Babası Kırkpınar’da başa
güreşen pehlivanlarından biriydi. Kardeşi de Kırkpınar da güreşmişti. Şayet
futbolu, özellikle kaleciliği çok sevmese kendisi de kuşkusuz Türkiye’nin en
ünlü pehlivanlarından biri olacaktı. Fakat futbol aşkı ağır basınca altmışlı yıllarda
memleketin ünlü kalecilerinden biri oldu. Feriköy kulübünün birinci ligde
mücadele ettiği yıllar boyunca kalesini koruyan Necdet İnanç istikrarlı
performansıyla Milliyet gazetesinin düzenlediği yıldız krallığı yarışmasında
birinciliği kazanmıştı. Necdet İnanç’la nasıl kaleci olduğunu, Feriköy’deki
günlerini konuştuk.
“10 Ocak 1939’da Gönen'in Üçpınar köyünde doğdum. Babam eski Kırkpınar başpehlivanlarından Gönenli Kara Hüseyin’di.
Kardeşim Yaman İnanç da başaltı pehlivanıydı. Babam futbolu sevmezdi, güreşçi
olmamı isterdi. Babam Devlet Demiryollarında çalışıyordu. Bandırma’ya tayin
oldu. Orada başladım okumaya. Kardeşler diye bir takım kurduk. Önüne gelen
takımı yeniyorduk. Orada ticaret lisesi vardı. İki ağaç vardı bahçesinde. İki
ağaç arasında kalecilik yapardım. Her sabah kalkardım kapının pervazına işaret
koyar, boyum uzuyor mu diye bakardım.
Ceketi ters çevirip kalecilik yapardım. Tabii ceket zamanla parça parça
olurdu. Evde dayak yerdik tabii. O zaman hep sokakta, arsalarda top oynardık.”
(Akşam) |
“Sanat enstitüsüne gidiyordum.
Fakat top yüzünden her gün okuldan kaçıyordum. Bir gün müdür muavini çağırdı.
‘Oğlum günün doldu, al tasdiknameni, okuldan atılırsan bir daha okuyamazsın,’
dedi. Ben de tasdiknameyi alıp ayrıldım. Aşağı yukarı on sekiz yaşına kadar
Bandırma’da kaldım. Balıkesir genç karmasına seçilmiştim. Genç karmalar bölge
şampiyonu olduk. Denizli’ye maça gittik. Orada acayip bir top oynadım. Beni
hemen Ankara’ya gönderdiler. Genç milli takıma seçildim. Bursa’ya maç yapmaya
gittik. Orada ısınırken omzumda bir sakatlık oldu. Top oynayamadım doğru dürüst
ama iyi intiba bırakmışım.”
Bir Feriköy idmanında antrenör Lefter kaleci Necdet'i çalıştırıyor. Bilgin, Erol, İskender ve Müjdat izliyorlar. |
Necdet İnanç kendisini izleyen
Feriköylü yöneticilerin beğenisini kazanmıştı. Böylece 1957 senesinde, henüz on
sekiz yaşındayken İstanbul’a gelerek o tarihte İstanbul profesyonel ikinci
liginde mücadele eden Feriköy’de oynamaya başladı. Fakat Beylerbeyi maçında
onun hatasından yenilen bir gol yüzünden takım yenilip şampiyonluk iddiasını
kaybedince uzun bir müddet gözden düştü. O talihsiz maçı şöyle anlatıyor: “Bir
çift vuruş oldu ama ben çift vuruş olduğunu görmedim, serbest atış zannettim. Rakip
oyuncu vurdu, ben topu tutmak isterken gol oldu. Tutmasaydım oyun avut atışıyla
başlayacaktı. O gol yüzünden uzun süre takıma giremedim.”
(Fotospor) |
Gelgelelim futbol hayatı tam
başlamadan bitecekken güzel bir rastlantı eseri Feriköy’de tekrar gözde olmuş
Necdet İnanç. Bu rastlantıyı şöyle anlatıyor: “Bir gün tesadüfen Robert Kolej’e
gitmiştim. Milliyet gazetesi yazarları Robert Kolej sahasında Eczacıbaşı
müessesse takımıyla maç yapacakmış. Kahraman Bapçum sakatlanmış ve Milliyet takımı
kalecisiz kalmış. Benim kaleye geçmemi istediler. Ben çok iyi kurtarışlar
yapınca rahmetli Şakir Eczacıbaşı hem fabrikada çalışmamı hem de takımda
oynamamı istedi. Bir gün hazırlık maçı
yapmak üzere Feriköy sahasına gittik. O maçta Feriköy’ü yendik.”
Eczacıbaşı futbol takımında iki Feriköylü: Necdet İnanç (sol başta) ve İsmet Yurtsü (sağdan ikinci). (Milliyet) |
Fakat tam yeniden takıma
girmişken askerlik gelip çatmış ve Afyon’a gitmiş Necdet İnanç: “O sırada
askerliğimi yapmak üzere Afyon’a gittim.
Beşiktaşlı Süreyya ile birlikte Afyon Havagücü’nde oynuyorduk. Afyon’da
önümüze çıkan takımı yeniyorduk. En sonunda Türkiye amatör takımlar şampiyonu
olan Eskişehir Şekerspor’la berabere kaldık.” Necdet İnanç’ın askere gittiği
sıralarda Feriköy takımı İstanbul Mahalli Profesyonel Liginde şampiyon olduktan
sonra Bursa’da yapılan terfi maçlarını da başarıyla tamamlamış ve Milli Lige
katılmaya hak kazanmıştı. 1959-60 sezonunda Milli Lige katılan Feriköy’ün
antrenörlüğüne Gündüz Kılıç getirildi.
Ne var ki takım lige iyi başlangıç yapamadı ve ilk sekiz maçında sadece
bir galibiyet alabildi. Takım iyi oynamasına rağmen kalede Necdet’in eksikliği
hissediliyordu. Gündüz Kılıç yöneticilere, ‘Ne yapın edin bana Necdet’i
getirin,’ diyordu.
Feriköy 1959-60 sezonunda bir maçtan önce. Ayaktakiler: Masör Zeki, İsmet, Erdinç, Hüseyin Arık, Gündüz Kılıç, Burhan, Münacettin, Ahmet. Oturanlar: Rıdvan, Necdet, Ünal, Yaman, Samim, Hüseyin. |
“Rahmetli Gündüz Abi hemen bu
kaleciyi bulun demiş. Beni en sonunda Afyon’da buldular. ‘Hemen İzmir’e gel,’
dediler. Komutanımız bir binbaşı vardı beni severdi. Başçavuşla birlikte o bana
50 lira yol parası verdiler. O gece İzmir’e gittim. Otellerin çok olduğu
Basmane’ye gittim. Feriköy takımı nerede kalıyor diye birkaç yere sordum,
bilmiyoruz dediler. Ben dışarıda dolaşırken uzaktan Gündüz Abi’nin başını
gördüm. Hemen o tarafa gittim. Beni görünce o da nasıl koşuyor, sarıldık
birbirimize. Hemen otele götürdü, banyo yaptırdı bana. Ertesi gün yanlış
hatırlamıyorsam Karşıyaka ile maçımız vardı. 2-0 mağlup olduk. Ben ilk golü
yiyince ağlamaya başladım. Fakat ondan sonra dokuz sene Feriköy kalesini
korudum. Rahmetli Gündüz Abi’nin bana inanması sayesinde oldu bu. Afyon’da altı
ay kaldım. Daha sonra Yeşilköy’e tayinim çıktı ama o altı ayın bana çok faydası
oldu. Orada çok maç yaptım.”
Takım arkadaşı Müjdat Özgür ile. |
Necdet İnanç kaleye geçtiği ilk
maçta Karşıyaka’dan iki gol yemişti ama ondan sonra takımın performansında
belirgin bir düzelme başladı. Berabere biten Kasımpaşa maçından sonra Feriköy
üst üste tam sekiz maç kazandı. Necdet bunların üst üste dördünü gol yemeden
tamamladı. Böylece sezon başında herkesin düşer dediği Feriköy yirmi takımlı
ligi yedinci sırada bitirmeyi başardı. Necdet
İnanç’ın başarılı performansı federasyon ve milli takım yöneticilerinin de
dikkatini çekmiş, milli takıma çağırılması gündeme gelmişti ama talihsiz bir
şekilde bu şansını kaybetti. Bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Üst üste
kazandığımız maçlardan sonra Karagümrük’e mağlup olduk. O maçı seyreden Orhan
Şeref Apak benimle konuşmak istemiş. O gün zemin çok kötü olduğu için üstüm
başım çamur içindeydi. Onun karşısına öyle çıkmayayım diye duşa gitmiştim.
Benim gelmem gecikince bozulmuş gitmiş. Gittiğimde Avni Bulduk vardı, ‘Nah
görürsün artık milli takımı,’ dedi.”
(Milliyet) |
Sonraki iki sezonda, yani
1960-61 ve 1961-62 sezonlarında istikrarını koruyan Necdet takımının bütün
maçlarında yer aldı. 1963-64 sezonundaysa büyük bir başarıya imza attı ve
Milliyet gazetesinin düzenlediği Altın Yıldız yarışmasında, maç başına beş
yıldız üzerinden yapılan değerlendirmede toplam 107 yıldız toplayarak farklı şekilde
birinci oldu. “Altın yıldız ödülünde Varol’la çekişiyorduk. Ben bir maç
oynamamıştım. O zaman Cumartesi-Pazar üst üste maç yapılıyordu. Cumartesi
oynadığımız Beşiktaş’ı 2-1yendik. O maçta çok yorulmuştum. Ertesi gün oynamak
istemedim. Necati Abi (Karakaya) bana kızdı, ‘Sen oynamazsan yıldızın düşer,
Varol birinci olur,’ dedi. Eşfak Aykaç’ın hocalık yaptığı sezonda da yine bir
gün maça çıkmak istemedim. Eşfak Abi önce, ‘Tamam,’ dedi. Sonra maç vakti
geldi. Kadro okunuyor, baktım önce benim ismim okundu. ‘Hani ben
oynamayacaktım,’ diye sordum. Eşfak Abi, ‘Oğlum sen kalede dur yeter,’ diye
cevap verdi. Benim yedeğim Derviş’ti. Aslında o da iyi kaleciydi. Dokuz sene
boyunca beraber oynadık.”
Necdet İnanç’la birlikte eski
fotoğraflara, gazete kupürlerine bakarken bir haber dikkatimizi çekiyor.
Feriköy takımının toplu olarak onun nikâhına katıldıktan sonra sezon açılışı
yaptığını okuyoruz. Burada söze elli yıllık eşi Güner Hanım giriyor ve nasıl
tanışıp evlendiklerini anlatıyor: “Necdet’le 1963’te tanıştık. İş Bankası
Kurtuluş şubesinde çalışıyordum. İşe yakın olsun diye Feriköy’de rödeşose bir
daire tutmuştuk. Yanımızda Feriköy kulübü varmış. Haberim yok. Yukarıda
sporcular var, üç dört ay sonra çıkacaklar sonra siz yukarı çıkarsınız
dediler. Kulübün üstü teras, yanında
yazlık sinema çok güzel bir çayhanesi var, nargileler filan içilen keyifli bir
yer. Altı ay sonra taşındığı apartmana döndü. Çekme kat varmış. Bir akşam
terasa çıktım. Terasın kapısı bir açıldı, kara yağız bir oğlan. Meğer gelen
Necdet’miş. Bir gün bir Zambo cikleti aldım. İçinden bir futbolcu resmi çıktı. Çarpık
bacaklı bir sporcu. Arkasını çevirdim baktım. Kaleci Necdet – Feriköy, imzalı resmi getiren bir elektrik ızgarası,
bir de ütü kazanacak yazıyor. Bizim apartmandaki deli sporcu dedim çünkü Necdet
merdivenleri tek tek inmez, beş altı basamak birden atlardı. Bankaya geldim, gösterdim, ‘Biz biliyoruz
onu,’ dediler. Evlendikten sonra sorarlardı, ‘Necdet’i nasıl tanıdın?’ diye.
Ben de ‘Cikletten çıktı,’ diye cevap verirdim. Meğer Necdet çok meşhur bir
futbolcuymuşum ama benim haberim yok. 29 Temmuz 1965’te yemekli nişan yaptık.
Yüzükleri Necati Karakaya takmıştı. 30 Temmuz’da da evlendik.”
Necdet’le evlendikten sonra
futbolla ilgilenmeye, Feriköy’ün maçlarını takip etmeye başlamış Güner Hanım. Hatta
onun beslenmesini, uykusunu yakın takip altına almış: “Necdet kamplarda
uyuyamazdı. Ben evde uyuyacağım derdi. İdareciler de bilirdi ki, ben dokuz
buçuk on oldu mu onu yatırırım, sabah kahvaltısında yumurtanın sarısını ceviz
ve balla karıştırıp yediririm. Onun için izin verirlerdi.” Eşinin bu beslenme ve
yemek seçme meselesi yüzünden bir dönem Feriköy’ün antrenörlüğünü yapan Lefter’le
takışmasını da anlatıyor: Lefter belalısıydı Necdet’in. Ispanak yemezdi
Necdet. Taş yüzünden böbrek ameliyatı
olmuş. Ispanakta taş var. Yemeyeceğim der, o da yiyeceksin diye ısrar ederdi. Çorba,
makarna, pilav yüzünden kavga ederlerdi. Ankara’dan dönüyorduk. Geldi bana şikâyet
etti. ‘Yenge hanım sen bu adamla nasıl uğraşıyorsun?’ dedi. Ben ne oldu diye
sorunca, ‘Bu çok inatçı, onu yemem bunu yemem diyor, sen nasıl çekiyorsun
bunu,’ dedi.”
Soldan itibaren: Erol, İskender, İsmet, Necdet İnanç, Necdet Atsüren, Arif, Bilgin, Lefter, Müjdat. |
Söz deplasmanlardan açılınca
Necdet İnanç bir tespitini söylüyor: “İzmir’de nedense şansımız tutmuyordu.
Ankara’da acayip oynardık. İzmir’de de iyi oynardık aslında ama bir türlü galip
gelemezdik. Sonra şeytanın bacağını kırdık.” İzmir lafı geçince de İzmir
doğumlu Güner Hanım Alsancak Stadında Altay’la oynanan bir maç anısını
anlatıyor. “İzmir’de yaşayan teyzem, iki kızı ve malzemeci Tıs İhsan’la
birlikte çıktık tribüne oturduk. ‘Mahmut’a dikkat et Necdet, gol yeme,’ filan
dedim. Önümüzde kat kat ensesi olan bir adam oturuyordu. Necdet topu her
kurtarışında, ‘Şansına kurtarıyor, bu adamdan kaleci olmaz,’ ‘Bu Necdet
yaramaz,’ sürekli konuşuyor. Sahada yirmi iki kişi top oynuyor, adam Necdet’e
sardı, sürekli onunla uğraşıyor. Altay gol atınca adam adeta kudurdu. Bizde çıt
yok. Adam ‘Al sana Necdet, çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde yer, sen git
tarlada oyna,’ deyince beni sinir bastı. Omzuna vurdum. ‘Yeter artık daha ne
istiyorsunuz Necdet’ten?’ dedim. ‘Sana ne, babanın oğlu mu Necdet?’ dedi. Bu
sefer teyzem sinirlendi. O da öbür omzundan dürtüp bağırdı: ‘Babasının oğlu
değil kocası, kes sesini!’ derken biz gol atmışız. Tribünlerde çıt yok. Tıs
İhsan, ‘Yenge boş ver, gol attık,’ dedi. Ben ayağa fırladım. ‘Yaşa Necdet!’ der
demez bütün seyirci bana döndü, ‘İstanbullu, defol git memleketine,’ diye
bağırmaya başladı. Açtım çantamı, çıkardım nüfus kâğıdımı. ‘Ben miyim İstanbullu?’
dedim onlara. Okuyun doğum yerimi dedim. Meğer Necdet’in bir gözü de
tribündeymiş. Bizi izliyormuş maç sırasında.”
(Fotospor) |
Feriköy’ün 1. Ligdeki serüveni
dokuz sezon sürdü. Çok kısıtlı bütçelerle, çok dar kadrolarla ayakta durmaya
çalışan bu semt takımı, artık birer birer sahneye çıkan Anadolu şehirlerinin
rekabetine daha fazla dayanamadı ve 1967-68 sezonunda 2. Lige düştü. Necdet İnanç
2. Ligde de bir yıl daha Feriköy’ün kalesini korudu. Feriköy o sezonda bile
maddi imkânsızlıklara rağmen Samsunspor’la uzun süre şampiyonluk için çekişti
ancak ikinci yarıda gücü yetmeyince yarışı bıraktı. Necdet İnanç 1969-70
sezonundan itibaren Balıkesirspor’da forma giymeye başladı. 2. Ligde şampiyonluğu
hedefleyen Balıkesirspor iddialı bir kadro kurmuştu. Necdet İnanç’ın eski takım
arkadaşları Rıdvan Kaner ve Mahmut Evren de buradaydı. O sezon şampiyonluğu
averajla Boluspor’a kaptırdılar. Ertesi sezonda ise Giresunspor’un 1 puan
gerisinde ikinci sırada kaldılar. Necdet İnanç 1973-74 sezonuna kadar
Balıkesirspor forması giydikten sonra futbolu bıraktı.
Balıkesirspor 1972-73. Ayaktakiler: Mahmut, Enver, K. Veli, Nadir, Necdet, Onursal. Oturanlar: Özer, Ertuğrul, Sezer, Yaşar, Abdullah. (facebook.com/Mazideki Balıkesir) |
Son olarak kendi döneminde
kalecilerin imkânlarını, beğendiği kalecileri soruyoruz. “Bizim zamanımızda
kaleci antrenörü filan yoktu. Biz hepimiz arsalardan çıktık, kendi kendimizi
yetiştirdik. İdmanlarda antrenör takımla birlikte kalecileri de çalıştırırdı. O
şartlara rağmen çok iyi kaleciler vardı Türkiye’de. Arap Yılmaz, Varol, Seyfi
Abi’yi beğenirdim. Necmi topa atlamaz, çok iyi yer tutardı. Turgay takımı idare
ederdi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder