Üniversite tahsili için
Ankara'ya gelip Gençlerbirliği'nde futbol oynayan, burada dokuz sene geçirdikten
sonra memleketi Adana'ya dönen bir isim Orhan Yüksel. Memleketine geldikten
sonra yerel rekabetin iki büyük ismi Adanaspor ve Adana Demirspor formalarını
giymiş. Teknik direktörlük hayatında da bu iki rakip kulüpte çeşitli dönemlerde
görev yapmış. Yaklaşık son yirmi yıldır İzmir'de yaşıyor. Biz de kendisiyle
İzmir'de görüşüp eski günler üzerine sohbet ettik. İşte Orhan Yüksel'in hayat
hikâyesi:
"12 Mart 1939 Adana
doğumluyum. Reşatbey mahallesinde doğup büyüdüm. Babam kereste ticaretiyle
uğraşıyordu. Ben beş kardeşin en küçüğüydüm. Benim bir büyüğüm Halil Yüksel de
top oynardı. O felaket top oynardı ama erken gelmiş dünyaya. Yaz olunca
yüzerdi, kış olunca top oynardı. Hatta Galatasaray istedi bir ara, oraya gitti.
Fakat çok yakışıklı ve çapkındı, duramadı orada. Yüzücü olarak Türkiye
şampiyonu oldu, Avrupa'ya gitti. Komple sporcuydu; voleybol maçı olur oynar,
basketbol maçı olur oynar. O tarihlerde Adana'da Demirspor vardı, Torosspor,
Sümerspor, Seyhanspor gibi amatör takımlar vardı. Daha Adanaspor kurulmamıştı.
Abim de İdman Yurdu kulübünde oynamıştı."
"Ben de küçük yaştan
itibaren top peşinde koşmaya başladım. Akşam eve geldiğim zaman babam ayağıma
bakardı ayakkabılar sağlam mı diye. Ben de ayakkabıyı çıkarır, yalınayak
oynardım. O yüzden anlayamazdı babam top oynadığımı. Yalınayak oynamanın öyle
bir zevki vardı ki. Zaten oynadığımız toplar süngerden yaptığımız veya para
toplayabilirsek aldığımız toplardı. Bazen zengin bir çocuk olurdu, topu olduğu
için takıma alırdık. O zamanlar Adana'nın her tarafı tarlaydı. İki taş oraya,
iki taş öbür tarafa - tamam. Penaltı olduğu zaman kaleciyi çıkarırdım, kaleye
ben geçerdim. Biz penaltı kazandığımız zaman da ben atardım. Bazıları küçükten
belli oluyor."
"1956-57 sezonunda lisanslı
futbolcu oldum. Paksoy diye Adana'nın meşhur bir yağ fabrikası vardı, sportif
faaliyetlere el atmak istemişler. O sene Paksoy takımı yeni kurulmuştu. Bana da
gelir misin dediler. Oynamak istiyordum ama yaşım küçüktü, lisansım çıkmıyordu.
O takımın antrenörü bizim mahallenin adamıydı. Gavur Tahsin derlerdi,
yapamayacağı iş yoktu onun. Ben yaşım küçük deyince, Gavur Tahsin, 'Sen karışma
ben hallederim,' dedi. O sene Paksoy'da oynadım. Kulüp Türkiye çapında
oyuncular toplamıştı. Gençlerbirliği'nden de bir stoper transfer etmişlerdi. İşte
o stoper Ankara'ya haber yollamış. Ben hukuk fakültesine yazılmak için
Ankara'ya gidecektim. 'Burada çok iyi bir santrfor var, ne yapın edin onu alın,
sakın kaçırmayın, zaten okumaya gelecek,' diye telefon etmiş. Birkaç gün sonra
bir baktık, bize Ankara'dan bir haber, 'Gelir misin?' diye soruyorlar. Zaten
geliyorum dedim."
Orhan Yüksel (solda) genç milli takım kampında, Gençlerbirliği'nde beraber oynadığı merhum Tugay Özçeri ile. |
"O sene liseyi
bitirmiştim. Onlar da çağırınca bizim imkan çoğaldı. Yoksa babam yollayamazdı.
Böylece 1957-58 senesinden itibaren Gençlerbirliği'ne katıldım. Kulüp yatacak
yer, yemek veriyordu. Yine amatör futbolcu olarak oynuyordum. İlk sezonumda
genç milli takıma seçildim. Genç millileri Cihat Arman çalıştırıyordu o zaman.
Ankara'ya okumaya geldik ama okula devam edemedik. Genç milli takım kampına
gittik, bir ay kaldık. Bir ay da Lüksemburg seyahati sürdü. Orada Avrupa
Gençler Şampiyonasında mücadele ettik. Ankara'ya geldiğimde başlangıçta
sabahları okula gidip not tutuyordum. Antrenman öğleden sonraydı. Fakat milli
takımla iki ay gidince okul yarım kaldı."
Genç milli takımın 1958'de Lüksemburg'da katıldığı Avrupa Şampiyonasında Orhan Yüksel gol peşinde. |
"Gençlerbirliği'ne ilk gittiğimde
o kadar zayıftım ki beni antrenmanlara çıkarmazlardı. Sezon hazırlık
antrenmanlarına çıkmıştım. Ondan sonra haftada bir antrenmana çıkar, sonra
maçta oynardım. O kadar zayıftım. Gençlerbirliği Milli ligden önceki son Ankara
Ligini dördüncü olarak bitirdi ve böylece Milli Lige katılmaya hak kazandık.
Milli lige girdiğimiz zaman kaleci Selçuk geldi. Bizim Adana'dan Cumali sağ
bekti, İhsan vardı stoper, sol bek
Aykut. Rahmetli Tugay haf oynardı, futbolu çabuk bıraktı ve diplomat oldu.
Tevfik, Burhan çok iyi orta saha oynardı. Zeynel, Naci, Burhan, Orhan, Faik,
Selçuk, Baba Tevfik. Biz bu isimlerle dokuz sene beraber oynadık. Bunlar hiç
değişmedi. Abdullah gelince ben santrfordan sol içe geçtim. O askeri okul
öğrencisiydi. Hapis yatırdık öyle aldık onu. En çok Yüksel Doğanay ile çalıştık
Gençlerbirliği'nde. Zaten futbolcuydu, bir-iki sene beraber oynadık. Sonra
bıraktı, o zaman kurs murs yoktu, hemen antrenör oldu. Sonra sekiz sene devam
etti. Tank gibi bir oyuncuydu, o yüzden Taşkafa Yüksel derlerdi. Çok iyi bir
insandı rahmetli."
Gençlerbirliği yıllarını
konuşurken Orhan Yüksel'e İstanbul'da Fenerbahçe'yle oynadıkları ve kendisinin
de bir gol attığı meşhur "rozet maçını" soruyoruz. 5 Mart 1961'de
oynanan maçın bu isimle anılmasının sebebi, rivayete göre maçtan birkaç gün
önce Gençlerbirliği başkanı Orhan Şeref Apak'ın, 'Yenilirsek yakama bir ay
boyunca Fenerbahçe rozeti takacağım,' demesiydi. Çeşitli demeçlerle gerilen
ortamda Fenerbahçe'nin bir golünün sayılmaması sonucu saha karışmış, 27 Mayıs
askeri rejiminin hüküm sürdüğü o günlerde sahaya subaylar girmişti. Orhan
Yüksel 3-3 biten bu maçla ilgili şunları söylüyor: "Rozet maçında sahanın etrafı
bile insan doluydu, sahanın içine insan alınır mı? Pistte oturuyorlardı. Bir de
yine Fener Macaristan'da Csepel'i yenmişti bir Çarşamba günü, Pazar günü bize
geldiler. 19 Mayıs Stadının pisti doluydu o gün. Demek ki futbola alaka varmış
o zamanlarda. İstanbul'daki o rozet maçının o kadar kalabalık olmasının sebebi
Orhan Şeref beydi. Hariciyeci, müthiş bir adamdı. O senelerde kazanan takım
deplasmanda olsa bile hasılatın yüzde 60'ını alıyordu. Beraberlikte yarı yarıya
paylaşılıyordu. Orhan Şeref hasılat olsun diye kızdırdı işi. Çok seyirci gelsin
diye bir laf atayım ortaya dedi. Hakikaten tıklım tıklımdı o gün stat. Bizim
kulüp hayatının hasılatını yaptı."
Orhan Yüksel (sağdan üçüncü) Gençlerbirliği'nde oynarken yaptığı askerlik hizmeti sırasında ordu milli takımında oynamış. Sağ başta Yıldırım İper ve onun yanında Necmi Mutlu görülüyor. |
Ankara 19 Mayıs Stadında bir Gençlerbirliği-Hacettepe maçında Orhan Yüksel gol atarken. |
Orhan Yüksel Gençlerbirliği'nde
başarılı futbolunu her sezon attığı gollerle sürdürünce İstanbul takımlarının dikkatini çekmişti. Nitekim
Gündüz Kılıç'ın isteğiyle Galatasaray devreye girmiş, İstanbul'a gidip
sarı-kırmızılı kulüple ön sözleşme bile imzalamıştı. Fakat kulübü karşı çıkınca
bu transfer gerçekleşmedi. "Bir ara Galatasaray istedi beni ama gidemedim.
Bana 25.000 lira teklif ettiler ama kulübe bir şey vermediler. Öyle olunca
kulüp de gitmeme izin vermedi. Bir idareci, 'Seni bırakalım da kulübü mü
kapatalım?' demişti." Orhan Yüksel dokuz sezon boyunca formasını giydiği
Gençlerbirliği'nde 235 maçta 71 gol atarak, kırmızı-siyahlı kulübün en golcü
üçüncü futbolcusu olarak tarihe geçti. (http://gencler.org/golcu_istatistik.php)
1966-67 sezonundan itibaren
memleketi Adana'ya dönen Orhan Yüksel'in ilk kulübü Demirspor oldu: "O
zaman dört senelik mukavele yapılıyordu. İlk iki sene bittikten sonra kulüp iki
sene daha uzatma hakkına sahipti. Sonra o dört sene bittiğinde futbolcu serbest
kalıyordu. Ben de öyle serbest kaldım. O sırada Adana Demirspor istedi beni.
Zaten babam da çağırıyordu. 'Yeter artık, dokuz senedir gurbettesin,' diyordu.
Demirspor'da iki sene oynadım. Takım kötü durumdaydı. Denize düşen yılana sarılır
misali bizi istediler. Biz de Adana çocuğuyuz, gidelim kurtaralım dedik.
Kurtardık da, hatta gol kralı bile oldum ama o sırada görev yapan yönetimle pek
uyuşamadık. Adanaspor'a geçtim. Orada antrenör de oldum, futbol da oynadım."
Adana Demirspor'un efsanevi
isimleriyle birlikte oynayıp oynamadığını sorduğumuzda şunları anlatıyor Orhan
Yüksel: "Demirspor'da meşhur Füze Selami vardı. Beni gol kralı yaptı. Çok mükemmel bir insandı. Mesela faul
atacağız, ben 'Dayı topu üstten aşır,' diyordum. Barajın yanında ofsayt
olmayacak şekilde duruyordum. Selami abinin ayağı mükemmeldi. Herkes vuracak
diye bekliyor, kaleci gergin. O dediğim gibi bana aşırıyor, ben de boş kaleye
atıyorum golü. Sadece gol atmayı değil, attırmayı da seviyordu. Müthiş
özveriliydi. Demirspor'da kaldı, yoksa Avrupa'ya bile giderdi. Kartal Yaşar ve
o - ikisini İstanbul kulüpleri çok istedi. Bence Türkiye'nin değil Avrupa'nın
her takımında oynardı o ikisi. İnanılmaz zekiydiler, inanılmaz tekniktiler,
inanılmaz seviyorlardı bu işi. Kartal Yaşar stoper oynuyordu; aynı Beckenbauer
gibi dört defa, beş defa çıkardı ileri. Gol attırır gelirdi. O zaman
Beckenbauer filan yok daha. Bir koridor buluyordu önünde, bir iki duvar pasıyla
bir bakıyorsun kaleciyle karşı karşıya kalıyordu."
Orhan Yüksel Füze Selami'yle
ilgili bir de şu müthiş anıyı anlatıyor: "Adana Demirspor ilk kez Milli
Lige çıktığında bir sezon boyu maçlarını hep Ankara'da oynadı (1960-61 sezonu).
Bir Cumartesi biz maç oynadık, çıktık tribüne. Bizden sonra
Demirspor-Galatasaray maçı vardı. Bir ara santra yuvarlağının iki metre önünde
faul oldu Demirspor lehine. Selami abi topu koydu oraya, gerildi, gerildi.
Tribünde konuşmaları duyuyorum, 'Manyak mı bu adam, Turgay'a santradan gol
atacak' diye. Selami geldi topa bir çaktı, çatala. Kaleyi kapatan o dev Turgay
olduğu yerde kaldı."
1968-69 sezonundan itibaren
Adanalı gol kralının yeni takımı, Demirspor'un başlıca rakibi Adanaspor oldu.
Yeni takımına geçer geçmez de kaptanlığa getirildi: "Adanaspor'a bir ara
Molnar antrenör oldu. O zaman Fenerbahçe'den meşhur Puşkaş Ergun'u transfer
ettik. Molnar onun takım kaptanı olmasını istiyordu ama arkadaşlar oylama
yapalım dedi. Arkadaşların oylarıyla kaptanlık yine bende kaldı."
1970-71 sezonunda teknik
direktör Bülent Eken yönetiminde, ikinci ligde grubunda şampiyon olan Adanaspor
tarihinde ilk kez birinci lige çıkarken Orhan Yüksel'le beraber Yugoslavya'dan
gelen Corce Miliç başarıda önemli pay sahibi olmuştu: "Füze Selami beni
gol kralı yapmıştı, ben de Adanaspor'da Miliç'i gol kralı yaptım. Baktım adam
müthiş. Böyle şey olmaz. Bize gelmeden önce Kızılyıldız'da oynuyormuş. Ailecek
görüşüyorduk. Dedim, 'Senin ne işin var burada?' Yıldız futbolcuydu, Türkiye'ye
gelen en büyük futbolculardandı. Bir sinir krizi geçirmiş, ne olmuşsa artık tam
bilmiyorum. Öyle olunca futbolu bırakmış. Bizim Adana'da bir sürü Boşnak vardı.
Onlar duymuşlar futbolu bıraktığını, çağırmışlar. İlk gün geldi, baktık adam
hamal gibi duruyor. Sonra bir soyundu, böyle bir şey olmaz. Adaleler
fışkırıyor, nereye sakladın onları? Bir zeka, bir teknik, bir sürat. O olmasa
imkân yok şampiyon olamazdık. Tek başına bir oyuncunun takımı şampiyon yapması
mümkün değil tabii ama çok katkısı oldu. Zaten ondan sonra Beşiktaş'a gitti,
sonra da antrenör oldu. Öyle uyanıktı ki, ben santrforum o sol iç oynuyor. Ben
seslendiğim zaman bir bakıyor, beni görüp topu veriyordu. Alacağını biliyordu
çünkü. Çok iyi anlaşırdık. Santrada mesela bir duvar pası yaptık diyelim, ben
topu verdim mi bir daha takip etmezdim. Direkt kaleye giderdi."
Orhan Yüksel Adanaspor'da
futbolculuğunun son sezonunda (1972-73) antrenörlük hayatına da adım attı:
"Eskiden futbolcular oynarken bir yandan teknik direktörlük kursuna
gidebiliyordu. Adanaspor'a Gündüz Tekin Onay gelmişti. Bana bir yardımcı lazım
dedi. Beni Ankara'dan tanıyordu. 'Bu işin sonu yok, artık oynadığın yeter.
Nasıl olsa antrenörlüğe atılacaksın, bana yardımcı ol' dedi. Ben Adana'yı ve
Çukurova'yı çok iyi bildiğim için benim yardımcısı olmamı tercih ediyordu.
Adanaspor'un birinci lige çıktıktan sonraki ikinci sezonuydu. Onun isteğiyle o
sezon futbolu bıraktım. Üç sene onunla beraber çalıştık. Sonra yönetim değişti.
Bizim çok sevdiğimiz yönetim kurulu gitti. Öyle olunca Gündüz hoca ben çalışmam
dedi. Ben Gündüz Tekin Onay gibi hoca görmedim. Her bakımdan - yönetimi,
futbolcuları yönlendirmesi, taraftarı yönlendirmesi, antrenman bilgisi
mükemmeldi. Antrenman nasıl yapılır onun sayesinde öğrendik. Çok zekiydi ve
hatipti, çok iyi konuşurdu. Ayrıca kalıplı, cüsseli bir insandı. Ufak tefek bir
antrenör oldun mu, futbolcular pek takmaz. Onunla çalışmak hem zor hem kolaydı.
Onu anlamak lazım. İnanılmaz otoriter bir insandı ama futbolcu haklarını çok
korurdu. Üç senelik beraberliğimizde ondan çok yararlandım."
Adanalı Yılmaz Güney bir maçtan önce Adanaspor kaptanı Orhan Yüksel'e başarı diliyor. |
Orhan Yüksel yetmişli yılların
ikinci yarısında iki Adana takımında çeşitli defalar teknik direktörlük yaptı:
"Adanaspor'da başladıktan sonra Demirspor'da teknik direktörlük yaptım.
Oradan tekrar Adanaspor'a geldim. İki takım arasında gidip geldim yani.
Seksenli yıllarda dört sene Bandırmaspor'a gittim geldim. Bir sene çalışıyorum
mesela, sonra ayrılıyorum başka bir hoca geliyor. Sonra sıkıştılar mı beni
çağırıyorlardı. Sonra Milas'a gittim, üç sene yine gidip gelmelerle orada
çalıştım. Bucaspor'da çok harika bir takım yaptık, şampiyon bile olabilirdik.
Müthiş bir çıkış yaptık, uzun süre lider kaldık. Ufuk diye çok iyi bir oyuncumuz vardı. O
sakatlandıktan sonra takımı taşıyacak adam kalmadı. Milas'ta Hasan diye çok iyi
bir kalecimiz vardı, tek başına ligde kalmamızı sağlamıştı. Onu Buca'ya aldım fakat
müthiş formsuz bir sezon yaşadı. Santradan gol yedi. Tek başına neredeyse bizi
küme düşürüyordu. Ünal Karaman'ın zamanında Gaziantep'e gittim. Orada güzel
günler geçirdik. Kütahya'ya gittim, şampiyon yaptım takımı. İzmirspor'da kötü
bir deneme yaşadım. İlk defa üç ay sonunda ayrıldım bir kulüpten. Her tarafta
bir kazan vardı. O onun adamı, öbürü başkasının adamıydı."
1976-77 sezonunda Adana Demirspor'u çalıştıran Orhan Yüksel bir antrenmanda. |
Orhan Yüksel 1977-78 sezonunda Adanaspor'u çalıştırırken, Demirspor'a da Gençlerbirliği'nden takım arkadaşı Yüksel Doğanay hocalık yapmış. |
On beş yıl kadar önce, şimdi
Altınordu kulübü başkanlığı yapan Mehmet Seyit Özkan'la yolları kesişmiş Orhan
Yüksel'in: "Bucaspor'daki ilk görev dönemimden sonra iki yıl kadar başka
kulüplerde çalıştım. Sonra Mehmet bey Kaynaklar'da Bucaspor altyapısını
kurduğundan beri, yani 2000 başlarından beri onunla çalışıyorum. Milas'ta büyük
bir çıkış yapmıştım. Milas gibi bir yerde ortalığı titretiyorduk. Onlarla
birlikte kalıyordum, on beş günde bir eve geliyordum. Oradaki başarı Mehmet
beyi etkilemiş."
Orhan hocayla görüşmemizi Altınordu
kulübünün Yeşilyurt'ta futbol okullarının bulunduğu tesiste sabahın erken bir
saatinde yaptık. Erken görüşmemizin sebebi, hocanın o gün İzmir'in muhtelif
semtlerinde yapılacak çeşitli yaş gruplarındaki turnuvalarda oyuncu izleyecek
olmasıydı. Yetenekli oyuncuları izleyip keşfetmek Orhan Yüksel'in Ankara'daki
futbolculuk yıllarından kalma bir alışkanlık. "Bizim kulübün
(Gençlerbirliği) iyi bir tarafı futboldan anlayanlara oyuncu sormalarıydı.
Onlara birçok futbolcu aldırdım. Mesela bir yere gidiyorduk, filanca oyuncu iyi
diyorlardı. Bağlayın bir maç görelim diyorduk. Seyrettiğimiz maçlarda gözümüze
kestirdiğimiz futbolcuları alırdık."
Teknik direktörlüğü bıraktıktan
sonra kendisini tamamen yetenekli küçük oyuncuları keşfetmeye veren Orhan
Yüksel, Ege'nin bütün vilayetleri kazan o kepçe dolaşıyor. Görüştüğümüz sırada
İzmir'in muhtelif yerlerinde seyretmeyi hedeflediği muhtelif yaş gruplarına ait
turnuvaların yapıldığı yerlerin bir kısmı şöyleydi: "Atatürk Stadı yan
saha, Balçova, Bayındır, Bayraklı, Bergama, Bornova, Buca, Çeşme, Çiğli,
Gaziemir, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kınık, Menderes, Narlıdere, Selçuk, Tire, Aliağa,
Foça." Daha önce seyrettiği oyuncular için aldığı notlarda şu gözlemler
dikkat çekiyordu: "Fizik çok iyi. Kuvvetli. Golcü. Stoper oynar.
Dayanıklı. Mücadeleci. Pas yüzdesi yüksek. Dikkatli. Özgüvenli. Sol ayak çok
iyi."
Halihazırdaki temposunu şöyle örnekliyor Orhan
Yüksel: "Maç nerede biz oradayız. Benim gibi iki arkadaş daha var. Bir
haber alıyoruz mesela, 99 doğumlularda bir tane sol açık var. Mesela
Germencik'te, hemen gidiyoruz. İzleyip beğendiğimiz oyuncuları raporla başkana bildiriyoruz. Mehmet Bey çok
titiz bir insan, noktasına virgülüne kadar okuyor. Bir oyuncuyu sadece bir kişi
izlemiyor. Mesela ben bir oyuncuyu iki kez izledim Selçuk'ta, hemen iki arkadaş
daha dün gidip seyrettiler. İki rapor birleştirilip öyle değerlendiriliyor. O
iki kişi tam yetkili, sadece İzmir ve Ege'de değil, tüm Türkiye çapında
tarıyorlar. Lüleburgaz'da, Urfa'da futbolcu var. Onları izliyor,
değerlendiriyoruz."
Emeğine sağlık abi, çok güzel bir çalışma olmuş.
YanıtlaSil1955-1970 yıĺlarında Adanada yaşadım. Adana stadında Orhan Yüksel'in çok maç ve antrenmanlarını izledim. Anılarınız beni gençlik yıllarıma götürdü. Sevgi ve selamlar.
YanıtlaSilOrhan hocayı Adanadan yakınen tanırdım.sonrada izmirde.. adamın hası.. tam futbol sevdalısı.... artık böyleleri yok..
YanıtlaSil