Bir zamanlar İzmir’in beş takımı birden Türkiye 1. Liginde,
yani günümüzde Avrupa’nın bir takım ülkelerine özenerek “Süper” adı verilen ligde
mücadele ederdi. Bugün bu takımların dördü yeni birinci ve ikinci ligde yer
alırken İzmirspor ise birkaç yıldan beri bölgesel amatör ligde yaşam savaşı
veriyor. Diğer takımların seyirci desteğinde geçmişe göre fazla bir değişiklik olmadı
(hatta Göztepe’nin 1. Ligdeki ilk yıllarına kıyasla taraftar sayısını katbekat
arttırdığını söyleyebiliriz). Buna karşılık altmışların başında büyük seyirci
desteğine sahip “Şimşekler” günümüzde Yeşilyurt semtindeki derme çatma bir
stadyumun tek tribününü dolduran seyirci önünde oynuyor. Bir zamanlar 1. Ligi
dördüncü bitirme başarısını gösteren takımın görkemli günlerinin en önemli
tanıklarından biri Turgay Meto idi. İzmirspor’un formasını on sezon boyunca
giyip kaptanlığını yapan Turgay Meto ile Akhisar’daki çocukluk, İzmir’deki
öğrencilik ve futbolculuk yıllarını, 1. Ligde mücadele eden İzmirspor’u, o
yıllarda futbolcuların içinde bulunduğu koşulları konuştuk.
“1943’te Akhisar’da doğdum.
Herkes gibi sokaklarda top oynamaya başladım. Babam top oynamama kızardı, hatta
döverdi beni. Okumamı isterdi. O zaman Akhisar’da lise yoktu. Bütün
arkadaşlarım sabah Manisa’ya giderlerdi, akşam dönerlerdi. Babamın maddi durumu
iyiydi. Çiftliğimiz vardı, yanında sekiz on kişi çalışırdı. Yaklaşık 1.500
koyundan oluşan bir sürü vardı. Arkadaşlarım kışın buz gibi havalarda okumak
için sabahın karanlığında yollara düşerdi. O zaman kara tren var.
Akhisar-Manisa arası belki bir saatten fazla sürerdi. Döndükleri zaman da hava
kararmış olurdu. Menderes’in zamanında İzmir milletvekilliği ve Altay divan
başkanlığı yapan Muzaffer Balaban diye bir akrabamız vardı. Onun vasıtasıyla
beni İzmir Atatürk Lisesine yazdırdılar. O akrabamız benim velim oldu ve
1956’da Atatürk Lisesinde yatılı okumak için İzmir’e geldim.”
“Akhisar’dan İzmir’e okumaya
giden üç-dört ailenin çocuğu vardı. Sanki Avrupa’da okumaya gitmiş gibi
olmuştum. Atatürk Lisesi memleketin sayılı liselerinden biriydi. O zamanlar
İzmir’de okumak başlı başına bir olaydı. O yıllarda Akhisar-İzmir arası dört
saat sürerdi. İki saat Manisa, ondan sonra bir de Sabuncu Beli var. Yol şimdiki
gibi geniş değil. Oysa şimdi normal bir arabayla neredeyse bir saate indi bu
yol. Bir ara Akhisarspor’da antrenörlük yaparken İzmir’den gittim geldim
mesela. Babam okumamı çok istiyordu ama benim aklım fikrim futbol oynamaktaydı.
Zaten futbol yüzünden İzmir’de iki sene okudum, sonra Akhisar’da lise açılınca
orada bitirdim. Futbola hiç bulaşmasaydım yüzde yüz ya İTÜ ya da ODTÜ’de
okurdum; bütün arkadaşlarım gibi ben de doktor, mühendis, avukat ya da bankacı
olurdum. Ama futbol sayesinde Ege bölgesinde herkes tarafından tanınan Turgay
Meto oldum, o da işin ayrı bir tarafı.”
“Okuduğum yıllarda Atatürk
Lisesinde yaklaşık 1.500 kişi vardı. Futbol yüzünden orada bütün okul beni
tanıyordu. Hocalar da futbol yüzünden severdi beni. Bizim okulun hocaları adeta
yarı tanrı gibiydi. Okulun fuara bakan bir futbol sahası vardı. Ben
arkadaşlarıma nazaran iyi oynuyordum herhalde ki hocalar maçımız oldu mu
sahanın kenarına gelip izliyorlardı. Ben böylece ufacık bir çocuk olarak
farkında olmadan şöhret olmuşum. Üçüncü sınıftaki ağabeyler mesela benim ismimi
biliyordu. O zamana dek Atatürk Lisesi futbolda kuvvetli değildi. Basketbolda
ve atletizmde kuvvetliydi İzmir’de, bu dallarda sporcular yetiştirirdi. O
tarihe dek futbolda Namık Kemal Lisesi birinci olurdu. Benim oynadığım yıllarda
futbolda da kuvvetlendi okul.”
Okul maçları da Alsancak
Stadında oynanırdı ve bayağı kıran kırana maçlar olurdu. Mithatpaşa Sanat
Enstitüsü, Namık Kemal Lisesi, Ticaret Lisesi, Karşıyaka Lisesi gibi okul
takımlarıyla çekişirdik. Benimle birlikte iyi futbol oynayan bir iki arkadaş
daha takımda olunca, o güne dek futbolda adı geçmeyen Atatürk Lisesi de
şampiyon olamadı ama iddialı bir konuma gelmişti. Lisede okurken İzmir genç
karmasına da seçildim. Liseler arası maçlarda hakemler, antrenörler filan
görmüşler. Mesela Ali Barçın maçlarımızda hakemlik yapıyor, yetenekli oyuncular
dikkatini çekiyor. İzmir ufak o zamanlar, herkes birbirini tanıyor. Genç
karmanın antrenörü Sait Altınordu’ya tavsiye etmişler. Arkadaşlarım vasıtasıyla
beni idmana çağırmış. Gittim ama epey ufağım. Karmada Altaylı Ayhan, Göztepeli
kaleci Ali ve Nevzat, Altaylı sağ bek Yılmaz gibi isimler vardı. Ben onların
arasında ufak kalıyordum.”
“Sait Altınordu sonra
İzmirspor’a antrenör oldu. Beni de İzmirspor’a aldı. Henüz on yedi buçuk
yaşındaydım. Neden öyle dediğime gelince, on sekiz yaşını doldurunca genç
takımda oynayamıyorsun. Şimdi U-17, U-18 gibi kategoriler kuruldu. İzmirspor
menajeri Sami Özok beni önemli maçlarda genç takımda oynatırdı. Demek on sekiz
yaşımı doldurmamışım ki birkaç maçta oynadım genç takımda. Fakat sakatlanacağım
diye de korkarlardı. Aslında ben genç takımda yaşıtlarımla oynadığımda daha
mutlu oluyordum ama çaktırmıyordum! Çünkü rakiplerim de takım arkadaşlarım da
benim kadardı. Fakat A takımında oynadığım zaman mesela karşımdaki Lefter Abi
otuz dört yaşında. Yetenekliyim ama orta sahada oynadığım için gücüm yetmiyor,
sahalar çamur. Daha kemiklerim gelişmemiş, toplar gülle gibi. Topa kafanı
uzattığın zaman rakip senin kafana tekmeyi patlatırdı o zamanlar, ölürsen öl.
Şimdi o harekete hakemler daha başında hissedip faul çalıyor. Benim çok gözüm
patladı maçlarda!”
İzmirspor'un ünlü menajeri Sami Özok ve İstanbulspor'dan gelen Nazım ile İzmirspor sahasında bir idmanda. |
“İzmirspor’a ilk geldiğimde
takım şöhretli isimlerle doluydu. Benim dışımda bir tek genç milli takımdan
arkadaşım Bülent Buda’nın yaşı küçüktü. Diğerleri hep yirmi beş yaşın üstünde
futbolculardı, bir kısmı da otuzun üstündeydi – hepsi şöhret. Bir sene önce
Milli Ligde dördüncü olmuş İzmirspor. Ben o takıma transfer oldum. O zaman ne
Göztepe, ne Karşıyaka, ne Altay iddialıydı, İzmirspor vardı. Bir sezon önce
lisede okuduğum için yakından takip ediyordum. Fenerbahçe’yi 4-2, Galatasaray’ı
3-1, Beşiktaş’ı 3-0 yendiler. Büyük takımdı İzmirspor, zaten ona tav olup
gitmiştim. Yoksa beni Altay da Altınordu da istiyordu. Fakat İzmirspor’un o
şaşaası beni etkilemişti. Halk Sahasında idmanlarını seyrederdik. Bazen genç
karma olarak Alsancak Stadında idman yapardık. Biz çıkardık, onlar gelirdi.
Hatta onlarla genç karma olarak maç da yapmıştık.”
İzmirspor 1962-63 kadrosu. Ayaktakiler (soldan): Cengiz Karakayalı, Seyfi Talay, Erol Kaynak, Turgay Meto, Gürcan Berk, Doğan Akı. Oturanlar: "Rus" Erol, İrfan, B. Orhan, Zeki Şensan, Bülent Buda. |
“İzmirspor’da oynamaya
başlayınca okulda devamsızlık yapmaya başladım. Atatürk Lisesi devamsızlığı
kaldırmaz. Sporu tadında yapıp bırakacaksın. Ben okulun dışına taşmıştım o
zaman. İzmir beden terbiyesi yetkilileri mesela okula gelip genç milli takıma
katılmam için izin alıyorlardı. O zaman okulda devamsızlık yapmamış oluyorum
ama derslere de giremiyorum tabii. Haftada iki gün idmana gidiyordum.
Derslerime de çok çalışıyorum ama idmanlarda yoruluyorsun haliyle. Akşamları o
zaman mütalaa derdik, şimdi etüt deniyor herhalde, ders çalışırdık ama
yorgunlukla uykumuz gelirdi tabii. Haliyle notlarımız menfi olarak etkilendi.”
Son sene Akhisar’da lise
açılmıştı, son sınıfı orada okudum. Jimnastik hocasıyla kavga etmiştim. Yoksa
bütün hocalar beni mezun edecekti aslında. Jimnastik hocası aynı zamanda futbol
hocamızdı. 19 Mayıs hareketlerini de yapmamı istemişti. Halbuki yıl içinde
derslerde beni ayırıp topla idman yaptırırdı. Ben o hareketlerin hiçbirini
çalışmamıştım. Bana bir hafta mühlet verdi, yoksa karnede 1 veririm dedi. Ben
de inatlaştım ve çalışmadım. Gerçekten karneye 1 vermişti hoca. Benim de inadım
tuttu ve okuldan ayrılmaya karar verdim. Ben Akhisar’a dönünce Atatürk
Lisesinden aldığım bilgilerle rahat bir ders yılı geçirdim. İzmir’deki
bilgilerimle bugün hâlâ Fransızca konuşabilirim mesela.”
Turgay Meto (soldan ikinci), İzmirli ünlü hakem Ali Barçın ile (gözlüklü). |
Öğrencilik günleri, genç
karmaya seçiliş, İzmirspor’daki ilk yılları akıcı bir üslupla anlatıyor Turgay
Meto. Fakat futbol oynadığı yılların şartlarını sorduğumuzda yüzü birden
ciddileşiyor ve başlıyor madalyonun ters yüzünü anlatmaya:
“O zamanki şartlar tam bir
kepazelikti. Dakika bir sakatlandın çıkıyorsun, yerine oyuncu giremiyor. Kaleci
sakatlansa, kalecisiz oynuyorsun. Kaleye futbolculardan biri geçiyordu. Bu
şekilde yıllarca oynadık. Oyun sırasında sakatlandın mesela, git kenara sol
açığa bekle. Maç esnasında arkadaşın unutur sakat olduğunu, top sana gelir.
Koşarsın yakalayamazsın, tribünler sana güler. Sahada durduğun her dakika o
kanamayı arttırıyor. Hemen çıkman lazım, buz yapılması lazım. Hatta belki
hastaneye gitmen lazım ama hayır, oynuyorsun ve maçı bitiriyorsun. Hatta buz
diye bir şey bilmiyoruz biz o zaman. Hep sıcakla tedavi ediliyor sakatlık.
Ayağını kaynar su dolu kovanın içine sokuyorsun, daha beter oluyor. Bunu
yapanlar profesörler, spor hekimliği diye bir şey yok o zaman. O zaman
Cumartesi-Pazar üst üste maç oynardık. Cumartesi günü sakatlandın diyelim,
ertesi günkü maça yetişeceksin. Tedavi hep kaynar suyla yapılıyor, sıcak tedavi
yani. Öyle yapılınca ayak ertesi gün iyice şişerdi. Sen kendini tedavi olmuş
zanneder, öyle oynardın. Ama nasıl oynayacaksın, koşacak halin yok. Antrenör
bilir, ‘Tedavi oldun bak, oynarsın,’ diye sahaya çıkarır seni. Bir aspirin, bir
doping hapı verilirdi. Daha beşinci dakikada nüksederdi sakatlık. Bir gün önce
zaten ızdırap çekmişsin, o gün katlanarak artardı ağrı. Üstüne bir de tribünden
hakaret ve küfür işitirsin, ‘Koşsana şerefsiz!’ diye bağırırlar.”
Turgay Meto Karşıyaka'yı çalıştırdığı sırada takımın kaleci antrenörlüğünü yapan unutulmaz İzmirspor kalecisi Seyfi Talay ve menajerliğini yapan Karşıyaka efsanesi Gode Cengiz ile. |
(Yeni Asır) |
İzmir'de yetişen üç büyük futbolcu bir arada (soldan): Seyfi Talay, Metin Oktay ve Turgay Meto. |
“Yarı finalde Mısır ve
Suriye’nin bir araya gelmesinden oluşan Birleşik Arap Cumhuriyeti ile
oynamıştık. Onlarda amatörlük olduğu için aslında A milli takımlarıyla oynadık.
3-1 yendik onları, gollerin üçünü de ben attım ama maç sırasında çok vurdular
bana, sakatlandım. Finalde İtalya ile oynadık. Nedim Doğan kaptanımızdı.
Napoli’de 70 bin kişilik statta oynadık. Fakat beni tedavi etmelerine rağmen bu
maça yetiştiremediler. Nedim yalnız kaldı. Maç 1-0 gidiyordu, her an 1-1 olabilirdi.
İtalyanlar maç sırasında Nedim’i de sakatladılar. Burnu kırılmıştı galiba.
Maçtan çıkıp hastaneye götürdüler. Sonuçta İtalyanlara 3-0 yenilip gümüş
madalya aldık ama o da güzel bir sonuçtu. İspanyolları, Fransızları,
Yugoslavya’yı geride bıraktık.”
Amatör milli takım 1963'te Napoli'de düzenlenen Akdeniz Oyunlarında antrenör Sabri Kiraz ile birlikte. Turgay Meto sol başta oturan Sanlı'nın yanında. Sağdan üçüncü Ayfer Elmastaşoğlu. |
Turgay Meto pek bilinmeyen bir
olayı, bir maçlığına Altınordulu olmasının hikâyesini de anlatıyor: “Bir
maçlığına Altınordu forması da giydim. Sezon başında Sait Altınordu
İzmirspor’dan ayrılmış tekrar Altınordu antrenörü olmuştu. Beni de Altınordu’ya
götürdü. Fenerbahçe’yle yapılan özel maçta oynadım. Fakat İzmirsporlu
yöneticiler usulsüzlük yapıldı diye benim transferime itiraz ettiler.
Federasyon kulübü haklı bularak beni İzmirspor’a iade etti. Antalya’da yapılan genç milli takım
seçmelerinde İstanbul karmasında oynayan Erkan Velioğlu ile tanışmıştım. Sait
Hoca bir iki adam daha alalım demişti. Ben de o sırada Erkan’ın Karagümrük’ten
ayrıldığını, boşta olduğunu gazetede okumuştum. Onu tavsiye ettim. Erkan o
şekilde İzmir’e geldi, on yıl Altınordu’da oynadı ve takım kaptanı oldu. Halen
de arkadaşlığımız devam ediyor.”
