Geçen yıl bu vakitlerde hayata
veda eden emektar bir Beşiktaş futbolcusunun ölüm haberi, birkaç yıl birlikte
oynadıkları takım arkadaşı Süleyman Seba’nın vefatı gibi yankı yaratmamıştı.
Cenazesi küçük bir cemaatin katılımıyla sessiz sedasız kaldırılan Ethem Karpat 1940’ların
ikinci yarısında Beşiktaş kalesini korurken, kazanılan İstanbul Ligi ve Milli
Küme şampiyonluklarında pay sahibi olmuştu.
Ethem Karpat 1921 yılında
İstanbul’un Kocamustafapaşa semtinde dünyaya geldi. Dört kardeşi vardı. Önce
annelerini, ardından komiser babalarını genç yaşta kaybettiler. Futbola küçük
yaşta merak saran Karpat, Küçüksu çayırında yapılan maçlarda, kalenin arkasına
kaçan topları toplaya toplaya kaleciliğe heves etmişti. Böylece henüz on beş
yaşındayken Anadoluhisarı İdman Yurdu genç takımında kaleci olarak oynamaya
başladı. Daha sonra Davutpaşa kulübüne geçti. Fakat öğrencilerin resmi maçlarda
oynamalarının yasaklanması üzerine kısa sürede buradan ayrılmak zorunda kaldı. 1941’de
Kırıkkale’de askere gitti. Askeri fabrikada görev yaparken bir yandan da
kurumun takımında futbol oynadı. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle üç yıl süren
askerlik hizmetinin son iki yılında yine MKE kurumunun takımı Ankaragücü’nde
forma giydi.
1944 yılı sonlarında terhis
olan Ethem Karpat, sezon ortasında Beşiktaş takımına girdi. 1939-45 arasında
fırtına gibi esip, yedi sezonda altı İstanbul şampiyonluğu kazanan Eşref
Bilgiç, Hakkı Yeten, Şeref Görkey, kaleci Mehmet Ali Tanman’lı kadro artık son
demlerini yaşıyordu. Lig maçlarında oynama şansı bulamayan Ethem Karpat
Beşiktaş formasıyla ilk maçına 13 Mayıs 1945’te Fenerbahçe ile oynanan Milli
Küme maçında çıktı. O maçla ilgili hatırladıklarını şöyle anlatıyor: “Antrenman
yaparken Hakkı Kaptan bana, ‘Seni Fenerbahçe karşısında oynatacağım,’ dedi. Ben
de oynarım dedim. Bu maçta Hakkı Kaptan’ın bir golü vardı ki hayran kalmıştım.
Santra düdüğü çalar çalmaz Kemal topu Hakkı Kaptan’a verdi. O da öyle bir vuruş
yaptı ki kaleci Cihat uçtu ama topu yakalayamadı. Bu maçı 2-1 mağlupken 4-3
kazandık. Hakkı Kaptan yanıma gelerek, ‘Aferin oğlum sen iyi oynuyorsun,’
diyerek beni tebrik etmişti.” (Beşiktaş dergisi, Haziran 1999)
Ethem Karpat Beşiktaş kalesini koruduğu ilk maçtan sonra dönemin ünlü spor dergisi Kırmızı-Beyaz'ın kapağında yer almıştı. |
Hakkı Kaptan genç Ethem’in
birkaç maç sonra piştiğine kanaat getirmiş olmalı ki, 1945-46 sezonunda kaleyi tecrübeli
Mehmet Ali’den çok o korudu. Onunla birlikte Faruk Sağnak, Şükrü Gülesin, Kemal
Gülçelik, Vedii Tosuncuk gibi genç isimler de takımın geçiş döneminde tecrübeli
yıldızlarla bir arada oynadılar. Birbirlerine çabucak uyum sağlayarak o sezon
İstanbul Liginde, ertesi sezon Milli Kümede şampiyon oldular. Türkiye futbol
birincisi olan Ankara Demirspor’u 4-0 yenerek dönemin süper kupası
diyebileceğimiz Başbakanlık Kupasını da kazandılar. Ethem Karpat yıllar sonra o
dönemin Beşiktaş takımını şöyle anlatmış: “Devrimizin en önemli golcüsü Baba Hakkı
ve onun yönettiği Sabri, Kemal, Şeref, Şükrü ve Vecdi gibi müstesna bir
Beşiktaş hücum hattına karşı oynamamanın getirdiği avantaj ile kalemi daha bir
emniyet altında koruduğumu itiraf etmeliyim. 40’lı yıllarda bir sezonda 80-90
gol atıyorlardı rakip kalelere. 2-3 gol yesen bile anında bir misli sayıyı
yolluyorlardı rakiplerimizin filelerine.” (Beşiktaş dergisi, Temmuz 2012)
Başbakanlık kupasını kazandıktan sonra Baba Hakkı ile birlikte omuzlarda. |
Ethem Karpat yukarıda
bahsettiğimiz başarılardan sonra iki İstanbul Ligi şampiyonluğu daha görerek
1951 sezonunda futbolu bıraktı. Futbol oynadığı yıllarda muhasebe bölümünde işe
başladığı Sümerbank’ta çalışmaya devam edip sosyal hizmetler şefi olarak görev
yaptı. Otuz dört senelik hizmetin ardından Sümerbank’tan emekli oldu. Futbolu
bıraktıktan sonra da Beşiktaş’la ilişkisini kesmemişti. 1965’ten itibaren divan
üyesiydi. Yetmişli yıllarda Süleyman Seba’nın da içinde bulunduğu İdealistler
grubunda yer aldı. 1977-79 arasında yönetim kurulunda görev yaptı.
Bu plaket son birkaç yılını geçirdiği odanın duvarında asılıydı. |
Beşiktaş tarihçisi Vala Somalı,
Ethem Karpat’ın özelliklerini şöyle tarif ediyor: “Rakip golcülerle karşı
karşıya kaldığı pozisyonlarda, kalesini korumak için gerektiğinde tekmelere,
tabanlara göğüs geren, gözünü budaktan sakınmayan fedakâr ve çok cesur bir file
bekçisiydi. Blokajları, hava toplarındaki zamanlaması, karşı karşıya kaldığı
rakip forvetlerin ne zaman, ne yapacağını sezinlemesi, yani sürat-i intikali,
en önemli meziyetleri olarak zikredilebilir. Şeref Stadının toprak sahasında
yaptığı muhteşem kurtarışlarıyla bazen kedi lakabını aldı, bazen de panter.
1948 yılında en az gol yiyen kaleci olduğundaysa spor sayfalarının manşeti
hazırdı: King Kong.” (Beşiktaş dergisi, Temmuz 2012)
Bu çerçeveli fotoğraf Ethem Karpat'ın yatağının başucuna asılıydı. |
Ethem Karpat da o yıllarda
kaleci olmanın güçlüğünü bir röportajda şöyle anlatmış: “Zamanımızda
koruduğumuz kaleye her maçta en azından otuz, kırk top gelirdi. Atlar
zıplardık. Hele yediğimiz tabanlar. Harpten çıkardık adeta. Maça gladyatör gibi
giyinip çıkardık. Bu yüzden sakatlanma da az olurdu. Şimdikiler defileye
çıkıyorlar sanki. Bir don, ince bir kazak. Eskiden toplar kaleye gülle gibi
düşerdi. Fenerbahçeli Melih Kotanca, Galatasaraylı ‘Katır’ Cemil, Harp
Okulundan Sabahattin Erman gibi çok sert şutları olan, aynı zamanda kalecilere
yıpratıcı şarj yapan santrforlar karşısında ayakta kalabilmek hiç kolay değildi
bizim zamanımızda.” (Aktaran Vala Somalı, Beşiktaş dergisi, Temmuz 2012)
Ethem Karpat’ın son yılları
futbolculuk günlerindeki gibi parlak geçmedi. Önce eşinin, ardından oğlunun
ölüm acısını yaşadı. Son yıllarında yürümekte de zorluk çekince arkadaşları
tarafından yaşlılara özel bir bakımevine yatırıldı. Takım arkadaşı Süleyman
Seba, kendi sağlığı bozulana kadar onu zaman zaman ziyaret etti. Ethem Karpat
takım arkadaşından yaklaşık bir ay önce, 17 Temmuz 2014’te hayata gözlerini
yumdu.
(Beşiktaş dergisi) |
Beşiktaş dergisi arşivini paylaşan Murat Arda'ya teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder