60’lı yıllarda futbol sahalarında yıldızlar vardı Metin
Oktay gibi, Can gibi, Lefter gibi. Attıkları goller, paslar, çalımlar günlerce
hatta bazıları yıllarca konuşulurdu. Nereye gitseler gazeteciler, foto
muhabirleri onları takip ederdi. Bir de futbolun emekçileri vardı; sessiz
sedasız işlerini yaparlar, sahanın neresinde görev verilirse gıkını çıkarmadan
oynarlardı. İşte Altınordulu Muzaffer Çetin bu sessiz futbol emekçilerinden
biriydi.
Muzaffer Çetin, Bitlisli bir anne ve babadan 1939 yılında
Malazgirt’te dünyaya geldi. Ticaretle uğraşan babası işleri açısından daha iyi
olacağını düşününce aile 1952’de Diyarbakır’a yerleşti. Genç Muzaffer futbolla
burada tanıştı. O yıllarda çocuk yetiştiren insanların önceliği evlatlarına iyi
bir eğitim sağlamak olduğu için, ileride ünlü birer futbolcu olacak bütün
yaşıtları gibi babasından gizlice futbol oynuyordu. Sadece iyi bir futbolcu
değil aynı zamanda iyi bir atletti de. Ortaokul yıllarında okulun atletizm
takımına seçilmiş, 800 metreden 10 bin metreye kadar bütün uzun mesafe
branşlarında ve kır koşularında yarışmıştı. Başlangıçta eğitimini aksatacağı
endişesiyle koşulara katılmasına da karşı çıkan babası, okul müdürü ve beden
eğitimi öğretmeninin eve kadar gelip izin istemesiyle yumuşamıştı.
Muzaffer Çetin (solda) takım arkadaşı Hüseyin ile bilek güreşinde. Melih, Todor, Erkan ve Gode Cengiz seyrediyor. |
Zamanla genç Muzaffer’in oynadığı futbol sadece
Diyarbakır’da değil, komşu illerde de dikkat çekti. Nitekim 1956 senesinde,
yani henüz on yedi yaşındayken Malatya’nın güçlü ekibi Sümerspor onu hem lisede
okutup hep çalışır gibi göstererek kadrosuna kattı. Böylece “Oğlum oku, nereye
istersen göndereyim,” diyen babası onun Malatya’da lise tahsili yaptığını düşünürken
orada futbolunu geliştirdi. Liseyi bitirince Diyarbakır’a döndü ve şehrin en
güçlü iki kulübünden biri olan Yıldız Gençlik’te oynamaya devam etti.
Yıldız Gençlik takımında forma giymesi Muzaffer Çetin’in
hayatını değiştiren dönüm noktası oldu. Diyarbakır’da görev yapan Altınordu
taraftarı bir binbaşının dikkatini çekmişti. Altınordu yöneticilerini yakından
tanıyan binbaşı hemen İzmir’e haber göndererek bu genç oyuncuyu almalarını
tavsiye etti. Zaten her sene isim yapmamış yetenekli oyuncuları bünyesine katan
kulüp, Muzaffer’i denemek için İzmir’e davet etti.
Tam İstanbul’daki Yıldız Teknik Üniversitesinin sınavına girmeye
hazırlanırken (malum olduğu üzere o yıllarda memlekette çok az sayıda
üniversite vardı ve hepsi kendi giriş sınavını yapıyordu), gelen bu davet
aileyi yine tedirgin etmişti. “Bir gideyim göreyim, olmazsa geri dönerim,”
diyerek yola koyulan genç futbolcu oynadığı deneme maçlarında beğenilince 1959
Temmuz ayında Altınordulu oldu: “Benimle birlikte Bülent Esel antrenör-oyuncu
olarak gelmişti. Onun dışında takımda Beytullah Baliç, Aydoğan Çipiloğlu gibi
tecrübeli isimler vardı.”
Muzaffer Çetin (altta, sağ başta) Altınordu'ya yeni katıldığı takım arkadaşlarıyla birlikte sezon açılışında. (Yeni Asır) |
İlk geldiği günlerde sol iç ve sol açıkta yer
almıştı. Bir Beşiktaş maçında sol bek Rüştü’nün kolu kırılınca onun yerine
geçti ve ondan sonra çoğunlukla savunmanın sol kanadını korudu. Fakat mütevazı
ve çalışkan kişiliğiyle sevilen oyuncu takımın hangi mevkide eksiği, sakatı
varsa oraya kondu ve görevini yaptı: “Bazen santrhafta, orta sahada oynadığım
oluyordu. Sağ bekte oynadım. Hatta Ankara’daki bir Demirspor maçında santrfor
sakatlandığı için o mevkide bile oynadım. Kısacası kale hariç her yerde görev
yaptım.”
Çalışkan görev adamı
kişiliğiyle İstanbul kulüplerinin dikkatini çekmişti. Fakat o sırada 27 Mayıs
1960 darbesi gerçekleşmiş, işbaşına gelen cunta asker futbolcuların
takımlarında oynamasını yasaklamıştı. Bunun üzerine İstanbullu yöneticiler
askerliğini henüz yapmamış olduğu için onun peşini bıraktılar. Daha sonra, bu
yasağın kalktığı yıllarda askerliğini yaparken ordu milli takımına seçilmişti. “Ordu
milli takım sorumlusu Doğan Andaç beni ordu milli takımına seçti. Ordu spor
kulübünün başkanı Albay Mehmet Ali Ezgü, geçmişte Altınordu kurucularındandı.
Kardeşi Nuri Ezgü çok iyi basketbolcuydu. Yemekte oturuyorduk. Beni görünce
çağırdı, ‘Ne işin var?’ burada diye sordu. ‘Doğan Hoca beni seçti,’ deyince, ‘Topla
pılını pırtını, doğru İzmir’e dön,’ dedi. O sezon küme düşmemek için mücadele
eden Altınordu’nun maçlarında yer almamı istiyordu.”
Bir Altay maçında Nazmi Bilge ile mücadelede. (Yeni Asır) |
Her maçta canla başla mücadele
etmesine rağmen emeğinin karşılığını tam olarak alamaması en büyük üzüntü
kaynağıydı. “Sezon başında transfer ücreti alacağımız zaman sen bizim
evladımızsın derler, fazla para vermezlerdi. Zaten belirlenen paranın da
tamamını alamazdık. Bir gün artık canıma tak etmişti, ben sizin evladınız
değilim dedim. Evlenecektim, 35.000 lira istedim, otuza indirdiler. Düğün
yapacağım için 15.000’i peşin almıştım, kalan 15.000’i de kestiler. Yeni gelen
oyunculara 22.500 ila 25.000 lira verildiğini duyunca yöneticilere gittim alın
verdiğiniz parayı, ben futbolu bırakıp memlekete dönüyorum dedim. Benim başka
kulübe gideceğimi düşündüler. Eskiden ayrılmak isteyen oyuncuya kulübü satış
fiyatı koyardı. Sana satış fiyatı koyalım dediler. Hiçbir yere gitmiyorum,
memlekete döneceğim dedim. Onun üzerine benim ücretimi de 22.500 liraya
çıkardılar.”
İlk geldiğimde 250 lira maaşla
başladım oynamaya. Bülent Esel 500, Aydoğan 400 lira alıyordu. Bazen mesela
Galatasaray’ı yeniyorduk, Candoğan Sakaoğlu 1000 lira prim veriyordu. Çok büyük
paraydı o zaman. Futbolcunun ortalama maaşının 250-300 lira olduğunu düşünürsen
çok iyi paraydı. O yüzden üç büyüklere karşı daha hırslı oynardık. Yeri gelir
bunlardan birini şampiyonluktan ederdik. Mesela Gegiç Fenerbahçe’yi
çalıştırırken ‘Altınordu’yu yenersek şampiyon oluruz,’ diye bir demeci vardı.”
Defansta oynamasına rağmen
centilmen kişiliğiyle tanınan Muzaffer Çetin, futbol hayatı boyunca sadece bir
kez, Ankara’da yapılan bir Ankaragücü maçında oyundan atılır. “Sert oynardık
ama bizim sertliğimiz rakibe değil topa karşıydı. O zaman sarı ve kırmızı kart
yoktu. Sert girip de hakem geldiği zaman, ‘Hocam, özür dilerim, bir daha
olmaz,’ derdik. Bunun üzerine genellikle hakem yumuşardı. Şimdiki oyuncular
hakemin üzerine yürüyor.”
Muzaffer Çetin’in oynadığı
dönemde Altınordu bir sezon İkinci Ligde mücadele edip tekrar Birinci Lige
döner. 65-66 sezonunda Bursaspor,
Eskişehirspor, Adana Demirspor gibi güçlü ekiplerle şampiyonluk mücadelesi
verirler. “En unutamadığım maçlardan biri İkinci Ligde şampiyonluk mücadelesi
verdiğimiz Demirspor’la Adana’da yaptığımız maçtı. Tribünlerden sürekli taş ve
turunç yağıyordu. Neredeyse iki sepet dolusu turunç atılmıştı sahaya. O maçı
3-1 kazanıp tekrar Birinci Lige döndük.”
Altınordu tekrar Birinci Lige
çıksa da bu durum fazla uzun sürmez. Sürekli Anadolu’dan yarışa katılan yeni
rakipler, kulübün sağlam ekonomik temellere dayanmaması, taraftarının azalması
gibi birçok etken bir araya gelince, 1969-70 sezonunda bir daha dönmemek üzere
Birinci Lige veda eder. Kendisiyle görüştüğümüz Basmane yakınlarındaki Tilkilik
semtinde bulunan tarihi kulüp binasının çevresi hakkında söyledikleri kulübün
güç kaybının nedenlerinden birini ortaya koyuyor: “Zamanında burada İzmir’in
zenginleri, ticaretle uğraşan insanları yaşıyordu. Altınordu’nun taraftarını
onlar oluşturuyordu. Sonra bu bölge SİT alanı ilan edildi. Onlar evlerini
yıkamayınca başka semtlere taşındılar. Çocukları Göztepe’yi, Karşıyaka’yı
tutmaya başladı.”
Altınordu’daki ilk yıllarında
hocalığını yapan İzmir’in unutulmaz futbolcusu Sait Altınordu’yu hayranlıkla
anlatıyor: “Bizi çalıştırırken idmanda karşı takım eksik kalırsa o da oynardı.
O maçlarda gel de yanaş, ayağından topu alamazdın. O yaşına rağmen korkunç top
oynuyordu. Topa vurduğu zaman çok güzel falso verirdi.” Onunla ilgili olarak
anlattığı bir olay, Sait Altınordu’nun büyük futbolculuk meziyetini ortaya
koyuyor: “Futbolculuğu sırasında bir Altay-Altınordu maçından önce Altaylılar
onu bir yere yemeğe götürmüşler. Sait Hocayı öyle çok içirmişler ki masadan
kalkamayacak hale gelmiş. Sonunda götürüp bir otele yatırmışlar. Altınordu maça
on kişi başlamış. Bir Altınordu taraftarı yetkililere haber verince otele gidip
hemen onu duşa sokmuşlar. İkinci yarıda oyuna girmiş. Altınordu ilk yarı 2-0
mağlupken maçı 4-3 kazanmış. Sait Hoca üç gol atıp bir gol attırmış.”
Bir Ankara seyahati sırasında Anıtkabir ziyareti. Muzaffer Çetin ön sırada sağdan ikinci. |
Yıllarının geçtiği Alsancak
Stadının zemini hakkında söyledikleri aslında o dönemin bütün futbolcularının
günümüze kıyasla nasıl sıkıntı çektiklerini gösteriyor: “Alsancak Stadında hiç
çim göremedik. Saha kömür tozuyla kaplıydı. Maçtan evvel arazöz sahayı sulardı.
Buna rağmen yere düştüğümüz zaman zımpara gibi bacağımızı yırtardı saha. Saha şartları
dışında seyahatler de şimdiki gibi kolay değildi. O zaman birçok seyahate vapur
ve trenle giderdik. İstanbul’a, Mersin’e, Antalya’ya hep vapurla giderdik.”
1965-66 sezonunda Birinci Lige çıkan kadro. Muzaffer Çetin altta soldan ikinci. Bülent Esel, Candoğan Sakaoğlu, Molnar ve Sadi Oktav (üstte, soldan ilk dört) takımın idari ve teknik isimleri. |
1966-67 sezonu sona erdiğinde
kulüp emektar oyuncusunu serbest bıraktı. Muzaffer Çetin bunun üzerine yuvaya
döndü ve yeni kurularak Üçüncü Ligde mücadele etmeye başlayan Diyarbakırspor’da
oynadı. Kaptanlığını üstlendiği bu kulüpte üç sezon forma giydikten sonra bir
sezon da Batman Petrolspor’da oyuncu-antrenörlük yaptı.
Daha sonra tekrar İzmir’e dönüp teknik direktörlük kursunu bitirdi. 1970’te kendini geliştirmek amacıyla işçi olarak Almanya’ya gitti. Orada teknik direktörlük kursuna gitmek istedi ama maaşı buna yetmeyince altı ay sonra geri döndü.
Diyarbakırspor'un 1968'deki ilk kadrosu. Kaptan Muzaffer ayakta sol başta. (İbrahim Ateşoğlu arşivi) |
Daha sonra tekrar İzmir’e dönüp teknik direktörlük kursunu bitirdi. 1970’te kendini geliştirmek amacıyla işçi olarak Almanya’ya gitti. Orada teknik direktörlük kursuna gitmek istedi ama maaşı buna yetmeyince altı ay sonra geri döndü.
Döndüğü zaman Altınordu
altyapısını çalıştırdı. Kulüp müdürünün vefat etmesi üzerine başkan Sadi Oktav’ın
ısrarıyla bu görevi üstlenip kulübün idari işleriyle uğraşmaya başladı. O zamandan beri sevdiği
kulübünden ayrılmadı. Halen her gün Tilkilik’teki tarihi binaya gidiyor, eski
futbolcular ve üyelerin bilgilerini güncellemek için uğraşıyor.
Bahis oynamak istiyorsanız Mobil Bahis Giriş sitemizde en yüksek oranlarla bedava bahis veren bir site olan Mobil Bahis üzerinden kuponunuzu kolayca yapabilirsiniz.
YanıtlaSil