İzmirspor 2. lige düştüğü 1967-68 sezonunda şampiyon olup tekrar 1. lige çıktığı zaman dönemin ünlü dergisi Fotospor Turgay Meto'yu takım arkadaşlarının omuzlarına aldırarak bu fotoğrafı yayınlamıştı. |
Söz para kazanmaktan açılmışken
milli voleybolcu kızı Tuba’nın kendisinden daha çok kazandığını belirtiyor
Turgay Meto: “Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Güneş Sigorta ve Karşıyaka’da
pasör olarak oynadı. Son olarak Çanakkale’yi şampiyon yaptılar. Şimdi antrenör
kursuna devam edecek. Benim kızım voleyboldan benden çok kazandı.”
Balıkesirspor’da futbolu
bıraktıktan sonra kursları tamamlayarak teknik direktör olmuş Turgay Meto.
Hatta sonraki yıllarda kurslarda hocalık da yapmış: “Sonradan kurs hocalığı yaptım, yani antrenör
hocası oldum. Erkan’lara, Nevzat’lara, Sanlı’lara kurs verdim. Onlardan ufak
olmama rağmen kurslara onlardan önce gitmiştim. Mesela Gençlerbirliği kalecisi
Köylü Selçuk vardı, benden bir hayli büyüktü. O futbol oynarken ben daha
bebektim! Onun hocalığını yaptım mesela. O bana hoca diyordu, ben ona Selçuk
Abi diyordum. Futbolculuk yıllarımda nelerden çektiysem o sorunları
antrenörlüğümde futbolcularıma mümkün olduğunca yaşatmamaya çalıştım.
Oyunculara en iyi ayakkabıları giydirdim, sakatlığını hissettiğim zaman hemen
oyundan çıkardım. Oyuncu maç sırasında oyundan çıkmak istemez ama oynayamaya
devam ederse bir haftada iyileşecek sakatlık iki ayda geçmez. Bunlara hep engel
oldum.”
Futbolculuğu gibi antrenörlük
hayatı da başarılarla dolu Turgay Meto’nun. Kuşadasıspor, Ispartaspor ve
İzmirspor’u 3. Ligden 2. Lige çıkarmış. Yine çalıştırdığı Akhisarspor ve
Karşıyaka ise şampiyonluğu kıl payı kaçırmış. Bunların en unutulmazı
Karşıyaka’nın 1980-81 sezonunda Göztepe ile giriştiği ve son maçta averajla
kaptırdığı şampiyonluk yarışı. Turgay Meto Karşıyaka’nın hocalığını yaparken
yakın arkadaşı Erkan Velioğlu ise Göztepe’yi çalıştırmış o sezon. Kısacası iki
arkadaş o unutulmaz 80.000 kişilik maçta rakip olmuşlar.
1980-81 sezonundaki 80 bin kişilik maçın öncesi. (Yeni Asır) |
Son kez Kuşadasıspor’u
çalıştıran Turgay Meto on beş yıl önce verdiği bir kararla antrenörlüğü
bırakmış. Bu konuda şunları söylüyor: “Baktım arkadan gençler geliyor, artık
yeter dedim. Zaten hiçbir zaman ihtiraslı olmadım. Sırası gelince herkes
bırakmasını bilmeli.”
Erkan Velioğlu (solda) ve Turgay Meto, üç sezon önce oynanan Karşıyaka- Göztepe maçından önce İzmir basınına bu pozu vermişti. (milliyet.com.tr) |
Turgay Meto artık eşi Neşe
Hanım ile birlikte İzmir’in Özdere beldesinde sakin bir hayat sürdürüyor. Komşularından
biri de yıllarca sahalarda rakip olarak mücadele etmesine rağmen çok yakın
dostluk kurduğu Erkan Velioğlu. Hepsine sağlıklı, mutlu bir ömür diliyoruz.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil