“Arnavutuz biz, dikkafalıyız.
Kuyruğumuzu keser, kasaba müdana etmeyiz.” Bu sözlerin sahibi Gürcan Berk ile
İzmir’in ünlü amatör kulüplerinden Çayırlıbahçe’nin lokalinde sohbet ediyoruz. Gaziantepspor’u
lig dördüncüsü, Eskişehirspor’u 2. Lig şampiyonu yaptıktan sonra çalıştıracak
takım bulamamasını bu sözlerle açıklıyor. Futbol oynarken yine bu “kuyruğu dik
tutma” tavrının bir sonucu olarak en verimli çağında içinde bulunduğu ortama
kızıp Almanya’ya giden Berk’le öncelikle çocukluk yıllarını, Metin Oktay’la
aynı mahallede birlikte büyüdükleri günleri konuşuyoruz:
“1936 İzmir doğumluyum.
Doğduğum mahalleye Darağacı deniyordu, Alsancak Stadının yanındaydı. On beş
yaşına kadar Metin Oktay’la beraber büyüdük. Sonra onlar başka yere taşındı.
Çocukluğundan beri Metin’i en iyi tanıyan benim. Alsancak İlkokulunda beraber
okuduk. Okulun tarihi binası hemen stadın yanındaydı. O okulu tribünü
genişletmek için yıktılar. Türkiye kadar geçmişine saygısı olmayan bir toplum
yoktur. Açık tribün bir ara sadece beş altı basamaktan oluşuyordu. Arkasında
selvi ağaçları vardı, onun arkasında da Yahudi mezarlığı bulunuyordu. Sonra
oraya Güzel Sanatlar Fakültesi yapıldı. Tribünün arkasındaki selvilerin arasında
kütükler ve halkalar duruyordu. Orada Yunanlıları asmışlar. Stadyumdan sonraki
mahallenin bugünkü ismi Umurbey ama o zaman Darağacı deniyordu. Yunanlılarla
ilişkiler düzelince değiştirdiler adını.”
Top oynayarak ayakkabıları
eskiyor diye babalarından dayak yiyen bir kuşağın mensubu olduğu için
kendisinin başına da aynı şeyin gelip gelmediğini sorduğumuzda şöyle cevap
veriyor: “Türkiye’de en şanslı futbolcu belki bendim. Babam Muharrem Berk
Altay’da oynamış geçmişte. Ben 1948 senesinde ilkokulu bitirdiğimde bana futbol
ayakkabısı ve bir top aldı. Hiç unutmuyorum top 5 lira, ayakkabılar 7,5
liraydı. Türkiye’de o yaştayken futbol ayakkabısı giyen yoktur. Babam sporu çok
severdi, uzun mesafe koşardı, bisikletten hiç inmezdi. 1980’lerde yarışlar için
Yunanistan’a gittiler. 3000 metrede birinci oldu, o zaman 82 yaşındaydı! Yani
sporculuk aileden geliyor.”
“O zamanlar Şark Sanayi faaldi.
Şu anda Alsancak Stadının biraz ilerisinde metruk duruyor. Bu fabrika
Belçikalılara aitti, o günlerde üç vardiya halinde tam iki bin işçi çalışıyordu.
Babam orada ustabaşıydı. Biz ve Metin Oktay’ın ailesi Şark Sanayi fabrikasının
lojmanlarında oturuyorduk. Lojmanların yanında arsa vardı. Bugün arsa kalmadığı
için futbolcu yetişmiyor. Biz o zamanlar taşlardan kale yapıyorduk. İkiye iki
veya üçe üç maç yapardık. Top mu vardı? Hayır. Annelerimizin çoraplarını çalar,
içine gazete doldurup iple sararak top yapardık. Bazen birkaç arkadaş fuar
içindeki tenis kulübünden tenis toplarını çalıp gelir arsada oynardık. Bugün
modern antrenman diye yapılan idmanlar var, üçe üç baskılı. Biz o zamanlar
bilmeden onu yapıyormuşuz. Metin hep benim rakibim olurdu. Aşağı yukarı on beş
yaşına kadar beraberdik. Burada Tepecik’ten Buca’ya doğru giderken Gürçeşme
vardır, o zamanlar yeni kuruluyordu. Ailesi orada bir ev yapıp taşındı. O
sıralarda Damlacık kulübüne girmişti. Sonra birer sene Yün Mensucat ve
İzmirspor’da oynayıp gol kralı oldu ve Galatasaray’a gitti.”
Gürcan Berk (sağ başta oturan) ilk kulübü İzmir Demirspor ile bir maçta. |
Altay 1956-57 kadrosu. Ayaktakiler: Coşkun, Hüseyin Kum, Kazım, Bayram Dinsel, Mustafa, Kaya Köstepen. Oturanlar: Nejat, Gönen, Akın Barhan, Doğan Akı, Gürcan Berk. |
Gürcan Berk 1956-57 sezonunda
Altay formasıyla İzmir Ligi maçlarının yanı sıra o yıl ilk kez düzenlenen
Federasyon Kupası maçlarında yer aldı. Bu maçlar sırasında İstanbullu
idarecilerin dikkatini çekti. Bunun sonucunda 1957-58 sezonunda Beşiktaşlı
oldu: “Yirmi bir yaşında Beşiktaş’a geldim. Sene 1957’ydi. Burada Rüştü Erdelhun
diye bir gümrük müdürü vardı. O sırada ismim yayılmaya başlamıştı. Rüştü Bey
beni çağırdı, ‘Gürcan seni Beşiktaş’a alacağız,’ dedi. ‘Olur,’ dedim. O zamanki
başkan Abdullah Kozanoğlu geldi, beni alıp İstanbul’a götürdü. Beşiktaş’ta iki
sezonda doksan dokuz maç oynadım. İlk sezonun sonunda İzmir’e tatile gelmiştim.
O zaman Altay’da Remondini vardı. Beşiktaş antrenör arıyordu. Kulüp adına ben
konuştum onunla. Böylece Beşiktaş’la anlaştı. 58 sezonu transfer ayında
Altay’dan Kaya, Gönen ve Faik’i istedi. Üçü geldiler, denemeye çıktılar fakat
Gönen gelmekten vazgeçti. Kaya santrfor oynuyordu. Bir gol attı, o da
İstanbul’da Real Madrid’e karşıydı. İdareciler onu bırakmak istediler. Şişli’de
bir evde beraber kalıyorduk. ‘Bence haf oyna, topa ve rakibe karşı oynamak daha
kolaydır,’ dedim. Nitekim Kaya hafa geçti, on sene oynadı.”
Beşiktaş 1957-58 kadrosu. Ayaktakiler: Nazmi Bilge, Gürcan Berk, Sofyanidis, Kaya, Kamil, Recep Adanır. Oturanlar: Münir, Ahmet Özacar, Varol, Özcan, Ahmet Berman. |
1957-58 sezonunda düzenlenen
Federasyon Kupasını da bir önceki sezon olduğu gibi Beşiktaş aldı ve böylece
Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasına katılmaya hak kazandı. Ne var ki daha ilk
turda karşısına o yılların en güçlü ekibi Real Madrid çıktı. İşte o maçla
ilgili hatırladıkları: “Çok gurur duyduğum bir maç var, Beşiktaş’ta oynadığım
Real Madrid maçı. O zamanki Real Madrid takımının seviyesi bugün bile yok! Di
Stefano, Puşkaş, Gento, Kopa, hepsi aynı takımdaydı. Bernabeu Stadında
tribünler hemen sahanın kenarındaydı, bizde olduğu gibi pist filan yoktu.
Tribünler uğulduyordu. Saha çimdi, tabii biz çim saha görmemişiz, neredeyse
koyun gibi otlayacağımız gelmişti. Oyuncular topa mermi gibi vuruyordu. Sağ bek
Kamil Üzülme vardı, ona, ‘Abi bunlar bizi öldürecek galiba,’ dedim. ‘Korkma,
bunlarda bir b.. yok,’ diye karşılık verdi bana. Neticede 2-0 yenildik.”
Beşiktaşlılar Divanyolu'ndaki Piyer Loti otelinde kampta. Ayaktakiler: Varol, Bahattin, Gürcan, Hayrullah, Kamil, Celal. Oturanlar: Faik, Ahmet Berman. |
Rövanş maçı son derece zıt
koşullarda yapılmıştı. Yağmurlu bir gün olduğu için o zamanki adıyla Mithatpaşa
Stadının toprak zemini balçık çamur olmuştu. 1-1 berabere biten maçın sonucunda
Real Madrid bir üst tura çıktı. Söz sahanın o günkü halinden açılınca Gürcan
Berk geçmişle günümüzü kıyaslıyor: “O günkü çamur sahalarda Beşiktaş’ta iki
senede doksan dokuz maç oynamışım. Bugün elli maç oynayanlar yorgunuz diyor.
Ayakkabıları plastik, çim plastik, top plastik. Biz kösele topla oynuyorduk,
kafa vurduğumuz zaman beynimiz sallanıyordu. Toprak sahada ızgaralı
ayakkabılarla oynuyorduk, bir süre sonra çiviler ayağımıza batardı. Malzemeci
onları haftaymda tekrar çakardı.”
İstanbul'daki Real Madrid maçı. Varol, Gürcan ve Puşkaş. (Hayat) |
Gürcan Berk’in Beşiktaş’taki
günleri uzun sürmedi. İkinci sezonun başlarında yöneticileriyle yaşadığı
ihtilaf sonucu sene sonunda takımdan ayrıldı. Neden öyle olduğunu ondan
dinleyelim: “Real Madrid maçından dönünce Karagümrük’le oynadık ve yenildik. O
zaman Kadri Aytaç Karagümrük’te oynuyordu. Ahmet ve Münir ile birlikte şike
yaptığımız gerekçesiyle kadro dışı bırakıldık. Günler geçti, temize çıktık ve
oynamaya başladık ama o ilk hafta Şeref Stadında Eşref Bilgiç idmana dahi
almadı beni. Bunun üzerine Hakkı Yeten’in yanına gittim. ‘Hâlâ şike yaptığımıza
inanıyor musun Hakkı Abi?’ diye sordum. ‘Bizde o intibayı bıraktın,’ diye cevap
verdi. Bunun üzerine onu tersledim. Bu olaydan sonra aramızda soğukluk kaldı.
Yönetim beni 50 bin liraya satışa çıkardı. O zaman Lefter Fenerbahçe’den o
parayı alıyordu. Alıcı çıkmadığı takdirde 20 bin liraya kulübümde kalacaktım.
Yönetim de o parayı kimsenin vermeyeceğini düşünmüş olmalı. Yöneticilerden
Faruk Sağnak’a rastladım, ‘Pazartesi kulübe gel görüşelim,’ dedi. Biraz sonra
birkaç laf taşıyıcı arkamdan yetişti, ‘Gürcan Abi, Hakkı Yeten senin için
kalırsa ben ona neler yapacağım diye konuştu,’ dediler. O zaman daha yirmi iki
yaşında gencecik bir insandım, beni yönlendirecek kimse yoktu. Beşiktaşlı
yöneticiler nerede kaldığımı bile bilmiyordu. Ben panikledim ve 20 bin liraya
Fenerbahçe’ye gittim.”
Fenerbahçeli futbolcular rövanş maçı için gittikleri Nice'te İzmirli şarkıcı Dario Moreno'nun verdiği yemekte. |
“İzmir’e geldim. İzmirsporlular
görüştü benimle. O zaman iyi bir takımdı İzmirspor. Ben de henüz evlenmemiştim.
Annemin babamın yanında kalayım diye tekliflerini kabul ettim. 1960-61
sezonunda İzmirsporlu oldum. O zamanın parasıyla 26 bin lira aldım. O zaman
Hatay Caddesi tarafında arsaların metrekaresi 2,5 liraydı. O parayla arsa alsam
bir sürü dairem olurdu ama ben 1961 senesinde evlendim. Eşimle Beşiktaş’ta
oynarken tanışmıştık. Evleri Akaretler’de, Beşiktaş kulübünün yanındaydı. O
sırada A milli takıma aldılar beni. Almanya’ya gittik. O zaman Lefter’le aramız
düzeldi. Antrenmanlarda eş olmuştuk. Fenerbahçe’de kalsaydım herhalde altı yedi
sezon oynardım.”
İzmirspor'da ayakta sağdan ikinci. |
“İzmirspor’da dört sezon
oynadım. 1964-65 sezonunda tekrar Altay’a geldim. Başkan Rıdvan Burçetin ile 20
bin liraya anlaşmıştık ama bir 5 bin lira aldım, üstünün ödemesinde aksamalar
başladı. Takımdaki diğer oyuncular da maaş alamıyordu. Ankara’da bir özel maça
gitmiştik. Önder ile aynı odada kalıyorduk. Ona, ‘Ben Almanya’ya gideceğim,’
dedim. Eşim Alman Lisesi mezunuydu. Almanya’ya maça gittiğimizde Hannover’de
kamp yapmıştık. Orada tanıştığım Türk öğrenciler vardı. Milli takıma ilgi
göstermişlerdi, onlardan yardım alırım diye düşündüm. Böylece Önder ile beraber
oraya gittik. Önder Stuttgart’a gitti, ben Hannover’e gittim. Bizim talebeler
beni bir antrenmana götürdüler. Çift kale oynadık, beni beğendiler ve almak
istediler. Karı koca çalışıyorduk. Üç sene boyunca keyfine çeşitli amatör
takımlarda oynadım.”
(Yeni Asır) |
“1967’de tatile gelmiştik.
İzmirspor sahasına gitmiştim. Kulübün eski oyuncularından Tarık Gençay’la
sohbet ediyorduk. O sırada yanımıza Naci Erdem geldi. 2. Ligde oynayan
Edirnespor’a antrenör olmuş. Beni oraya almak istedi. 50 bin lira transfer
parası verileceğini söyledi. O zamanlar iyi paraydı bu. Böylece Edirnesporlu
oldum. İki sene bu takımda oynadıktan sonra futbolu bıraktım. Ardından kursa
gidip antrenör oldum.”
Edirnespor'da Naci Erdem'le. (Fotospor) |
Antrenörlük mesleğine Altay
genç takımında başlayan Gürcan Berk daha sonra İzmirspor’u çalıştırdı. Sabri
Kiraz’ın A milli takımı çalıştırdığı dönem iki maç yardımcılığını yaptı.
Ardından ümit milli takım teknik direktörlüğüne getirildi. Fakat kendi
ifadesiyle o dönem çok az maç yapıldığı için takımın başında hiç sahaya çıkma
fırsatı bulamadı. 1980-81 sezonu ortasında görev aldığı Gaziantepspor’u lig
dördüncüsü yapınca ertesi sezon Sakaryaspor talip oldu. Gerisini ondan
dinleyelim: “1981’de oraya gittim. Takım
lige yeni çıkmıştı. Fenerbahçe’nin gözden çıkardığı ne kadar oyuncu varsa
hepsini almışlar. Tuna, Zafer, kaleci Fuat, Yenal, Coşkun oraya gelmişti. Oğuz
Çetin o sırada genç takımda oynuyordu, henüz on sekiz – on dokuz yaşındaydı.
Üçüncü maçta onu A takıma aldım. O kadar kurt futbolcunun içinde öyle bir genci
oynatmaya herkes cesaret edemezdi.”
Sezonun son maçında İstanbul'da Beykoz'la berabere kalarak şampiyonluğunu ilan eden Eskişehirspor. Gürcan Berk ayakta ortada eşofmanlı. |
Gürcan Berk’in o yıllardaki en
dikkat çekici başarısı 2. Lige düşen Eskişehirspor’u 1983-84 sezonunda şampiyon
yapıp tekrar 1. Lige çıkarmasıydı. Ardından Galatasaray’a gitmesi gündeme
geldiyse de gerçekleşmedi: “Eskişehirspor şampiyonluğu kazandıktan sonra
beklemedeydim. O sırada Galatasaray’ın başına Derwall getirilmişti. Bir gün
Fenerbahçe Stadına Galatasaray’ın bir maçını seyretmeye gitmiştim. Tribünlerden
inerken Ergun Gürsoy’la karşılaştık. Beni ertesi sabah 11’de işyerine çağırdı.
Ertesi gün gittim, ‘Derwall’in yardımcısı olacaksın,’ dedi. ‘Gurur duyarım,’
diye karşılık verdim. Kulübe gittik. O zaman Ali Uras başkandı. Yanında
Derwall, Alp Yalman, o zaman altyapı sorumlusu olan Yılmaz Gökdel vardı. Alp
Yalman, ‘Ben Avrupa’ya gidiyorum, uçağı kaçırmamam lazım,’ deyip çıkınca
toplantı dağıldı. Mustafa Denizli o zaman altyapıda çalışıyordu. Henüz
diploması filan yoktu. O toplantıdan bir hafta sonra Mustafa getirildi
yardımcılığa.”
Gürcan Berk çeşitli takımları
çalıştırdıktan sonra aktif futbol hayatını bıraktı ve bir müddet spor yazarlığı
yaptı. Baş eğmeyen kişiliği yüzünden bir takımda uzun süre kalamadığından daha
tanınmış bir futbolcu olma fırsatını yakalayamadı. Buna rağmen futbol
oynamaktan dolayı pişman değil. Son sözleri şöyle oluyor: “Ayaklarım sayesinde
çok güzel bir hayat yaşadım. Ayaklarıma müteşekkirim ben. Tanrı bana bu
yeteneği vermiş, ben onların sayesinde bir yere geldim.”
Gürcan Berk'in nikah şahitliğini Naci Erdem yapmış. |
güzel yazı eline sağlık
YanıtlaSil