Memduh Gezer ismine ilk kez
birkaç yıl önce İzmir Kent Arşivinde bir araştırma yaparken rastlamıştım. 40’lı
ve 50’li yıllarda İzmir futbolunun tanınmış bir ismi olmakla birlikte,
kuşağının birçok futbolcusu gibi o da unutulanlar arasına karışmıştı. Memduh
Gezer, bizim kültürümüzde pek alışık olmadığımız bir iş yapıp anılarını kaleme
almış, fotoğraflarını ve hakkındaki gazete haberlerini saklamış, ardından
bunları yaşadığı şehrin arşivine bağışlamıştı. On gün kadar önce sessiz sedasız
aramızdan ayrılan Memduh Gezer’in aşağıda okuyacağınız kısa hayat hikâyesi
gerek onun kendi eliyle yazdığı anılarından, gerek bir yıl kadar önce
kendisiyle yaptığım sohbetten derlenmiştir.
23 Kasım 1924’te, İzmir
Bayındır’da doğdum. Rahmetli babam DDY istasyon memuruydu. Annem Bayındırlıydı.
Okula başlamadan önce İzmir’e geldik. Üç kardeştik. İki kız kardeşim vardı, en
büyükleri bendim. Basmane’de büyüdüm. Mahallemiz Altınpark’ta küçük bir saha
vardı. Mahalle arkadaşlarıyla orada taşlardan kale yapıp iki takım kurarak top
oynardık. Top oynamaya dalıp eve geç geldiğim günlerde dayak yediğim olurdu. O
zamanlar kırmızı-lacivert formaya âşıktım. Pazar günleri ne yapıp eder
Altınordu maçlarını seyrederdim. Sait Altınordu’nun ve Altaylı Vahap Özaltay’ın
futboluna hayrandım. Sait Abi’nin oyununu saha duvarından bile olsa seyretmek
benim için zevkti. Ben bu sahada ne zaman oynayacağım diye kendi kendime
söylenirdim.
Memduh Gezer (sağda) genç takımda arkadaşlarıyla. |
Bizim muhitte, Mezarlıkbaşı’nda
kabzımallık yapan Altınordulu bir yönetici vardı, Hancı Mehmet derlerdi. Ben on
altı yaşındayken oyunumu beğenen arkadaşlar beni ona götürdüler. Onun
vasıtasıyla bir maçta oynattılar beni ve beğendiler. Böylece Altınordu
kulübünün lisanslı futbolcusu oldum. Birinci takımla idmanlara çıkmaya
başladım. Aradan bir zaman geçti, bir gün Altınordu’nun Karşıyaka’yla maçı
vardı. Takımda bir oyuncu gelmemişti, idareciler sıkıştı. Beni bulup soyunma
odasına götürdüler. Heyecandan neler çektiğimi ben bilirim. Bana verdikleri
ayakkabı büyüktü, içine gazete kâğıdı koyup giydim. O gün sol açık oynadım. Güzel oynadığım için
herkes beni tebrik etti. Sait Abi, ‘Bundan sonra her gün idmana geleceksin,’
dedi. O sırada Yün Mensucat fabrikasında çalışıyordum. Akşam 5.30 borusu öttü
mü, derhal soluğu Sait Abi’nin yanında alıyordum. Maçlarda Sait Abi’ye pas
vermediğim vakit veya başkasına pas attığım ya da topu kaybettiğim vakit
bağırırdı bana. Ben kaçardım, o arkamdan koşardı.
Böylece 1942-43 sezonunda sol
haf olarak Altınordu birinci takımında oynamaya başladım. Sonraları sol açık ve
sağ açık mevkilerinde oynadım. 1943 senesi Nisan ayında asker oldum.
Askerliğimi denizci olarak yaptım. Önce İstanbul Kasımpaşa’daki talim alayında
eğitime gittim. Üç ay sonra beni Yavuz gemisine verdiler. İkinci Dünya Harbi
yüzünden o zaman karacılar üç, denizciler dört sene askerlik yapıyordu. Adnan
Bey diye bir yüzbaşı vardı. Ben sporcu olduğum için beni Yavuz gemisine aldı.
Gemimiz Gölcük’teydi, ara sıra manevraya çıkardık. Gemide benden başka
Fenerbahçeli Donanma Kamil, Kasımpaşalı Sabri, Vefalı Ördek Mustafa, İzmitli
Yusuf gibi o zamanın meşhur futbolcuları vardı. Daha sonra Vefalı Tatar Şükrü ve
kaleci Hilmi de geldi. Bizim takımımızın adı Harp Filosu idi. Kocaeli liginde
yer alıyordu. Donanma veya Yavuz Gücü de derlerdi.
Yavuz gemisinin güvertesinde (sağda). |
Biz gelmeden önce Denizaltı
takımı Donanma takımını her maçta yenermiş. Biz geldikten sonra yaptığımız ilk
maçı 3-1 kazandık. Ben o maçta iki gol attım. O maçtan sonra Gölcük’te büyük
sükse yarattık. Amirallikten gelen emirle sporcular nöbet ve angaryadan muaf
tutuldu. Takımımız 1942-43 sezonu Kocaeli lig şampiyonluğunu kazandı. Ertesi
sezon şilt maçlarında Denizaltı takımına yenilip kupayı kaybettik ama lig
şampiyonluğunu kimseye bırakmadık. Harp Filosu takımı Kocaeli liginde üst üste
dört sezon şampiyon oldu. Fakat asıl başarıyı 1945 Türkiye Futbol
Birinciliğinde kazandık. Önce İzmit’te yapılan grup maçlarına iştirak ettik. Bu
maçlarda Kasımpaşalı Tayyar ve Karşıyakalı Hakkı Çaktırma’yı takviye olarak
almıştık. Edirne ve Eskişehir şampiyonlarını yenip grup birincisi olduk. Ertesi
gün trene binip Mersin’e gittik. Balıkesir birincisi Karesi takımını 3-0
yendik. Zonguldak birincisini de 6-2 yendik. Mersin grubunun final maçı Harp
Filosu ile Mersin İdman Yurdu arasında yapıldı. 10 bin kişinin önünde
oynadığımız maçı 1-0 kazanıp gruplar arası şampiyonu olarak Ankara’da yapılacak
Türkiye Futbol Birinciliğine katılmaya hak kazandık.
Bu maçlara Ankara şampiyonu
Harp Okulu, İstanbul şampiyonu Beşiktaş, İzmir şampiyonu Altınordu ve gruplar
arası şampiyon Harp Filosu takımları katıldı. Birinci maçımızda Harp Okulu’na
9-1 yenildik. Altınordu’yu 2-1, Beşiktaş’ı 3-2 yendik. Harp Okulu Türkiye
futbol şampiyonu oldu, biz de Türkiye ikincisi olduk. İzmit’e döndüğümüz zaman
Amiral Şükrü Okan ve İzmit Belediyesi şerefimize ziyafet verdiler. Gemiye
döndüğümüz zaman donanma düdükleri çalındı. Bize mükâfat olarak yirmi gün izin
verildi. İzne geldiğim zaman babamın öldüğünü öğrendim.
Nihayet dört sene askerlikten
sonra 1947’de terhis oldum. Geleceğimi haber alan arkadaşlarım ve Altınordulular
beni Basmane istasyonunda büyük bir kalabalıkla karşıladı. Beni trenin
penceresinden çıkarıp omuzlar üstünde taşıdılar. Yani yere basmak ve annemle
dahi görüşmek nasip olmadan taksiye binip doğru kulüp başkanı Nazif Bey’in
yazıhanesine götürdüler. Orada lisans işlerim halledildi ve tekrar Altınordulu
oldum. Aynı zamanda belediyede memur olarak işe girdim. O zamanlar futboldan
aldığımız para ayda ya 50 lira ya 100 liraydı. O devirde şimdiki paralar yoktu.
Futbol hayatım boyunca en çok 200 lira maaş almışımdır. O yüzden başka işte
çalışmak zorundaydık.
1952'de Avrupa Güzeli seçilen Günseli Başar sembolik başlama vuruşunu yaparken Altınordulu Rıdvan ve Memduh ile hakem Ali Barçın onu seyrediyor. |
Ben geldiğimde İzmir Ligi
bitmiş, Kayagücü şampiyon olmuştu. (Meraklısı için not: Kayagücü askeri bir
takımdı.) Milli Eğitim Kupası (Milli Küme) maçlarına katılacak takımları
belirlemek için ilk dört sırayı alan takımlar dörtler diye maçlar yaptı. İlk
maçımı Altay’a karşı yaptım. Fevkalade oyun tutturdum. İzmir’de Kâhya Memduh
diye sükse yarattım. Dörtler maçlarında Kayagücü birinci, Altınordu ikinci
oldu. Fakat genelkurmay Kayagücü takımının maçlara katılmasına izin vermedi. O
zaman Altınordu ve Altay Milli Eğitim maçlarında İzmir’i temsil etti.
Beşiktaş takımı İzmir’de
Altınordu’yla bir maç yapıp berabere kaldı. Bu maçta ben çıkardığım güzel
oyunla Beşiktaş’ın antrenörü olan meşhur İtalyan yıldızı Meazza tarafından
takdir edildim. Beşiktaş’tan sonra İzmir’e Altay’ın davetlisi olarak
Yunanistan’ın Panionios takımı geldi. Birçok milli oyuncusu vardı. Altay’ı 4-2
yendi. İkinci maçı bizle yaptılar. İlk golü ben attım ve 2-2 berabere kaldık.
Onun ardından İngiliz ikinci küme takımı Queens Park Rangers takımı geldi. Bu
maçı 3-1 kaybettik.
1950 senesinde Karşıyaka
takımıyla Suriye ve Lübnan’a gittim. Karşıyaka kulübü bu maçlar için benden
başka Altınordu’dan Zeki, İzmirspor’dan Tarık, Demirspor’dan Ali Haydar, Yün
Mensucat’tan Tahir ve Cim Necati’yi takviye olarak almıştı. Üç gün üç gece
trenle yolculuk yaptıktan sonra gece yarısı Halep’e vardık. Halep’ten otobüsle
sekiz saat yolculuktan sonra sabah 8’de Beyrut’a geldik. Doğru otele gidip
yattık ve o gün maça çıkıp 2-1 yenildik. İkinci maçımızda Beyrut’un kuvvetli
bir Ermeni takımıyla oynadık. 3-0 galipken havaya sıkılan mermilerle korkmamıza
rağmen maçı 3-2 kazandık. Halep’teki maçı 5-0 kazandığımız zaman seyirciler
bizi omuzlar üzerinde taşıdılar. Birkaç gün sonra aynı takımla Şam’da rövanş
maçına çıktık. Hakemin kasıtlı idaresi ve aleyhimize verilen iki penaltıyla 4-3
yenildik. Ertesi sene aynı seyahate bu kez Altınordu kulübü olarak çıktık.
Ayaktakiler: Refik, Sait Altınordu, Zeki Egeli, Nazmi, Niyazi, Fehmi, Nebil. Oturanlar: Memduh Gezer, Melih, Vitali. |
1 Temmuz 1952’de bir inatlaşma
üzerine Altınordu kulübünden istifa edip Karşıyaka’ya geçtim. Karşıyaka’daki
ilk maçımda Kurban Bayramında tam kadrosuyla gelen Beşiktaş’a karşı oynadım.
Karşıyaka’da oynadığım sırada Ankara’da yapılacak Cumhuriyet Kupası maçları
için İzmir karmasına seçildim. İlk maçımızı İstanbul karmasıyla yani bir nevi
milli takımla yaptık ve 3-2 kazandık. İlk golü ben kafayla attım. Karşıyaka’da
iki sezon oynadım.
1954’de Metin Oktay’la birlikte
İzmirspor’a transfer oldum. Metin Yün Mensucat’tan gelmişti. 1954-55 sezonunda
İzmir şampiyonu olduk. O sezonun sonunda Metin Galatasaray’a gitti. Ertesi
sezon İzmirspor’la bir şampiyonluk daha kazandık. Ben o sezondan sonra
Altınordu’ya döndüm. Altınordu’da bir sezon daha oynadıktan sonra futbolu
bıraktım. 60’lı senelerde Altınordu genç takımını çalıştırıp İzmir şampiyonu
yaptım. Altınordu A takımında yardımcı antrenörlük yaptım. Bir süre Ülküspor’u
çalıştırdım.
Memduh Gezer’le yaptığımız
sohbette birkaç sene önce eşini kaybettiğini, iki çocuğunun işleri nedeniyle
İstanbul’da yaşadıklarını öğrenmiştim. 90’ını aşan yaşına rağmen yalnız
yaşadığı evinde kendi işlerini görecek kadar zindeydi. Altınordu forması
salonda, koltuğun üstüne itinayla serilmişti. Onun zamanının şartlarını
konuştuğumuzda, “Erken gelmişiz dünyaya” demişti. 18 Nisan 2015’te hayata
gözlerini yumduğunda, internet sitesinden açıklama yapan kulübü Altınordu dışında
medya dünyasından onu hatırlayan olmadı. Dilerim çocukken seyredebilmek uğruna
Alsancak Stadının duvarına tırmandığı Sait ve Vahap ağabeyleriyle buluşmuştur.
Bahis oynamak istiyorsanız Mobil Bahis Giriş sitemizde en yüksek oranlarla bedava bahis veren bir site olan Mobil Bahis üzerinden kuponunuzu kolayca yapabilirsiniz.
YanıtlaSil