22 Şubat 2017 Çarşamba

Halil Gezmen - Naylon Gibi Esnek Kaleci

Birkaç yıl önce Kadırga kulübünün bir futbol müzesini andıran lokaline gidip, duvarlarda asılı fotoğrafları uzun uzun incelemiş, mahallenin eskilerinin saydığı isimleri not etmiştim. Bu fotoğraflardan bir tanesi özellikle dikkatimi çekmişti. 1950'lerin başına ait bir tür şöhretler karması fotoğrafıydı bu. Hepsi o devirde Beşiktaş, Vefa, Beykoz, İstanbulspor gibi takımlarda oynayan o futbolcuların çoğunun ortak özelliği Kadırgalı olmalarıydı. O devirlerde sıkça görüldüğü üzere, bir yazlık takımda bir araya gelmişlerdi. (Profesyonel futbolcuların sadece keyif için yazlık takımlar kurarak mahalle aralarındaki arsalarda turnuvalara katılması 70'lere kadar devam eden bir gelenekti.) Bu takımın kalecisi o zamana dek ismini duymadığım "Naylon Halil"di. Semtin büyükleri, onun devrinin çok iyi bir kalecisi olduğunu, Necmi Mutlu'dan önce Beykoz kalesini koruduğunu söylemişti.


Aramalarım sonucu Beykoz'da bulduğum Halil Gezmen'in hayat hikâyesi Kadırga'dan uzakta, hatta Türkiye'nin dışında başlamış. Kendisinden dinleyelim: "Annem Yunanistan'ın İskeçe şehrinde, babam Bulgaristan'da Varna'da doğmuş. Ben 1929'da İskeçe'de doğdum. Üç kardeştik, benden dört yaş büyük bir abim vardı. Babam bir Rum sandalcıyla anlaşmış ve ben daha 38 günlükken Yunanistan'dan kaçıp Tekirdağ'a gelmişiz. Evimiz, bütün eşyamız orada kalmış. Bir çıkın yapıp yanlarına birkaç eşya almışlar. Okula Tekirdağ'da başladık. Abim ortaokulu bitirince, o sırada Tekirdağ'da lise olmadığı için İstanbul'a taşındık. Ben o zaman altı veya yedi yaşındaydım. Kadırga'da bir ev kiraladık. Babam o civarda ticaretle uğraşıyordu."

Kadırga lokalinin duvarındaki bu fotoğraf Halil Gezmen'in futbola
yeni başladığı yıllara ait.
Daha önce bir yazımızda belirttiğimiz gibi, Kadırga semti uzun yıllar İstanbul'un önemli futbolcu kaynaklarından biri olmuştu. Halil Gezmen'in çocukluk yılları da semtin sahalarında top oynamakla geçmiş. "Kadırga'da eskiden okulun yanında oynardık, sonra o saha küçülünce Cinci meydanına gittik. Orası da güzeldi. Çocukluğumdan beri hep kalecilik yaptım. Mahalledeki maçlarda lastik gibi olduğum için hep kaleye geçiyordum."

Kadırga lokalinden bir başka fotoğraf.
Kadırga'daki maçlarda başarılı kurtarışlarıyla dikkati çeken genç Halil, henüz lise öğrencisi olduğu sırada kendini Eyüp kulübünün kalesinde buluvermiş. Fakat o devirlerde top oynamaya meraklı hemen her genç gibi ailesiyle ihtilaf yaşamış: "Ben ilkokulu bitirince askeri öğrenci olarak Sultanahmet Sanat Okuluna gittim. Futbol oynama merakım yüzünden lise 2'de kalınca okuldan ayrılmak zorunda kaldım. Babam okul yıllarımda peşimde çok dolaşmıştı top oynamayıp okuyayım diye. Okulu yarıda bırakınca inat etti, tazminatı ödemedi ve cezanı çek dedi." 

Eyüp 1946-47 (soldan sağa): Muzaffer Petek, Halil Gezmen, Vahi, Kamil Üzülme, Osman Özer, Ulvi, Muhsin, Sırrı,
Vedat, Şefik, Sami, Kadri, başkan Avni Akpınar ve Orkinoz Ali.
                                                             (Şener Türkmenoğlu, "90. Yılında Eyüp Spor Kulübü ve İlçe Kulüpleri Tarihi")

"Tazminat ödemediğimiz için askerliğimi cezalı olarak beş sene yapacaktım. Askerliğimi İstanbul'da, Davutpaşa kışlasında yaptım. Eyüp kulübünün idarecilerinden, meşhur Lale işkembecisinin sahibi Osman Özer de orada çavuştu. Subaylar da futbolu seviyordu. O sayede rahat bir askerlik yaptım. Zaten askerliğim iki sene sürdü. 1948'de askere gitmiştim. Davutpaşa kışlasında başladığım askerliğe Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde devam ettim. Orada görev yaparken voleybol takımında oynadım. 1950'de Demokrat Parti iktidara gelince genel af çıkardı. Ben de o aftan yararlandım."


Halil Gezmen 1947'de Eyüp takımından
arkadaşı Rahmi Akdüz ile.
(Şener Türkmenoğlu, "90. Yılında Eyüp Spor
Kulübü ve İlçe Kulüpleri Tarihi")

Askerlik hizmeti bittikten sonra da Eyüp kulübünde oynamaya devam etmiş Halil Gezmen. O zamanlar için uzun sayılan 1.80'lik boyuna rağmen, son derece esnek olması yüzünden "Naylon" lakabını almış: " Naylon lakabı Eyüp'te oynadığım sırada kondu. O zaman da naylon çok moda. Bir maçta başarılı kurtarışlar yapınca seyirciler, 'Naylon gibi esnek kaleci,' diye bağırmışlar." Lakabıyla birlikte şöhreti de artmış Halil Gezmen'in. 1951 yazında Eyüp ve Beşiktaş takımları arasında oynanan özel bir maçta yine güzel kurtarışlar yapmış. "Beşiktaş'ta oynayan Beykozlu Koço Nusret (Ülük) beni beğenmiş ve Beykoz kulübünün yöneticilerine tavsiye etmiş."

Yazının girişinde bahsettiğimiz Kadırga yazlık takımı. Ayaktakiler (soldan sağa): Çengel Hüseyin, Cafer Arsan,
Salih, Tenekeci Garbis, Levon, Naylon Halil, Nusret Ülük. Oturanlar: Eşref Özmenç, Altıparmak Sami,
Nevruz Güven, Zeki Gökbora. Hüseyin, Nusret, Sami ve Eşref Beşiktaş'ta, Cafer, Salih ve Nevruz İstanbulspor'da,
Halil ve Levon Beykoz'da, Garbis ve Zeki Vefa'da oynuyordu.


Böylece, 1951-52 sezonunda son kez Eyüp'te forma giyen Halil'in bir sonraki kulübü İstanbul'un öbür ucundaki Beykoz olmuş: "Kelle İbrahim ve Bahadır Olcayto da beni seyredip beğenince Beykoz'a gelmemi istediler. Hiç transfer parası filan almadan 110 lira maaşla Beykoz takımına geçtim. Oraya gelince ayrıca, Beykoz Kundura Fabrikası muhasebesine aldılar. Ben oradan emekli oldum.  Kulüpten aldığımız 110 lira maaşın yanında fabrikadan da 100 lira maaşım vardı."

Halil Gezmen'in Beykoz formasıyla ilk resmî maçı. 12 Ekim 1952  günü oynanan maçı Galatasaray 2-0 kazanmış.
Halil, 9 numaralı Reha Eken'in ayağından topu kurtarmaya çalışıyor. Yerde onları izleyen Beykozlu Ekerbiçer.
                                                                                                                                                                         (İstanbul Ekspres)

Halil Gezmen ve Leyla Hanım Beykoz
kulübünde nişanlanmışlar.

1952-53 sezonunun üçüncü maçında, Galatasaray karşısında Beykoz kalesine geçen Halil Gezmen, bir daha sezon sonuna kadar kaleyi başkasına bırakmamış. Eşiyle de o sıralarda tanışmış. Leyla Hanım nasıl tanışıp evlendiklerini şöyle anlatıyor: "1953'te tanıştık. Nusret (Ülük) abinin düğünü vardı. Onun eşi benim arkadaşımdı. Beykozlu takım arkadaşları da düğüne davetliydiler. Halil salonun en yakışıklı delikanlısıydı. Bir arkadaşım geldi, 'Şu genç seninle dans etmek istiyor,' dedi. Yanımda yengem vardı, ondan müsaade istedi. Onun izin vermesiyle dans ettik. Aradan üç ay kadar zaman geçti, ses seda yok. Ben Beyoğlu Kız Sanat Okuluna gidiyordum. Arkadaşlarla bir gün Eyüp Sultan'a gitmiştik. Oradan çıkışta Halil'le karşılaştık tekrar. Bir müddet sonra nişanlandık, Haziran 1954'te de evlendik. Nişanımız Beykoz kulübünde, düğünümüz Laleli Çiçek Palas'ta oldu."









Bir Fenerbahçe-Beykoz maçı. Halil, Feridun Bugeker'le birlikte çıktığı
hava topunu alırken Lefter ve Ekerbiçer arkada izliyorlar.
                                                                                                             (Akşam)
Bir yandan Beykoz takımının kalesini korurken bir yandan da Kundura Fabrikası'nda çalışan Halil Gezmen o zamanın şartlarını şöyle anlatıyor: "Akşamları eve gelince ayakkabıları kuyrukyağıyla temizlerdik. Sene başında herkese bir forma verilirdi. Deplasmanlara trenle gider, yemek olarak ekmek, peynir, domates yerdik. Çimen saha olsa da oynasak derdik." Beykoz kalesini birkaç sezon tek başına koruduktan sonra, 1955-56'dan itibaren bir başka Kadırgalı kaleciyle, Necmi Mutlu'yla paylaşmaya başlamış: "Necmi Mutlu'ya aynı mahallede, Kadırga'da oturuyorduk. Onu Beykoz'a ben getirdim."

Beykoz 1955-56. Ayaktakiler (soldan sağa): Erdoğan Gürhan, Şirzat Dağcı, Ziya Baydar, Halil Gezmen, Haluk Eralp,
Mehmet Ekerbiçer. Oturanlar: Rıdvan Tezerdem, Rauf Başaran, Hasan Önal, Fahrettin Cansever, Aydın Sümer.
                                                                                                                                                                    (Haluk Sümer arşivi)
Bir Galatasaray-Beykoz maçı. 2 numara Aydın Sümer, Ali Beratlıgil ile
mücadelede. Ekerbiçer ve Halil izliyorlar.
                                                                                                         (Hürriyet)
Kanlıca-Paşabahçe maçı. Halil Sümer
1961-62 sezonu sonuna kadar Kanlıca
kalesini korumuş.
                                (Türkiye Spor)

Genç Necmi çok başarılı olunca Halil Gezmen'in oynadığı maç sayısı azalmış ve 1958'de Beykoz kalesini bırakmış. Fakat bir süre sonra, hiç aklında yokken, İstanbul'un köklü amatör kulüplerinden birinde futbola devam etmiş: "Futbolu bıraktıktan sonra bir gün Kadırga'daki evimizin kapısı çalındı. Açtım, baktım son model bir arabadan inmiş bir bey. Erol Simavi'nin yanında çalışıyormuş. Erol Bey, amatör kümede oynayan Kanlıca kulübünün başkanlığını yapıyormuş. Beni hem kaleci hem antrenör olarak takımın başına getirdiler. Beykoz kulübünde görmediğim kadar iyi bir para da aldım hatta. Ayrıca maçlardan prim, eşimin doğum masrafları gibi ödemeler de oldu. Takımı üçüncü amatör kümeden birinci kümeye kadar çıkardık. Fakat bir olağan kongre sırasında üyelerden biri Erol Bey'den hesap sorunca o da kızıp başkanlığı bıraktı. Böylece o güzel takım dağıldı."



 "Rahmetli annem Dolmabahçe'deki maçlara gelir, beni seyrederdi," diyen Halil Gezmen, dönemin maddi şartlarını da şöyle özetliyor: "Futbolculuk hayatım boyunca para kazanamadım. Şimdi o gençliğim olsa dünyanın parasını kazanırdım." Fakat her şeye rağmen futbol oynamaktan dolayı mutlu. O sayede çok dost kazandığını söylüyor.

Soldan sağa: Aydın Sümer, Bomba Ahmet,
Rauf Başaran ve Halil Gezmen.
                                                 (Haluk Sümer arşivi)


3 yorum: