör ona, ‘Sana 4 ay sonra futbol oynatacağım,’ demiş.”
Ameliyat olduktan sonra.
Ne yazık ki doktorun bu vaadi gerçekleşmedi. Vefa kulübü büyük umut bağladığı oyuncusunu 1956 yazında hazırlık maçları yapmak için çıktığı Almanya turnesine götürdü. Fakat Kazım Günar artık oynayacak durumda değildi. O yıllarda ne günümüzdeki tıp teknolojisi ne de spor hekimliği vardı. Bunun üzerine kulübüne idareci olarak hizmet etmeye başladı, yıllarca Vefa’nın umumi kaptanlığını yaptı. Vefa’nın 1. Ligdeki son yıllarında forma giyen Montemerani ve Chaves’i Arjantin’e giderek izledi ve transfer etti.

Kazım ve Galip (Galip Haktanır koleksiyonu)


Bir 5 Aralık günü gözlerini dünyaya açan Kazım Günar, 2008 yılının 5 Aralık günü hayata veda etti.

İstanbul Ekspres
Fotoğraflar için merhum Kazım Günar'ın oğlu Adnan Günar'a teşekkürler.

1 yorum:

  1. Fethi Aytuna eline koluna sağlık emeklerine sağlık.Gizli kalmış şöhretleri açığa çıkarıyorsun.Ne güzel ....

    YanıtlaSil